Paylaş
ÖNCE Bill Gates desteğini açıklamıştı, geçen hafta ise eski ABD Başkanı Bill Clinton, EXPO 2020 yarışında Dubai’nin güçlü bir pozisyonda olduğunu söyledi. Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ziyaret eden Clinton’un aynı zamanda EXPO 2020 Komitesi Başkanı olan Şeyh Raşit El Maktum’la boy boy fotoğrafları da var.
Bill Clinton, Dubai’deki Amerikan Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada ise Türkiye’nin de dikkate alması gereken ilginç ifadeler kullanmış. Hep Türkiye Ortadoğu’ya örnek ülke olarak gösterilirdi ya, Bill Clinton, Arap ülkelerinin Duba’yi model alması gerektiğini söylemiş. Bakın neler demiş Clinton:
“Ekonomik krizin üstesinden en iyi ve en çabuk, toplumun farklı kesimlerinin, farklı ırkların, farklı dinlerin, farklı etnik grupların bir arada yaşayabilmenin yolunu buldukları yerler geldi. BAE işte bu özellikleri taşıyan bir ülke. Dubai, EXPO 2020’yi kazanmak için güçlü bir pozisyonda. Çünkü BAE’nin refahı paylaştırma modeli diğer Ortadoğu ülkeleri için bir ilham kaynağı.”
Nefes kesen yarışta ipi göğüslemek için kesenin ağzını açmaktan çekinmeyen BAE’nin taktiklerinden birinin dünyaca ünlü şahsiyetlerin EXPO 2020 için Dubai’ye desteklerini uluslararası alanda ilan ettirmek olduğu anlaşılıyor. Bence kararsız oyları etkileyebilecek iyi bir taktik. En azından, “Küçücük Dubai’de EXPO mu yapılır?” diye düşünenleri etkileyebilecek bir strateji.
Dünyanın en zengin adamlarından Şeyh El Maktum, konuşma yaptığı için, Bill Clinton’ın başkanlığını yaptığı vakfa mutlaka hatırı sayılır bir para yardımı yapmıştır. Böylece dünyanın en popüler siyasi liderlerinden birinin ağzından, hem Dubai’nin Ortadoğu’ya örnek ülke olarak gösterilmesini hem de EXPO 2020 için oy verecek ülke delegelerinin oylarını etkileyebilecek mesajlar verilmesini sağladı.
Şu ana kadar EXPO yarışında İzmir ve Rusya Ekaterinburg hayli derinden giderken, Dubai hayli medyatik kampanyalar yürütüyor. Bakalım sessiz ve derinden gidenler mi daha çok oy toplayacak, EXPO yarışını büyük bir gösteriye dönüştürenler mi?
Akil adamlar İzmir’i öğrenmeli
AKİL Adamlar’ın İzmir toplantılarının ardından çok söz söylendi. Ancak onca tartışma arasında herkesin uzlaştığı tek bir konu vardı, o da terörün sona ermesi. Hedefler ortak ama izlenecek yolların nasıl olması ve sonuçta gelinebilecek noktalar konusunda farklı görüşler vardı.
Akil adam gruplarının toplantıları başlamadan önce en zor ikna edilecek bölgenin Ege olacağı konusunda peşin bir düşünce oluşmuş Ankara ve İstanbul’da. Adeta Egeliler barışa karşı, terörün sürmesini isteyen insanlarmış gibi bir hava oluşmuş. Öyle ki, akil adam grubunda yer alan kişilerden bazılarının toplantılarda, “İzmir’in ayrıcalığı ne?” gibi ifadeler kullanarak gerginliklere neden olduğu biliniyor.
İzmir yüzlerce yıl 72 millet bir arada yaşamayı bilmiş, çok renkli kültürüyle çekim merkezi olmuş bir şehirdir. Buraya ırkçı bir kentmiş muamelesi yapmak bu şehir hakkında hiçbir fikir sahibi olmamak demektir.
İzmir’i ikna etmenin zor olacağı düşünülüyor. Bunun birinci nedeninin İzmir’de muhalif oyların iktidar partisinin oylarından fazla olmasının yarattığı soru işaretleri olduğunu biliyoruz. Barışın adeta başkanlık sistemine geçişe endekslenir hale gelmesinin İzmir’de yarattığı kaygılar da biliniyor.
Tarih boyunca özgürlüklerine fazlasıyla düşkün olan İzmirliler bu kaygılarla seçimlerde iktidar partisinden oylarını esirgedi. Şimdi ise bir tek adam rejiminin endişesi yaşanıyor. Böyle olunca da atılan her adıma şüpheyle bakılıyor. Barış sürecini anayasa değişikliği için gereken oy desteğini BDP’den sağlayabilmek için kurulan siyasi bir planın parçası olarak görenlerin sayısı hayli fazla.
O nedenle İzmirliler barışa gönülden inansalar bile atılan adımların samimiyeti konusunda kaygıları devam ediyor. Aslında akil adamların konuşmalarından onların da benzer kaygıları taşıdıkları anlaşılıyor.
Umarız sonunda terör kökten kazınır ama sürprizlerle dolu yeni bir sürece girdiğimiz çok açık.
Paylaş