Paylaş
İzmir’de bu yıl 786 binden fazla öğrenci 2 bin 500 civarında okulda ilk, orta ve lise eğitimi alacak. Önümüzdeki haftalarda ise 8 üniversitede yaklaşık 200 bin öğrenci yüksek öğrenime başlayacak. Bu, her gün 1 milyon öğrencinin okul ve evlerine gidip gelirken yollara dökülmesi demek. Metrolar, tramvaylar, otobüsler dolacak, okul servisleriyle trafik artacak.
Ders verdiğim üniversitede geçen yıl sabah ve akşam saatlerindeki aşırı yoğunluktan İZBAN’a binme sıkıntısından şikayetçiydi. Sefer sayılarının azlığı nedeniyle sınav bile kaçırabiliyorlardı.
Bu sıkıntıya Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da geçen hafta ben TV’de yayımlanan söyleşisinde yine değindi. Kocaoğlu halen raylı sistemle günde 800 bin kişi taşındığını belirterek, “İZBAN’da sinyalizasyon çok ilkel. Bu sorun aşılıp sefer sıklığı 4-5 dakikaya inse, fazladan 300 - 400 bin yolcu daha taşırız” diyor.
İZBAN’IN SİNYALİ NEDEN HIZLANMIYOR
İşte tam bu noktada kafalar karışıyor. İZBAN’ın sinyalizasyon sisteminin çok eski olduğu bu nedenle seferlerin yeterli sıklıkla yapılamadığı yıllardan beri dile getirilen bir konu. Konu Devlet Demiryolları’nın sorumluluğunda. Ancak, TCDD web sitesinde yatırım projeleri, ihaleler gibi bölümlere bakıldığında bu yönde bir çalışma görülmüyor. O zaman akla şu soru geliyor. Yüksek hızlı trenler dahil, milyonlarca dolarlık yatırımlara imza atan TCDD, İzmir’de her gün 300 ile 400 bin fazla yolcu taşınmasını sağlayacak sinyalizasyon yatırımını neden hala yapmıyor.
İZBAN’ı kullanan milyonlarca İzmirli’nin bir ayağı yerde diğeri havada ayakta bile duramaz halde insanlık dışı koşullarda yolculuk etmesi eziyetten başka bir şey değil. Eğer sorun siyasi değil, bürokrasiden kaynaklanıyorsa o zaman iktidar partisinin İzmirli milletvekilleri kolları sıvayıp gereğini yapmalı.
Üzümün enflasyonu
GEÇEN hafta Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ciddi bir oranda artırmasından bir gün önce pazardaydım. Pazara ilk girdiğimde “Al beni” diye bağıran Sultaniye üzüm salkımlarıyla dolu bir tezgahtaki etiketin üzerinde kilo 7.5 TL yazıyordu. Bir hafta önce kilosu 5 TL’ye satılan üzümün fiyatını yüzde 50 fazlasıyla 7.5 TL olarak görünce söylenerek yürüyüp gittim.
İleride başka bir tezgahta ise aynı cins üzüm 6 TL’ye satılıyordu. Diğerinin aksine tezgahta üzüm bitmek üzereydi. “Üzüm diyarı İzmir’de bu fiyata üzüm yemek varmış” deyip aldım. Dönüşte ise beni bir sürpriz bekliyordu. Kilo 7.5 TL yazan tezgahta etiket değişmiş kilo 5 TL’ye düşmüştü. Üzümü tezgahta kalınca satıcı fiyatı indirmek zorunda kalmıştı.
Şu an ekonomide stagflasyon denilen, durgunluk içinde enflasyon yaşanan bir dönemdeyiz. Bir tarafta döviz kuru ve faizlerin etkisiyle artan maliyetler. Diğer yanda vatandaşın alım gücü yetmediği için satılamayan mallar. Eğer Merkez Bankası açıkladığı gibi enflasyona karşı kararlı davranırsa sonunda üzüm tezgahında olduğu gibi fiyatlar inecek. Ama o zamana kadar bazı tezgahların kapanmasına hazır olmak gerek. Ya da geçmişte olduğu gibi her ay fiyatların artmasına, bol sıfırlı lira ve kronik enflasyonlu yıllara...
Paylaş