Paylaş
Son 10 yılda kişi başı milli gelirimiz 4 değil, yarım kat arttı! Bu artış oranı daha önceki 50 yılın ortalamasıyla aynı! Son 10 yıldaki artışın neredeyse tamamı 2008’den önceki 5 yılda gerçekleşti! 2008’den sonraki 5 yılda milli gelirimiz olduğu yerde sayıyor! Oysa 2008’den önceki 5 yılda kişi başı milli gelir 3 bin dolardan 10 bin dolara yükselmişti. Bunları niye mi yazıyorum? Çünkü senede 150 bin işletmeci-iktisatçı mezun ediyoruz ama ülkemiz ekonomisinin en temel kalkınma verileri hakkinda hala kafamız çok karışık.
Türkiye ekonomisi son 10 yılda ne kadar büyüdü?
Aşağıdaki grafiği Dünya Bankası verilerinden, yani bu konudaki en geçerli ve güvenilir kaynaktan çıkarttım. Bu verilere göre 1960’dan günümüze kişi başına milli gelir artişına baktığımızda Türkiye’nin her 10 yılda %45-50’ye denk gelen bir kişi başı milli gelir artışı kaydettiğini görüyoruz. Bu oran son 10 yılda kaydedilen %46’lık artışla neredeyse aynı. Yani 2000’li yıllarda adını koyduğumuz ‘mucize’ aslında her her 10 yılda bir yaşanan bir mucize.
‘Ekonomi 4 kat büyüdü’ ya da ‘kişi başı gelir %46 arttı!’
Tabii şimdi diyeceksiniz ki eğer son 10 yılda %46 zenginleştiysek ‘Türkiye ekonomisi son 10 yılda 4 kat büyüdü!’ sözü ne anlama geliyor? Malum, Türkiye ekonomisine dair en fazla zikredilen istatistik bu: Mili gelirimiz 4 kat arttı! Bu iddia iki sebeple sorunlu. İlk olarak, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) ile kişi başı milli gelir aynı noktaya işaret eden iki farklı istatistik. GSMH nüfustan bağımsız olarak, bir ülkenin toplam ekonomik çıktısını ifade eder. Kişi başı milli gelir ise bir ülkedeki GSMH’nin toplam nüfusa bölünmesiyle hesaplanır. Ekonomilerin büyüklüğü GSMH ile ülkelerin gelişmişlik seviyesi ise kişi başına düşen milli gelirle belirleniyor. Yani GSMH tek başına yetersiz bir gösterge çünkü refah seviyesini anlamak için bakmamız gereken gösterge GSMH’den ziyade kişi başına ortalama gelir. O nedenle ekonomisi çok büyük Çin hala gelişmekte olan bir ülke, ekonomisi küçük ama kişi başı milli geliri yüksek Norveç gelişmiş bir ülke.
4 kat büyüme ve % 46 artışistatistikleri arasındaki uçurumun bir diğer nedeni reel artış ile nominal artış arasındaki fark. Reel artış, enflasyonu yıllar itibariyle göz önünde bulundurarak yapılan bir hesap. Nominal artış ise enflasyonu hesaba katmadan yapılan hesap. Tam da bu nedenle ekonomistler nominal artışı nadiren dikkate alır ve kalkınma hesaplarında reel artışa bakar! Ayşe Teyze de aynısını yapar ve paranın üstünde ne yazdığına değil pazarda ne aldığına bakar. Bir işçi geçen sene 10 bu sene 20 lira kazanıyor olsun ve geçen sene 10 liraya 2 bu sene 20 liraya 1 simit aldığını varsayın. Bu durumda bu işçinin geliri nominal olarak artmış ama reel olarak azalmıştır diyebiliriz. Öbür türlü olsaydı TL’den sıfır atılınca hepimiz bir anda fakirleşmiş olurduk ama olmadı çünkü paranın nominal değerinden bir sıfır atınca reel değerde bir değişme olmadı.
Özetle, son 10 yılda GSMH nominal olarak 3-4 kat ama kişi başı milli gelir reel olarak %46 artmıştır.
Dünyada neredeyiz?
Aslında bu kadar teknik detaya gerek yok. Bu devirde bir ülkenin ekonomik kalkınmışlık seviyesi artık şuradan şuraya geldik diye kendi içinde bir değerlendirmeyle yapılmıyor. Önemli olan dünyadaki rakiplerinizle aranızdaki mesafede bir değişim olup olmadığı. Bu bağlamda Türkiye’nin ekonomik kalkınmışlığı hakkında daha gerçekçi bir fikir elde etmek için bize benzeyen 5 ülke seçtim. Yunanistan, İspanya, Brezilya, ve Güney Kore. Bu ülkelerin 1960’tan bu yana kişi başına milli geliri seyrini ekteki grafikten takip edebilirsiniz (veriler Dünya Bankası, World Development Indicator veri tabanından).
Grafikte de görebileceğiniz gibi 1960 senesinde Türkiye bu beş ülke içinde kişi başı milli gelirde Yunanistan’ın ardından az farkla 2. sırada yer alıyor. Ancak 1970’lerden itibaren Yunanistan aradaki farkı açıyor ve daha da önemlisi İspanya bizim arkamızdan gelip bizi geçiyor. Avrupa Birliği etkisi de diyebilirsiniz buna! 1980’lere geldiğimizde uzunca bir süre bizi geriden takip eden Güney Kore de ciddi bir kalkınma hamlesi yapıyor ve bizi geçiyor. Belki sizi şaşırtacak ama 200 milyon nüfuslu Brezilya da 2000’li yılların sonuna doğru bir kalkınma atağına geçiyor ve bizi yakalıyor. Sonuç itibariyle bu beş ülke arasında 1960’ta yakın ara lider başladığımız yarışı 2012 yılında sonuncu olarak bitirmişiz.
Peki Türkiye’deki milli gelir artışını Dünya ortalaması ile kıyasladığımızda durum ne olurdu diye merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. Arada hiç bir fark yok. Dünya ortalama olarak ne kadar kalkındıysa biz de o kadar kalkınmışız. Ve evet tahmin ettiniz, 2000’li yıllarda tüm dünya bir kalkınma sürecine girmiş, atağa kalkmış ve dünyada kişi başı gelir ortalaması sıçramış. Aynı süreçten biz de nasibimize düşeni almışız. Su yükselmiş bizim tekne de yükselmiş.
Merak edip Avrupa Birliği ve OECD ortalaması ile Türkiye verilerini de kıyasladım. Orada da beklenenin aksine son 10 yılda bu ülkeler ile Türkiye arasındaki farkın bırakın azalmayı, arttığını görüyoruz.
Ne kadar zenginleştiğimiz sorusu hem iktisadi hem siyasi önemi fevkalade yüksek bir soru. Bu basit soruya işletme-iktisat mezunları dahil olmak üzere cebinde parası olan herkesin hikayeyle değil veriyle yanıt vermesinde büyük fayda var. Daha sağlam bir kalkınma için ilk şart bu. Resmi doğru okumak.
Paylaş