Paylaş
Öncelikle bu seçim mantığını diğer seçimlerden ayırmakta fayda var. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu en çok oy alan aday değil yüzde 50’yi bulan aday kazanacak. Yani kazanma kriteri yüzde 50 artı bir oy. Bu barajın altında kalan her aday ilk turda başarısız sayılacak.
Seçim sonucunu belirleyecek birinci faktör katılım oranı. Eğer katılım son yerel seçimdeki gibi yüzde 90’a ulaşırsa her hangi bir adayın ilk turda seçimi alması pek olası değil. 30 Mart seçimlerinde yüzde 45 oyu olan AK Parti ve onun desteklediği aday Erdoğan tek bir ek oy almadan kendi seçmeniyle yüzde 50 barajını ancak katılım düşerse geçebilir. Ya da şöyle söyleyeyim, eğer 30 Mart’ta sandığa gidip AK Parti dışında bir partiye oy veren seçmenlerin önemli bir kısmı sandığa gitmez ise Erdoğan’ın aldığı oy sabit kalsa dahi bu seçimin ilk turunda yüzde 50 barajını geçebilir. Geçtiğimiz hafta CNN Türk’te katıldığım bir programda iki farklı araştırma firması katılımın oranının yüzde 90'ların üzerinde olacağını ifade etti. Eğer katılım bu seviyeye çıkarsa ülke olarak önemli bir demokrasi sınavını geçmekle kalmaz ilk iki turlu seçimimizi de yaşamış oluruz zira o durumda bir adayın yüzde 50 alması çok zayıf bir olasılık.
Seçim sonucunu belirleyecek ikinci faktör milliyetçi seçmenin tercihi. Pek konuşulmayan bir sırrı var Türkiye siyasetinin; milliyetçilik ülkemizdeki en yaygın siyasal kimlik! Dindarlık, sosyal demokratlık, solculuk hatta Atatürkçülük kimliği milliyetçi kimlik kadar yaygın olarak benimsenmiyor. Daha da önemli bir veri ise şu: MHP Türkiye’de en çok tercih edilen ikinci parti! Yıllardır yapılan araştırmalarda seçmenlere soruyoruz ‘Kendi partiniz dışında bir başka partiye oy verseniz hangi partiye oy verirdiniz' seçmenlerin çoğunluğu bu soruya ‘MHP’ diye yanıt veriyor. Hem AK Partili hem de CHP'li seçmenler kendi partilerinden sonra en fazla 'MHP’ye oy veririm' diyor. En son katıldığım Şirin Payzın programında sonuçları paylaşan araştırmacılar da bu trendi doğrulayıp önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminin en dinamik yani kaygan seçmen tabanının milliyetçi seçmenler olduğunu ifade ettiler. Eğer milliyetçi seçmenler ve bir parti olarak MHP kendi tabanını ikna edip oyları ilk turda Ekmel İhsanoğlu lehine çevirirse bu seçim iki turlu bir seçim olacak. Özetle bu cumhurbaşkanını milliyetçi seçmenin tercihi belirleyecek. İlk turda Türk milliyetçileri, ikinci turda Kürt milliyetçileri.
Seçimin sonucunu belirleyecek üçüncü faktör ise Demirtaş’ın muhafazakar Kürt seçmen üzerindeki etkisi. Demirtaş ile İhsanoğlu arasındaki oy geçişkenliğinin seçimin sonucunda hiçbir etkisi olmayacak. Bu adaylardan biri 30 diğeri 15 puan alsa da biri 40 diğeri 5 puan alsa da sonuç Erdoğan’ın zaferi demek. Önemli olan Demirtaş’ın geçtiğimiz seçimlerde AK Parti’ye oy vermiş Kürtlerden alacağı oy. Bu anlamda Demirtaş’ın Batı’da ve özellikle büyük kentlerde yürüttüğü kampanyada liberal, sol, eğitimli seçmenlere yönelmesinin mantığını anlamış değilim zira o oy havuzu sınırlı ve oraya gelecek oylar AK Parti tabanından değil muhtemelen CHP tabanından gelecek. Demirtaş’ın kamuoyuna yansımayan ikinci bir saha operasyonu var mı bilmiyorum. Bildiğim şu; İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da ve tabii ki Güneydoğu’da daha önce AK Parti’ye oy vermiş Kürtler bu seçimde Demirtaş derse bu seçim ikinci tura kalır. Seçimin ikinci tura kalması ise Demirtaş’ı ve temsil ettiği tabanı gerçek anlamda oyun kurucu yapacak.
Aslında seçim sonucunu belirleyecek bir diğer faktör daha vardı: Yurtdışında oy verecek yurttaşlarımız. Bu kesime uşalmak için özellikle AK Parti ciddi bir enerji harcadı. Hatta bazı analistler oradan gelecek oyların seçmenlerin yüzde 5’ine ulaşacağını iddia etti. O oylar tek başına AK Parti oylarını yüzde 50 seviyesine çıkartacağı iddia edildi. Ancak en son gelen veriler yurtdışında ancak 270 bin oy kullanıldığını sınıf kapılarıyla bu oyun artsa da yüzde ile ifade edilebilecek bir boyuta ulaşamayacağını gösteriyor. O nedenle bu seçimi katılım oranı, milliyetçi seçmenlerin tercihi ve Demirtaş’ın Kürtler üzerindeki etkisi belirleyecek.
Paylaş