Paylaş
Nüfus gençken çözemediğimiz sorunların her biri nüfus yaşlıyken katmerlenerek karşımıza çıkacak. Bugünün işsiz, eğitimsiz gençleri yarının güvencesiz yaşlıları olacak. Verilere bakalım.
Türkiye’nin en büyük avantajlarından biri genç nüfusu. Dinamik bir ülke olmamızın altında yatan sebeplerden biri bu. Gençlerimizi iyi eğitip, onları geleceğe iyi hazırlarsak ülke olarak hak ettiğimiz yere gelebiliriz. Buraya kadar sorun yok... Ama gelin görün ki önümüzdeki yıllarda bu demografik avantajı yitiriyor olacağız. Yani artık ‘Türkiye genç nüfusa sahip bir ülke’ cümlesi geçerliliğini yitiriyor. Çünkü ülke nüfusu tahmin ettiğinizden çok daha hızlı bir şekilde yaşlanıyor. Bu yüzyıldaki en genç kuşağımız şu an karşımızda olan gençler. Peki bu gençler ne durumda? Onları geleceğe hazırlayabiliyor muyuz?
GENÇLİĞİ GELECEĞE HAZIRLIYOR MUYUZ?
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen PISA testlerine göre 15 yaşındaki gençlerimiz fen, matematik ve okuduğunu anlama gibi üç temel beceri bazında, dünyadaki akranları arasında ilk 50 arasında yok. 15-29 yaş aralığındaki gençlere baktığımızda durum daha da vahim, zira o yaş grubundaki her 3 gençten 1’i şu an ne okulda ne işte ne de herhangi bir kursta. Peki bu gençler nerede? Ekonomistlere göre ‘atıl’ durumda. Öyle az buz bir sayı değil, 6-7 milyonluk ‘atıl genç’ nüfustan söz ediyoruz.
ORTANCA YAŞ YÜKSELİYOR!
Bir ülkenin nüfusunun ne kadar genç olduğunu anlamak için elimizdeki en önemli göstergelerden biri ‘ortanca yaş’ istatistiği. Yani nüfusun yarısına tekabül eden yaş. Türkiye nüfusunun ortanca yaşı 1980’de 19.9 yaş, yani nüfusun yarısı 20 yaşın altında. Nüfus genç gerçekten de. Ama bu ortanca yaş 2012’de 30’u aştı. Önümüzdeki 20 yılda ülkemizin ortanca yaşı 40’ı aşacak. Yani yaklaşık yarım asırlık bir dönemde ortanca yaş 20’den 40’a çıkmış olacak.
20 YIL İÇİNDE GEÇECEK
TÜİK verilerine göre halihazırda ülke nüfusunun yüzde 16.1’i genç, yani 15-24 yaş grubunda. Nüfus projeksiyonlarına göre bu oran 2040 yılında yüzde 13.4’ü, 2060 yılında yüzde 11.8’i ve 2080 yılında yüzde 11.1’i bulacak. Aynı süreçte yaşlı nüfus ise hızla yükselecek. Zaten yaşlı nüfus (65 ve daha üstü yaş) son beş yılda yüzde 17 artarak 6 milyon 895 bin 385 kişi oldu, ki bu sayı toplam nüfusun yüzde 8.5’ine denk geliyor. Bugün itibariyle yaşlı nüfus, genç nüfusun yarısı dolayında. Ama bu denklem önümüzdeki yıllarda bozulacak. Projeksiyonlara göre yaşlı nüfus 2040 yılında yüzde 16.3, 2060 yılında yüzde 22.6 ve 2080 yılında yüzde 25.6 olacak. Yani? Yani çok değil, 20 yıl sonra yaşlı nüfus, genç nüfusu aşacak.
Özetle, Türkiye bu yüzyılda bir iddia sahibi olacaksa bunun yolu şu an karşımızda olan gençleri geleceğe iyi bir şekilde hazırlamaktan geçiyor. Bu demografik fırsatı kaçırırsak, yani bu yüzyılda göreceğimiz en büyük gençlik kuşağını layıkıyla geleceğe hazırlayamazsak, bu gençler yaşlandığında karşımıza çıkacak sorunların üstesinden gelmemiz neredeyse imkânsız olacak. Seçimlerin yapıldığı şu günlerde gençleri ve sorunlarını gündeme getirmek işte bu nedenle sadece bugünün değil, bu yüzyılın kurtarılması için elzemdir.
YİNE AYNI FOTOĞRAF!
ÇOK değil birkaç ay evvel bu köşede iş dünyasından bir kutlama fotoğrafı paylaşmıştım. Sahnede onlarca erkek ve arkasında yalnızca kafasının bir kenarı görünen bir kadın fotoğrafı. O sıra çok tartışılmış ve öyle olduğu için de o fotoğrafı verenler birkaç gün sonra başka bir fotoğrafla daha cinsiyet dengeli bir poz vermişti. Gerekli ders alınmış ve konu kapanmıştı. Ama gelin görün ki bu hafta aynı olay iki farklı kareyle tekerrür etti. İş dünyasının iki önemli örgütü üstelik kendi resmi kanallarından verdiği fotoğraflarda yine kadını unuttu. Twitter hesabımda paylaştığım fotoğraflar için ‘Tek bir kadın yok’ diyerek duruma dikkat çektim. Sağ olsun takipçilerim uyardı: Onlarca erkek arasında arkada yarı gizli bir kadın varmış! Ne oluyor? Kadınlar niçin yönetim fotoğraflarından topyekûn çıkarılıyor?
KADINLAR VARDIR!
Sorun kadınlarda değil. Sorun kadınların olmamasında hiç değil. Zira gerek eğitim gerekse de deneyim itibariyle kadınlar erkeklerden hiç de geride değil. Hep unutuyoruz. TÜİK verilerine göre yükseköğretim net okullaşma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde bu oran yüzde 40.5 iken, kadınlarda yüzde 44.4. Aynı şekilde üniversite sınavlarında kadınlar yıllardır erkeklerden daha başarılı. Sorun eğitim değil tecrübe derseniz orada da durum sahnede tek bir kadının olmamasını açıklar boyutta değil. Pek çok sektörde kadın girişimci, kadın işinsanı, kadın yönetici bulmak mümkün. Öyle numunelik bir-iki kişi değil, sahnenin yarısını dolduracak kadar başarılı kadın var Türkiye’de. O kadınlara sahnede hak ettikleri yeri vermeden bu çağda rekabet etme şansımız yok. Bu çağda nüfusunun yarısını geride bırakan toplumların akıbeti sefalettir. O nedenle bir yurttaş olarak sahnede sizin karşınıza çıkan yöneticilere ısrarla sorun: Kadınlar nerede?
20 DİLE ÇEVRİLEN ŞAİR!
ŞAİRİ tanıyordum ama detayını babamdan öğrendim. Osman Öztürk’ün şiir kitabı “O Kadar Yeşildin O Kadar Mavi” ilginç bir uluslararası proje olarak çıkmış. Türkçe-İngilizce yayınlanan kitapta yer alan iki şiir Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Arapça, Felemenkçe, Makedonca, Moğolca, Romence, Sırpça, Slovence, Yunanca, İbranice, İzlandaca, Hintçe, Hint-Guceratça, Hint-Kannadaca ve Malezya dillerine çevrilmiş. Her dilde ilgili şiiri o dile hâkim ünlü bir şair çevirmiş. Tabii kitabın bir başka özelliği de yazarının sıra dışı hikâyesi. Zira şair eski bir polis müdürü. Ülkenin pek çok yerinde görev yaparken karşılaştığı insan manzaralarını şiirleştiren Öztürk, polislik yaparken içinde biriktirdiği sevgi, özlem ve umudu, yaşamın tüm zorluklarına inat duygu dünyasından dizelere aktarmış. Karadenizli şairin aşktan yalnızlığa, sevinçten kedere, hasretten imkânsızlığa uzanan temaları işlediği şiirleri halk kültürünün içtenliğini arı duru bir biçimde anlatıyor.
Paylaş