Paylaş
Türkiye’nin büyüme hızı 2002- 2012
Yaşar Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Erinç Yeldan’la dünkü sohbetimizde dershane dayatmasından, yaşam tarzlarına müdahaleye kadar gençlerde yılların birikiminin patlamaya yol açtığını konuşmuştuk. Bugün ‘Orta Gelir Tuzağı’ndaki Türkiye’de ekonomik mucizelerin yaşanmadığı, işlerin aslında kötüleştiği, tek çıkış yolunun ise kaliteli eğitim olduğu konusunu ele alacağız. Prof. Yeldan ekonomideki başarıları ile övünen hükümetin mucize açıklamalarına katılmayarak, şu değerlendirmeleri yapıyor:
“Tüm Cumhuriyet döneminde Türk ekonomisinin ortalama büyüme hızı yüzde 4.8 oldu. Geçtiğimiz 2002 ile 2012 yıları arası büyüme hızı ortalaması ise yüzde 4.9 idi. Görüldüğü gibi e konomik mucize olduğu iddia edilen dönemdeki büyüme, Cumhuriyet dönemindeki ortalamanın çok üzerinde değil. TÜİK verilerine göre 1950 sonrası büyüme hızlarının inişli çıkışlı ekonomik çalkantıları arasındaki genel eğilimi bir çizgi şeklinde geçirirseniz bu eğilimin negatif olduğunu görürsünüz. 50’lerin başı ile 2000’lerin sonunu karşılaştırdığında Türkiye ekonomisini coşkulu dönemleri ve krizleriyle birlikte resmettiğiniz zaman ortalama büyüme hızının düşmekte olduğu görülür.
Bu görüşe karşı olanlar ortalamayı ABD’den kaynaklanan 2008 ile 2009 dünya krizinin aşağı çektiğini bizden kaynaklanmadığını öne sürülüyor. Bu yanlış, çünkü Türkiye ekonomisinin 2002 – 2006 arası yüksek büyüme hızında dünya ekonomisinin çok genişlemesinin etkisi var. Dünyada faizlerin hızla düştüğü büyük likidite bolluğu olduğu bir dönemde Türkiye rüzgarı arkasına alarak yüksek büyüme hızlarına ulaştı.”
Reform yorgunu Türkiye
Türkiye’yi reform yorgunu bir ülke olarak tanımlayan Erinç Yeldan bunu şöyle açıklıyor:
“Ekonomik reformlar kalıcı sıçramalar yapamadan bitmiş. Örneğin Özal döneminde, 80’lerde ihracata verilen teşviklerle başlayan reform, Kore’deki gibi kendi markalarını, kendi teknolojisini yaratan bir sanayi yaratamadı. 90’larda yabancı sermayenin serbestleşmesiyle gelen patlama ise cılız koalisyon hükümetleri yüzünden hedeflerine ulaşamadı. 2001 kriziyle birlikte Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, BDDK gibi mali sistemde yapılan reformlara rağmen 2006 – 2007 yıllarında büyüme hızları düşmeye başladı. Cari işlemler açığı ithalata bağımlılık yurt içi sanayiciyi ithal mallarla rekabet edemez duruma düşürdü.
Türkiye bugün kişi başına 10.500 dolar gelirle Yunanistan, Portekiz gibi ‘orta gelir tuzağı’ tehlikesiyle karşı karşıya. Bu durumdan teknoloji üreten ülke olarak kurtulabiliriz. Bunun da tek yolu kaliteli eğitim almış nesiller yetiştirmekten geçer.”
Üniversite öğrencisi nasıl olmalı
Prof. Yeldan, Nobel ödüllü ünlü ekonomist Joseph Stiglitz’in ders verdiği, öğrencileri arasında Hillary Clinton’ın kızının da bulunduğu ABD’nin en önde gelen üç okulundan biri Amberst Koleji’nde bir yıl süreyle ders vermiş. Kaliteli eğitimin nasıl gençler yetiştirdiğini çok iyi gözlemlemiş. “Eğitimde kalite tablet dağıtarak, akıllı tahtalarda geri kalmış çağdışı bir müfredatın uygulanmasıyla olmaz. Müfredatın, tasarımın baştan aşağı değiştirilmesi gerekiyor” diyor.
Nasıl bir tasarım sorusuna ise cevabı şöyle:
“Üniversite öğrencisi yaratıcı fikirlerini rahatlıkla açıklayabilmeli. Hem anadilini çok iyi bilmeli, hem de en az bir yabancı dili konuşabilmeli. Düşünebilen, şüphe duyan, araştıran, soran, bilgiyi nereden öğrenebileceğini öğrenen, çok bilen değil, bilmeyi öğrenen gençler yetiştirmeliyiz.
Çağımız artık uzmanlaşma değil esneklik çağı. Yepyeni meslekler ortaya çıkıyor, mesleklerin tanımı değişiyor. Bunları takip eden, bunların arkasından giden değil onları sürükleyen, ezbere dayalı değil araştıran bir eğitim sistemi olmalı. Örneğin bir çok teknik işlemi artık hesap makinelerinde, cep telefonunda yapabiliyoruz. Önemli olan teoremlerin ispatlarını değil, ana fikirlerini öğretebilmek. Yeni teoremler geliştirip mevcutlara kuşkuyla bakan yaratıcı nesiller geliştirmek gerek. Böyle nesiller yaratabilirse Türkiye sıçrama yapıp orta gelir tuzağını aşabilir.
Paylaş