Paylaş
BUNDAN birkaç yıl önce sıcakların ortalığı kavurduğu sırada Fransa’dan gelen bir haber beni çok etkilemişti. Habere göre sıcaklardan tam 40 bin Fransız yaşamını kaybetmişti. Ama haberin asıl çarpıcı yönü ölenlerin neredeyse tamamının yaşlı ve evlerinde yalnız yaşayan insanlar olmasıydı. Arayıp soranları olmadığı için sıcaklardan rahatsızlandıklarından kimsenin haberi olmamıştı.
Oscar’a aday gösterilen filmlerden Fransız yapımı Amor’u seyrederken sıcaklardan ölen 40 bin yaşlı Fransız’ı hatırladım. Yaşlı bir çiftin Paris’te, İzmir’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde her an başına gelebilecek bir konuyu ele alan film gerçeklere çok yakın bir şekilde işleniyor.
Kadının felç geçirip yardım olmadan yaşayamaz hale gelmesini bir türlü kabullenmemesi, büyük bir aşkla karısına bağlı kocasının eşine destek için gösterdiği olağanüstü çaba, aile çocuklarına yük olmak istemezken kötü bakıcılardan çekilen sıkıntılar gibi gerçek hayatta her zaman karşımıza çıkabilecek olaylar filmde yer alıyor.
Ne yazık ki kentleşme ve ekonomik nedenlerle aile bireylerinin birbirlerinden uzak kalması sonucu Türkiye’de de aile bağları giderek gevşiyor. Fransa’dakine benzer olayların giderek arttığını gazete haberlerinden izliyoruz.
Batı’da çok yaygın olan yaşlı bakım hizmetleri ülkemizde birkaç kuruluş dışında çok az yer alıyor. İzmlr ise bu konuda profesyonel hizmetlerin verildiği öncü kentlerden biri. Bu amaçla Norveç, İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkelerinin Çeşme, Urla, Seferihisar civarlarında ‘yaşlılar tatil köyü’ kurma girişimlerini biliyoruz.
Sanırım bugün 40’lı, 50’li yaşlarını süren kuşak yaşlılık dönemlerinde çevrelerinde çoluk çocuk pek bulamayacak. Az çocuklu bu nesil, genellikle çocukları başka kentlerde ya da yurtdışında yaşadığı için anne babalarından farklı olarak, Batı’daki gibi belli bir yaştan sonra yaşlılar tatil köyü gibi yerlerde yaşama fikrine uzak durmuyorlar. Yeter ki profesyonel ve kaliteli hizmet alabilsinler.
Yaşlılık dönemleri için kendi aralarında toplanıp ‘üçüncü bahar siteleri’ inşa ettiren arkadaş grupları bile mevcut. Mimari planı yaşlıların yaşam tarzına uygun, 24 saat doktor, hemşire, ev bakım, yemek servisleri olan bu siteler için özellikle İzmir ve çevresinin tercih edildiğini biliyoruz.
Bir gün herkes yaşlanacak. Amor, yarını düşünmekten kaçanları uyaran, tartışılması gerekli bir film.
Benim Oscar’ım Amor’a.
Kuzuların melemesi
BAHARIN müjdecisi kuzular ortaya çıkmaya başladı. Hafta sonu Urla’da kendimizi yemyeşil kırlara attığımızda papatyalar açmış, kuzular melemeye başlamıştı. Bir-iki gün önce doğmuş olanlarını bile gördüm. İncecik ayaklarının üzerinde durmaya çalışıp her fırsatta annelerinin memelerine atlıyorlardı.
Yeni doğmuş kuzuları seyrederken insanın aklına masumiyetten, huzurdan başka bir şey gelmiyor. Aynı yeni doğmuş bir bebeğin uyandırdığı temiz, saf duygular gibi.
Kuzulardan ayrıldıktan sonra biraz da deniz havası almak için aracımızı İskele, Çeşmealtı tarafına yönlendirdiğimizde şaşırıp kaldık. Ben yedi yıldır Urla’da oturuyorum böyle kalabalık görmedim. Bahar yüzünü gösterdiği anda İzmir’de şehrin merkezinden kaçış başlamış. Tabii aylardır kış uykusunda olan esnaf da gülmeye başlamış, masalarda oturacak yer yok.
Ama trafiğe dikkat! Keyifli bir pazar trafik çilesine dönebilir, 10 dakikalık yolu bir saatte alabilirsiniz.
Paylaş