Paylaş
BU satırlar yazılırken, haber ajanslarından, TV kanallarından Ergenekon Davası’nın mahkumiyet kararlarıyla genel kurmay başkanına, kuvvet komutanlarına, milletvekillerine, rektörlere, gazetecilere müebbet, 20 yıl, 10 yıl hapis cezaları yağmur gibi yağıyordu. Bir dönemin sonu anlamına gelen bu kararlar için elbette son değerlendirme Yargıtay aşamasından sonra yapılacak. Kamuoyu vicdanında yüzlerce soru işareti yaratan mahkumiyet kararlarında bütün umutlar Yargıtay’a kalmış durumda.
Bir ülkede adalet sistemine inanç kalmaz, o ülkenin vatandaşları hukuksuzluğun egemen olduğu bir ülkede yaşadığını düşünmeye başlarsa, ister Boğaz’ın altından geçin, ister uzaya köprü kurun yapılan yatırımların hiçbir anlamı kalmaz. Bir gün Gezi Parkı olur, öbür gün Gündoğdu, Kuğulu Park eylemleri...
Bu ağır mahkumiyet kararlarını gerçekten hak edenler de, zamanında bu toplumun önemsediği değerleri görmezden geldikleri için bu hale düştüler. Kamu vicdanının rahatlaması ve bir ülkenin geleceği için sanırım Yargıtay tarihinin en önemli kararlarını verecek. Umudu kaybetmemek için hala biraz şans var.
Hacı Memiş’e yazık oluyor
ALAÇATI’da pazar yönünden gelip Hacı Memiş Camisi önünden geçtikten sonra araçlar giremesin diye yola bariyerler konulmuş. Bariyerlerin cami tarafında Alaçatı’nın yerlileri yıllardır her yaz akşamı olduğu gibi evlerinin önünde kapı aralıklarındaki merdivenlerde oturup çiğdem çitleyerek kapı komşularıyla sohbet ediyor.
Bariyer niyetine konan iki direğin öbür yanına geçince ise 20 metre ötede bambaşka bir dünya başlıyor. Yılların Dutlu Kahvesi’nde dut ağacının altındaki köy kahvesinin masalarını şehirli hanımlar, beyler doldurmuş artık sefasını onlar sürüyor. Biraz ilerideki Sunay’ın Kıraathanesi de öyle. Yılların müdavimleri eğer oturacak yer bulurlarsa taze demli tavşan kanı çayları yeni konuklarıyla paylaşıyorlar.
Fazla değil, birkaç ay önce Hacı Memiş’in yeni halini gördüğümde şaşırmıştım. Sanki sanatın içine tükürüldüğü bir ülkede değil, baş tacı edildiği başka bir ülkedeydim. Rum mübadelesinden kalan Alaçatı’nın eski evleri; resim galerileri, antikacı dükkanları, renkli camlardan su, zeytinyağı damacanaları, ferforje eski kapılar, parmaklıklar, 60’lı, 70’li yılların radyo, televizyon, oyuncakları gibi artık nostalji olmuş ürünlerini satan birbirinden ilginç dükkanlar olmuş. Hem spor ayakkabılar satan hem de bar, kafe olarak hizmet veren gerçekten yaratıcı tasarımlarla yapılmış mekanlar var. Oyuncak ev gibi dekore edilmiş pansiyonlar, resim galerisi haline gelmiş eski fırın gibi hemen her köşeden fırlayan sürpriz mekanlar Hacımemiş Caddesi’nde kilometrelerce birbiri ardına sıralanmış gidiyor.
Bence dünyanın en güzel sanat çarşılarından biri olabilecek Hacımemiş’e hafta sonu tekrar uğradığımda ise şaşkına döndüm. Saydığım sanat dolu dükkanların hepsi yerinde duruyor ama sokaklar masa dolmaya başlamıştı. Öyle ki bazı dar noktalarda iki kişi yan yana zor yürür hale gelmişti. Yeni açılan barlardan birinden yükselen gümbür gümbür müzik ise çarşının ortasına bomba gibi düşüyordu. Kısacası Alaçatı’nın bu yeni nezih mekanı artık Kemeraltı kalabalığına dönen diğer yerleri aratmayacak sinyalleri vermeye başlamıştı.
Halbuki böyle bir çarşıda saatlerce muhabbet yapılacak masalar donatmadan, caz veya klasik müzik eşliğinde hafif bir şeyler içip atıştırıldığı, zamanın daha çok sanat dükkanlarının içindeki güzellikleri keşfetmeye ayrılacak bir ortamın yaratılmasını arzu ediyor insan.
Alaçatı’nın bu yılki sürprizi Hacı Memiş Caddesi’ydi. Bence esnaf kısa zamanda çok kazanma hırsına kapılmadan belli değerleri koruma gayretine girerse Hacımemiş çok kısa zamanda dünya çapında bir sanat çarşısı olarak marka olabilir. O zaman katma değeri yüksek ürünlerle tek bir satışla 20 tabak yemek parasından çok daha fazlası kazanılır.
Paylaş