Paylaş
Facebook’un 50 milyon seçmene ait, gizli kalması gereken veriyi Cambridge Analytica adlı şirkete vermesiyle patlayan skandalın ortaya çıkardığı bu gerçek insanı korkutan cinsten. Elon Musk başta olmak üzere pek çok ünlü Facebook hesabını kapattı. #deletefacebook etiketi Twitter’da zirveye çıktı. Acaba gerçekten Facebook’tan çıkma zamanı geldi mi?
GALİBİYETİN SAHİBİ ÇOK OLUR!
Önce ne olduğunu hatırlatayım. Cambridge Analytica (CA), seçim stratejisi satan bir danışmanlık şirketi. İddiaları, seçmenlerin psikolojik profillerini çıkarıp o profile göre mesaj iletmek ve bunu da ‘big data’ dediğimiz büyük dijital veri ile yapmak. CA hem Trump hem de Brexit seçimlerinde rol aldığını iddia eden bir şirket. Şirketin bu hafta skandal nedeniyle istifa etmek zorunda kalan CEO’su Alexander Nix bakın Trump’ın zaferini nasıl sahipleniyor: “Bütün araştırmaları biz yaptık, verileri biz topladık, hedefleri biz belirledik. Analiz, hedefleme, dijital ve televizyon kampanyalarını biz yürüttük ve bizim veriler tüm kampanya stratejisini belirledi!” Eğer bu ve benzer abartılı iddialar gizli kamera ile kayda alınmasaydı belki de biz bugün CA’yı konuşmuyor olacaktık. Peki bu CEO’nun söyledikleri ne kadar doğru? Gerçekten de CA daha evvel kimsenin akıl etmediği bir şey mi yapıyor? Gelin hikâyenin başlangıcına dönelim.
HER ŞEY BASİT BİR TESTLE BAŞLIYOR!
Hikâye, Cambridge Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden üç doktora öğrencisinin her psikoloji dersi alan öğrencinin öğrendiği Big 5 adlı kişilik testini Facebook’a taşımasıyla başlıyor. Big 5 ya da 5 Faktör Kişilik Testi insanları 5 temel kişilik özelliğine göre gruplara ayıran basit bir test. İnternette hemen bulabileceğiniz bu test, sizin ne derece dışa açık, uyumlu, sorumlu, dengeli ve yeni deneyimlere açık bir kişi olduğunuzu ölçüyor. Facebook’un yeni popüler olduğu zamanlarda bu herkesin bildiği testi Polonyalı Michal Kosinski Facebook’a taşıyor. Kısa sürede milyonlarca kişinin teste Facebook üzerinden katılması sonucu ortaya belki de dünyanın en kapsamlı psikolojik veri tabanlarından biri çıkıyor. Ve elde edilen bu büyük veri ile araştırmacılar çeşitli modellemeler yapıyor. Mesela anlaşılıyor ki Lady Gaga sevenler daha ziyade dışadönük iken felsefe sevenler daha ziyade içedönük.
SİZİ SİZDEN İYİ BİLEN MODEL!
Kosinski ve arkadaşları 2012 yılında yayınladıkları bir çalışmada, bir kullanıcının yaptığı 68 Facebook ‘beğenisi’ ile ırkını, dinini, alkol ve sigara kullanımını ya da Demokrat Partili mi yoksa Cumhuriyetçi Partili mi olduğunu yüzde 85 ve üstü bir oranda tahmin edebildiklerini gösteriyor. 70 beğeni ile bir kişiyi arkadaşından daha iyi tahmin edebiliyorlar. 150 beğeni ile bir kişi hakkında o kişinin anne-babasından, 300 beğeni ile o kişinin hayat arkadaşından çok daha isabetli bir tahmin yapabiliyorlar. Yani ne kadar çok beğeni o kadar isabetli bir tahmin. Hatta olay öyle bir noktaya geliyor ki belli bir sayıdan sonra algoritma tahmini kişinin kendi tahmininden bile daha isabetli çıkıyor. Bu sonuçlar 2012’de yayınlandıktan sonra hikâyeye, Cambridge Üniversitesi’nden Kosinski’nin Moldovalı meslektaşı Aleksandr Kogan ve onunla birlikte Cambridge Analytica adlı şirket dahil oluyor.
CAMBRIDGE ANALYTICA NE YAPTI?
Kogan tarafından geliştirilen uygulama ile ilk başta masum bir kendini tanıma testi olarak başlayan hikâye bir anda büyük veri ile devasa bir tahmin robotuna dönüşüyor. Bunun olması için Cambridge Analytica, Big 5 Testi’ne katılanlara küçük bir ücret vererek hem onlardan hem de onların arkadaşlarından çok boyutlu veri topluyor. Katılımcıların arkadaşlarından onların onayı olmadan veriler toplanmaya işte böyle başlanıyor. Sözü edilen 50 milyon ABD seçmeni verisine böyle ulaşılıyor. Kişilik özellikleri ile o kişinin diğer bilgilerini eşleştirerek bir seçmenin hangi mesaja nasıl yanıt vereceğine dair bir modelleme yapılıyor. Bu modele göre de o kişiye özel bir mesaj geliştiriliyor. Bir başka ifadeyle, herkes için aynı reklam mesajını iletmek yerine, her bir kişiye, o kişi için özel olarak modifiye edilmiş mesajlar ulaştırılıyor. Özetle Cambridge Analytica’nın yaptığı şey, seçmenin kişilik özelliklerini dikkate alarak kişiye özgü seçim kampanyası yürütmek. En azından iddia ettikleri şey bu. Peki bu yeni bir şey mi?
PAZARLAMA TAKTİĞİ
Bir seçmenin kişiliği üzerinden yürütülen ‘psikolojik profil’ ile o kişinin kime oy vereceğini tahmin etmek elbette mümkün. Ama bu yeni bir şey değil! Amerika’da kimin hangi aracı kullandığını, hangi kanalı izlediğini, hangi dergiye abone olduğunu hesaba katarak o kişinin kime oy vereceğini tahmin etmek çok zor bir iş değil. Aynı şekilde Türkiye’de bir kişinin eğitim seviyesine, gelir durumuna ya da ne bileyim plajda bikini giymeye nasıl baktığına bakarak da hangi partiye oy verdiğini tahmin edebilirsiniz. İşin bu noktasında eskiden olanla yeni yapılan arasında ciddi bir fark yok. Sadece eskiden veriler sınırlı sayıdaydı, şimdi ise artık ortada ‘big data’ yani büyük veri tabanları var.
NE YAPMALI?
Gelecekte hayatımızı robotlar kontrol edecek diye boşuna dert etmeye gerek yok. Daha şimdiden hayatımızı ‘büyük veri’ kontrol ediyor. Büyük veri derken kastımız dijital çağda bıraktığımız izlerin bir algoritma ile bizim hangi kararı nasıl alacağımızı bizden daha iyi tahmin eden bir motora dönüşmesi. Bundan kurtulmanın yolu Facebook hesabını kapatmak değil! Çünkü Facebook’tan çıksanız Google var. Oradan çıksanız YouTube var. Sahi YouTube’da karşınıza çıkan videoların neye göre seçildiğini sanıyorsunuz? Spotify gibi müzik siteleri sizin sevdiğiniz müziği nasıl hemen buluyor? İnterneti geçtim. Kredi kartı kullanıyorsanız, akıllı bir telefon taşıyorsanız, evinizde internete bağlı TV setiniz varsa tüm bilgilerinizin mahrem olduğunu hiç düşünmeyin. Zira bu uygulamaların her birinin arkasında CA tarzı veri modellemesi var. Hepsinin arkasında aynı mekanizma farklı formüllerle de olsa işliyor. O nedenle Facebook’tan çıkmak çare değil. Matbaaya karşı çıkarak matbaanın gelişini durduramadığımız gibi bu teknolojiye karşı çıkarak da bu teknolojinin hayatımıza olan etkisini ortadan kaldıramayız. Bu çağın gerçeği olan büyük veri ile yaşamayı öğrenmek zorundayız.
Paylaş