Patates ekonomisi

PAZARCILARIN çığırtkanlıklarından olsa gerek, patates denince benim aklıma Ödemiş gelir.

Haberin Devamı

 

Geçen hafta “Ödemiş patatesi 5 lira” diye bağırıyorlardı. Kuru soğanın fiyatı ise 7 TL idi. Halbuki geçen yıl tam da bu zamanlarda 25 Haziran 2017 tarihinde Hürriyet’te çıkan bir haberde “Ödemiş’te patates fiyatları 20 kuruşa düştü” diye yazıyordu. Habere göre 70 - 80 kuruştan açılan piyasa 20 kuruşa kadar düşünce üreticiler ne yapacaklarını şaşırmışlardı.
Ödemiş, yıllık 500 - 600 bin ton ortalama üretimi ile Türkiye’nin patates ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayan önemli merkezlerden biri. Ne yazık ki, Ödemiş’te patatesin tarlada kaldığını yazan haberler hemen her iki yılda bir karşımıza çıkar. Bunun da nedeni bir önceki yıl fiyatlara kızan üreticinin ertesi yıl bir başka ürüne yönelmesidir. Üretim az olunca da ekonominin temel kanunları işler patates arzı talebe yetişemediği için fiyatlar artar. Hatta, bu yıl olduğu gibi fiyatlar geçen yılın 5 ile 6 kat üzerinde bile olabiliyor.
Neyse ki, ziraat odaları yöneticileri tüketicilere sevindirici bir haber veriyor. Buna göre bir iki haftaya kadar piyasaya yeni mahsul patates gelerek arz artacak ve fiyatlar düşecek.
Türkiye’nin yıllık patates tüketimi 3 milyon 800 bin ton civarında. Bu yıl Afyon, Adana, Hatay, Nevşehir gibi diğer üretim merkezleriyle birlikte toplam üretimin 4 milyon 800 bin ton olacağı tahmin ediliyor. Yani patates üretimi iç talepten 1 milyon ton daha fazla olacak. Bu durumda ürün bolluğu nedeniyle fiyatlar yine dibe vurur, hatta 20 kuruşu görürse hiç şaşmamak gerek.
AVRUPA ÖRNEK OLSUN
Aslında her şey üretim planlamasından geçiyor. Türkiye’nin yıllık patates talebi belli. İhracat potansiyeli belli. Üretim planlaması buna göre yapılsa, üretici de tüketici de mağdur olmaz. Ancak bunun için organize olmak ve bilimsel çalışmak gerekiyor.
Avrupa Birliği bunun için iyi bir örnek. Çelik üretiminde ülkeler arası kıran kırana rekabeti dengelemek ve savurganlığı önlemek için kurulan Çelik Birliği, bugünkü tohumları Avrupa Birliği’nin tohumları oldu. Çelik Birliği, Ortak Pazar’a dönüştüğünde üretim planlaması yapıldı. Her ülke kendi uzmanlık alanına göre; örneğin İspanya zeytinyağı, Fransa tereyağı, İtalya üzüm ve şarabın üretim merkezi olup, Avrupa’nın ihtiyacına göre üretime başladı. Böylece daha önce büyük kavgalara neden olan tereyağı dağları eridi, fazla yağlar, şaraplar derelere boşaltılmaz oldu.
Aklın yolu bir... Türkiye’de de talebe göre üretim için yıllardır planlar yapılıyor, ürün deseni haritaları çıkıyor. Ama son patates soğan fiyat dalgalanmalarından anlaşıldığı kadarıyla daha alınması gereken epey yol var.

Haberin Devamı

 
Arada 30 yıl var

Haberin Devamı

BAZI insanlar vardır bıraktıkları izler hiçbir zaman silinmez. Şarık Tara böyle biriydi. Türk - Yunan geriliminin doruk noktası 74 harekatında, Çeşme’de Ilıca plajına kazılan siperlerde Yunan askeri bekleyen Türk askerlerinin fotoğrafları, mavi kağıtlarla camların kaplandığı karartma geceleri yaşı yetenlerin hafızasındadır.
Bitmez gibi görünen Türk – Yunan düşmanlığını sona erdiren Özal ile Papandreu’nun buluştuğu Davos Zirvesi’nin mimarıydı Şarık Tara. İstanbul’da gazeteci olarak kendisiyle sık sohbet etme imkanım olmuştu. Ama 80’li yılların ortasında söylediği “Avrupa ile aramızda 30 yıl fark var. Bunu kapatmak zorundayız” sözü hala dün gibi kulaklarımda. Acaba aradan geçen 30 yılda bu fark kapandı mı, yoksa daha da açıldı mı.
Keşke sorabilseydim.

Yazarın Tüm Yazıları