Paylaş
Hafızamdan hiç silinmeyen fotoğraflardan birini gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda Alman Stern dergisinin kapağında görmüştüm. İç savaşla harabeye dönen bir zamanlar Ortadoğu’nun Paris’i , Beyrut’ta çekilmiş bir kareydi bu. Üzerlerine her an yıkılabilecek enkazların arasında elinde bir demet kırmızı gül olan beyazlar içerisinde bir gelin, damadın koluna girmiş yürümeye çalışıyordu. Savaşın dehşeti kara , gri binaların arasında kırmızı gül ve beyaz gelinliğin renkleri patlamış her şeye rağmen yaşamın devam ettiğini simgeliyordu.
Bugün İzmir’de her gün karşımıza çıkan görüntüler de çok farklı değil. Salihli’den bir haftada iki şehit cenazesi kalkarken, her gün yeni bir saldırı ve ölüm haberiyle gözlerimiz dolarken, Basmane’de sokaklarda yatıp kalkan evsiz , barksız Suriyeli göçmenler çoluk, çocuk lastik botlarla ölüme gönderilirken hayat devam ediyor. Bir yanda davullar çalıp düğün halayları çekiliyor, Çeşme’de , Alaçatı’da eğlence tavan yapıyor insanlar hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Buna da çok şaşmamak gerek, çünkü normal yaşamlarını sürdüren insanların tek, tek yapabilecekleri bir şey yok. Ama sandık başına gelince ya da sivil toplum örgütleri harekete geçince işler değişiyor. Bahçeli’nin diline doladığı İzmirlilerin emanet oylarının 2 X 2= 4 kadar basit bir matematik hesap oluğunu herkes biliyor. O oylar MHP’ye verilseydi tablo değişmezdi ama HDP baraj altında kalsaydı çok şey değişebilirdi. Başkanlık hayali için çok tehlikeli oyunlara giren ve ülkeyi yeni bir seçimin eşiğine getiren zihniyetin, o zaman kendisi gibi düşünmeyenlere ne yapacağını tahmin etmek çok zor değil.
Evet her şeye rağmen hayat devam ediyor. Ama halk yine sandığa giderse şu andaki umursamaz görüntünün fırtınadan önceki sessizlik olduğu anlaşılır. Birkaç haftada ülkeyi kan gölüne çevirip, insanları korku içinde yaşatmaya başlayan zihniyetten halk mutlaka hesap sorar. Sessiz öfke içten içe kabarıyor. Evdeki hesap çarşıya uymazsa hiç şaşmamak gerek.
Paylaş