Paylaş
Koalisyonu eğitim üzerinden kurulsun. Gerekçe ve reform önerilerim.
Çocuklarımız yeni ekonomide rekabet edebilecek mi?
Son 7 yıldır kişi başı milli gelirimiz 10 bin dolara çakılıp kaldı. Yılda 3-4 bin dolardan 10 bin dolara inşaatla yolla çıkıldı ama 20 bin dolara çıkmak katma değeri yüksek üretimle mümkün. O nedenle yapısal reform şart. Hukuk sisteminde, temel özgürlüklerde ve elbette eğitimde reform şart. Bugün eğitimi konuşalım.
Eğitimde neredeyiz?
MEB himayesinde, OECD’nin yaptığı PISA’ya göre Türkiye’nin karnesi aşağıda. 12 yılda geçebildiğimiz tek bir ülke yok!
Bu verilere dayanarak yaptığımız detaylı analizi kamuoyuna şu raporda sunmuştuk. Aşağıda o rapordan 7 maddelik bir asgari müşterekler listesi çıkarttım. Koalisyon’un dikkate alması umuduyla.
1.Veriye Dayalı Reform Kültürü
Hayat değişiyor. Eğitim de buna ayak uydurmalı ve iyiye doğru sürekli değişmeli. Bu değişimde önemli olanın sürekli reform yapılması değil, reformun neye göre yapıldığıdır. Bizde ise ilk temel sorun, reformların verilerden uzak bir şekilde yapılmasıdır. Yeni hükümetin eğitim alanında yapacağı ilk reform, eğitimdeki tüm değişikliklerin verilere dayandırılarak yapılması olmalıdır. Çocuklarımızın geleceği veriye dayalı reform kültürünün yeşermesine bağlıdır.
2.Herkes için Okul Öncesi Eğitim
Eğitimde geri dönüşü en yüksek yatırım okul öncesi döneme yapılan yatırımdır. Türkiye okul öncesi eğitime katılımda %30 ile AB ve OECD’de açık ara en son sırada yer almaktadır. Türkiye’nin 2. Reform önceliği kaliteli okul öncesi eğitimi tüm yurtta zorunlu kılmaktır. Yeni hükümet; okul öncesi eğitim öğretmeni yetiştirmekten müfredat geliştirmeye kadar, ciddi bir kalkınma hamlesine imza atmalıdır.
3.Öğretmenlik Profesyonel Bir Meslek Olmalı
Asya ülkeleri ve Finlandiya eğitim başarılarının ardında öğretmene verilen değer yatmaktadır. Bu sistemlerde öğretmenlik profesyonel bir meslek olarak tanımlanmış, öğretmen seçimi, eğitimi ve sosyoekonomik statüsü buna göre organize edilmiştir. Yeni hükümet, reformun merkezine teknoloji yerine öğretmeni almak zorundadır.
4.Ankara’nın Egemenliğine Son Verilmelidir!
Türkiye, PISA’ya katılan ülkeler içinde en merkezi eğitim sistemine sahip ülkedir. PISA’da zirvede olan ülkelere baktığımızda; okul yöneticileri başarı kriterlerini belirlemekte, öğretmen alımlarını yönetmekte, ders kitaplarını seçmekte, müfredatı çeşitlendirebilmektedir. Yeni hükümet, Ankara’nın elinde olan bazı yetkileri il, ilçe ve okul yönetimlerine bırakmak için yapısal reformlar yapmalıdır.
5.Dezavantajlı Öğrenciler için Küçük Sınıflar
OECD ülkeleri arasında fakir öğrencilerin sayısı arttıkça sınıfların kalabalıklaştığı tek ülke Türkiye’dir. Bu böyle devam edemez! Yeni hükümet, öğretmen atamalarında önceliği sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin gittiği okullara vermeli, yoksul çocukların gittiği okullarda sınıf mevcutlarını aşağı çekmelidir.
6.Milli STEM Seferberliği
Matematik ve fen alanında üstün başarı seviyesini yakalayan öğrencilerimizin oranı OECD ortalamasının çok altındadır. Yeni hükümet; milli bir STEM seferberliği (fen, teknoloji, matematik, mühendislik eğitimi) başlatarak katma değeri yüksek üretimin esas olduğu, yeni ekonominin ihtiyaç duyduğu bu alanlarda, yüksek becerili bireylerin yetişmesi için her ilde en az bir Fen ve Teknoloji lisesi açılmasına ön ayak olmalıdır.
7.Başka bir Sınav Mümkün!
Çoktan seçmeli sorularla, temel becerilere dayalı sınavlar: öğrencilerin ezber yeteneklerini ölçmekten başka bir işe yaramamaktadır. Yeni hükümet açık-uçlu sorularla muhakeme, eleştirel düşünce gibi üst beceri seviyelerine hitap eden yeni bir ulusal sınav sistemini hayata geçirmelidir.
Çocuklarımızın geleceği üzerinde anlaşalım!
Madem yetişkinler üzerinde anlaşamıyoruz bari çocuklarımızın geleceği üzerinde anlaşalım. Koalisyonu eğitim üzerinden kuralım.
Paylaş