Harvard'ın duvarının kirası!

Ülker geçen hafta Harvard'da bir araştırmacıya 24 milyon dolar bağış yaptı. Türkiye'de bir üniversitenin yıllık bütçesine denk gelen bağış karşılığında bir laboratuvara Sabri Ülker'in adı verildi. İsim hakkı 10 yıllık!

Haberin Devamı

Ülker bağışı Harvard’ın en parlak akademisyenlerinden birinin şeker hastalıkları araştırmalarına katkı amacıyla yapıldı. Ama bu bağış aynı zamanda Türkiye’nin itibarına yapılmış önemli bir yatırım. Dünyanın en saygın üniversitelerinden birinde artık Sabri Ülker’in adı var. Büyük bir onur. Peki bizde neden araştırmacılara bu tür bağışlar yapılmıyor?

YÖK bütçesine denk bağış alan üniversite!
Harvard son bağış kampanyasında 6,5 milyar dolar toplamayı hedefliyor. Bu miktar 2014 yılı YÖK bütçesine denk. Yani tüm üniversitelerin bütçesine denk. Ülker’in Harvard’a yaptığı bağış tek başına pek çok üniversitemizin yıllık bütçesine eşit!

Harvard’a bu bağışların gelmesinin tek bir nedeni var: İtibar! Üniversite dediğimiz kurum her şeyden önce bir itibar merkezi. Öğrenciler de akademisyenler de üniversiteyi itibara göre seçer. O nedenle üniversitelerin itibarı çok ciddi bir şekilde ölçülür. Bu ölçümlerden biri geçen hafta açıklandı. Prof. Dr. Erhan Erkut’un Hürriyet’teki analizine göre üniversite itibarı akademik yayın, atıf, patent başvurusu ve araştırma desteği gibi göstergelerle ölçülüyor. Harvard bu ölçümlerde zirvede olduğu için kapısında bağışçılar sıraya giriyor ve her yıl pek çok bağışı itibarına zarar verebilir gerekçesiyle geri gönderiyor.

Haberin Devamı

İlk 500’de 4 üniversitemiz var!

Türkiye uluslararası üniversite itibar endekslerinde bu sene 4 üniversite ile ilk 500’de temsil ediliyor. Kısıtlı fonlara, idari baskılara, bilgiye ulaşmanın önündeki onca engele rağmen 4 üniversitemizin bu listelere girebilmiş olması büyük bir başarı. Zor şartlara rağmen Türkiye’de dünya çapında bilimsel ürün ortaya koyan kıymetli akademisyenler var! Peki madem itibarlı okullar var, o halde neden bağışlar düşük seviyede derseniz İTÜ vakası bize bir fikir verebilir.

İTÜ: Bir itibar hikayesi!

İTÜ’nün itibar endekslerindeki yeri incelenmeye değer. Çok değil 5 yıl önce itibar endekslerinde yer almayan İTÜ, bir önceki rektör Prof. Dr. Muhammed Şahin’in liderliğinde büyük bir mesafe katederek bu sene dünyada en itibarlı 150 üniversite arasına girdi! Bu büyük bir başarı.

Haberin Devamı

Ancak Harvard’a bağışın gündemde olduğu, İTÜ’nün ilk 150’ye girdiğinin anons edildiği hafta İTÜ bambaşka bir gerekçeyle haberlerdeydi. Üniversitenin yeni rektörü geçen hafta internette bir haberi sansürleyerek gündemi belirledi! Kazanılması emek ve zaman alan itibarın kaybedilmesi an meselesidir! İTÜ şimdi o kritik eşikte.

Aslında İTÜ’nün yaşadığı krizi Harvard da birkaç yıl önce yaşadı. Hatırlatmakta fayda var. Harvard'ın eski rektörü, aynı zamanda Clinton’un hazine bakanı, bir zamanlar dolara imza atan Larry Summers, cinsiyetçi bir ifade kullandığı için zor durumda kalmıştı. Olayın medyaya yansımasıyla itibarlarının zedelendiğini gören Harvardlılar Summers’ı istifaya zorladılar. Onca emek ve çabayla ortaya konmuş olan itibarı, eski hazine bakanı da dahil kimseye feda etmediler. İtibarı elde etmek kadar korumak da önemli.

Haberin Devamı

Türkiye’de akademisyenler var!

Türkiye’deki araştırmacılara büyük fonların gelmemesinin nedeni araştırmacı kapasitesinin düşüklüğü değil. Tam tersine her alanda iyi araştırma yapan akademisyenlerimiz mevcut. Örneğin İTÜ’den Prof. Dr. Naci Görür. Royal Imperial College’den doktoralı, NATO ve TÜBİTAK Bilim Ödülü sahibi, Marmara Depremi üzerine önemli yayınları olan bir araştırmacı Prof. Görür! Elazığlı bir marangozun oğlu olan Naci hoca geçen ay İTÜ’den istifa etti. Gerekçesi ders niteliğinde:

Türkiye’de deprem araştırmaları fazla yapılmıyordu. Uluslararası kaynaklar, projeler bulup biz yaptık. İTÜ laboratuvarımızı elimizden almaya bile çalıştı. Üretmeyeceksin, çalışmayacaksın. Üretirsen fark yaratıyorsun. O farkı yarattığın zaman da rahatsız oluyorlar. O fark oluşmasın diyorlar. Marmara’yı dünyanın en iyi bilinen denizi haline getirdik. Bunun için sürekli yurtdışından gemiler getirdik, araştırmalar yaptık, aletler yerleştirdik, bizzat çalıştık. Kendi kurumlarımızdan destek istedik, çoğu kez de alamadık.

Haberin Devamı

Bu açıklamayı okuduktan sonra siz 24 milyon dolarınızı böyle bir ortamda çalışan bir araştırmacıya bağışlar mıydınız?

Her ilde itibarlı bir üniversite!

Her ilde bir üniversitemiz var artık. Övünmek hakkımız. Sadece içeriye değil dünyaya da eğitim ihraç edecek potansiyelimiz var. 80 milyona dayanan, etrafında istikrar adası olan bir Türkiye 200 değil 500 üniversite sahibi olmalı. Ama sadece üniversite açmakla olmuyor. Önemli olan itibarlı üniversite kurmak.

Üniversite kurmayı biraz olsun öğrendik ama maalesef itibarlı bir üniversite kurmayı hala bilmiyoruz. Kıt kanaat itibarını yükselttiğimiz üniversitelerimizin kıymetini ise hiç bilmiyoruz. Bilsek Türkiye’nin uluslararası arenada en iyi üniversitesi olan ODTÜ’yü itibarsızlaştırmak için elimizden geleni yapar mıydık? İtibarın kıymetini, bilimsel katkının hayatımızdaki önemini idrak etseydik bir belediye başkanı bu kadar rahat savaş açabilir miydi ODTÜ’ye? Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.

Haberin Devamı

Sisteme güven yok!

Türkiye’nin milyonlarca dolar bağış yapacak vizyoner girişimcileri var. Murat Ülker bunlardan biri. Türkiye’nin milyonlarca dolar fonu hak eden akademisyenleri var. Naci hoca da, Ülker’in Harvard’da bağış yaptığı merkezi yöneten Dr. Gökhan Hotamışlıgil de aynı topraklardan gelen araştırmacılar. O halde neden iş dünyası Türkiye’deki araştırmacılara bağış yapmaktan kaçınıyor? Sorun üniversitelerin özerk olmaması. Sorun akademisyenlerin özlük haklarının güvence altında olmaması. Rektörlerin Ankara’dan, akademisyenlerin rektörlükten atandığı bir sistemden kimseye hayır gelmez. Türkiye bu sistemle bilimsel arenada buradan öteye gidemez.

İster Amerika’yı alın ister Güney Kore’yi. İster Finlandiya’ya bakın ister İsrail’e. Üniversiteleri itibar sahibi olan, akademisyenleri özgürce çalışan ülkelerde hem patent sayısı hem de ona bağlı olarak kişi başına düşen milli gelir artıyor. Ya biz de bu ülkeler gibi itibarlı üniversitelerde katma değeri yüksek bilim üreteceğiz ya da sayısı artan ama itibarı azalan üniversitelerde bu ülkelere ara eleman yetiştireceğiz. Tercih bizim!

https://twitter.com/SelcukRSirin

Yazarın Tüm Yazıları