Paylaş
DÜNYANIN en zengin petrol yataklarına sahip Araplar çok yakında petrolle birlikte güneş enerjisi ihracatına da başlıyor. Suudi Arabistan, çöllerde güneş enerjisi istasyonları kurmak için tam 100 milyar dolarlık bütçe ayırmış. Böylece topraklarındaki petrol bittiği zaman bile hiçbir zaman tükenmeyecek bir kaynağa, güneş ışınlarından enerji üretebilecek tesislere sahip olacak.
Hafta başında, İzmir Kalkınma Ajansı, 25 milyon TL tutarındaki yeni destek programını açıkladığında aklıma Suudi Arabistan’ın güneş enerjisi yatırımları geldi. İZKA’nın mali destek vereceği programın konusu ‘Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri...’ Böyle yatırımlar için proje getiren özel sektör ve kamu kuruluşlarına harcayacakları paranın bir bölümü İZKA tarafından tamamen karşılıksız hibe olarak verilecek. Yeter ki hazırladıkları projeler kabul edilsin.
Suudi Arabistan’ın 100 milyar dolarlık yenilenebilir enerji bütçesinin yanında İZKA’nın 25 milyon TL’lik bütçesi solda sıfır gibi bir şey. Yine de tepemizde parlayan güneşin ve dağlarda esen rüzgarın paraya çevrilebileceğinin hatırlanması açısından önemli.
Zaten asıl sorun da burada. Petrol denizinde yüzen Suudi Arabistan bile bir gün denizin biteceğini görüp milyarlarca dolarlık alternatif enerji kaynaklarına yatırıma hazırlanıyor. Türkiye ise, “Bizim petrolümüz yok ama girişimcimiz var” diye övünüp küçük küçük desteklerle zaman geçiriyor.
Başta Ege ve Akdeniz olmak üzere şimdiye kadar çoktan ülkenin birçok yerinde güneş tarlaları kurulmuş olmalıydı.
Nükleer santrala kaynak bulabilen Türkiye’nin güneş enerjisine kaynak bulmakta hiç zorlanacağını sanmıyorum. Çin’e kadar gidip baksalar yeter.
Pozitif kıyamet
Bugünlerde hangi kapıyı çalsam karşıma 21 Aralık’taki kıyamet ve Şirince çıkıyor. “Ne kıyameti?” derken, çakra ve vücuttaki enerji gibi bugüne kadar hiç bilmediğim konularla tanıştım. Ama dinlediklerim arasında en hoşuma giden, bu kıyamette mutlaka kötü değil, iyi şeyler olabileceğini de öğrenmem oldu.
Anlayabildiğim kadarıyla, enerji atlaması denen olayların yaşanabileceği günlere girdiğimizde, herkes pozitif düşünebilirse dünyadaki pozitif enerji yükselecek. O zaman güzel bir döneme girme ihtimalimiz var.
İktisatta yüksek enflasyon dönemlerinde fiyat artışlarının yüzde 40’ının beklenti enflasyonundan geldiği hesap edilir. O nedenle yüksek enflasyonu düşürebilmenin birinci koşulu olarak, tüketiciler gelecek günlerde fiyatların düşeceğine inandırmaya çalışılır. İnsanlar enflasyonun düşeceğine inandığında mala hücumu bırakır. Talep azaldığı zaman da fiyatlar düşmeye başlar. Özetle her şey önce beyinde başlıyor.
Pozitif kıyamet teorisini savunanlar, “21 Aralık sabahı uyandığınızda olumlu şeyler düşünün. Herkes iyi düşünüp pozitif enerji yaydıkça, dünyadaki pozitif enerji artar” diyor.
Aslında son 10–15 yıldan bu yana küresel terör, küresel ekonomik krizler, depremler, tsunamilerle hemen her gün dört bir yandan gelen felaket haberleriyle dünyada kıyamet aslında çoktan koptu. Şimdi insanların gerçekten iyi bir şeyler umut etmeye ihtiyacı var.
Ciddiye alınsın ya da dalga geçilsin ama 21 Aralık sabahı gözlerimizi açtığımızda iyi şeyler düşünmek hiç de zor bir şey değil. Hiç olmazsa siyaset dahil yıllardır insanların üzerine çöken kötümser havayı birkaç saatliğine dağıtmak için bahane olur.
Paylaş