Paylaş
Biz hep ezeriz
Türkiye'de son zamanlarda üzerine en çok söz edilen insanlardan biri Mehmet Ali Erbil. Medyada, evde, kadınlar arasında, gazetelerde hep bir şekilde Mehmet Ali Erbil'le karşılaşıyoruz. Çünkü Erbil'in yaptıkları genelin anladığı anlamda normal değil. Bir başkası söylerse kızılacak bazı sözleri o söylediğinde çok batmıyor.
Mehmet Ali Erbil'in enerjisine de şaşmamak elde değil. Haftanın beş günü, iki-üç saate yakın ‘‘Çarkıfelek’’ gibi reyting sıralamasında üst sıradan inmeyen bir programı sunacaksın, program biter bitmez de soluğu Maksim Gazinosu'nda alacaksın. Orada da en az kendin gibi ünlü isimlerden; İbrahim Tatlıses ve Muazzez Abacı'dan replik çalmaya çalışacaksın. Valla bravo. Erbil'in bunu sadece para için yapmadığına inanıyorum. Ama niye yaptığını da merak ediyorum. Para değilse ‘‘bu müthiş çabanın nedeni ne’’ sorusunu kendime hep soruyorum. Ve galiba bu sorunun yanıtının olmadığını da biliyorum. Sonra ayrıca bu sorunun yanıtı ‘‘sadece para için’’ olsa ne olacak diye de düşünüyorum.
Bizi, dertlerimizle başbaşa bırakmayıp türlü varyasyonlarla oyalayan, birkaç saatliğine de olsa günlük koşuşturmalardan sıyıran, ‘‘dobrovski’’ diyerek gülmemize neden olan, yanına aldığı güzel kızlar sayesinde Türkiye'de yeni bir nesil varmış dedirten bu adam, küpünü doldursa ne olacak? Mehmet Ali Erbil'siz, Reha Muhtar'sız, Beyaz'sız, Cem Yılmaz'sız, Yılmaz Erdoğan'sız, Hülya Avşar'sız, Güner Ümit'siz bir yaşam daha renkli mi geçecek? Bence hayır.
Eğer biz, kendi ‘‘küçük’’ dünyamızın bize kazandırdığı bazı önyargıları bir kenara itersek yukarıda adını saydığım ve sayamadığım isimlerle daha rahat yaşarız. Zaten yaşıyoruz ama hayatı kendimize ve onlara ziyan ederek. Niye onu yaptın, niye bunu yaptın sorgulamasını hep üzerlerinde tutarak. Üstelik onlara reytinglerin en fazlasını vererek. Sizleri izleriz ama bir yandan da ezerizi hep göstererek.
Paylaş