Paylaş
Mersin’de caniler tarafından katledilen Özgecan, kadınlara yönelik bir savaşın son kurbanı. Geçen yıl ülkemizde erkekler en az 281 kadını katletti! Sadece geçen ay erkekler 27 kadını öldürdü. BİANET tarafından düzenli olarak tutulan bu istatistikler, yalnızca kamuoyuna yansıyan vakaları içeriyor. Kadına yönelik şiddetin boyutları maalesef çok daha büyük.
Günde 64 mahkumiyet kararı!
Elimizdeki en son adli istatistikler mahkemelere yansıyan cinsel saldırı, taciz ve istismar suçlarından mahkum olanların 23 bini geçmiş durumda. Mahkumiyet sayısı son 4 yılda ikiye katlanmış durumda! Elbette bu rakamlar buzdağının görünen yüzü. Çünkü pek çok cinsel suç mağduru bırakın mahkemeye gitmeyi olayı en yakınlarından bile saklıyor.
Her 5 kadından 2’si cinsel ya da fiziksel şiddet mağduru!
Kadınlara yönelik şiddetin boyutunu anlamak için belki de elimizdeki en güvenilir kaynak Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından tüm yurtta yapılan Kadına Yönelik Aileiçi Şiddet Araştırması. Bu oldukça kapsamlı çalışmaya göre neredeyse her 6 kadından 1’i cinsel tacize maruz kalmış! Fiziksel VEYA cinsel şiddet mağduru kadınların oranı % 42!
İç Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu kadınlar için en tehlikeli bölgeler!
Bakanlık verileri kadına yönelik şiddetin bölgelere, yaşa, eğitim ve gelir seviyesine göre farklılıklar arz ettiğini gösteriyor. İç Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu’da yaşayan kadınlar, Batı Marmara bölgesinde yaşayan kadınlara göre iki kat daha fazla şiddete maruz kalıyorlar.
Lise ve üstü eğitim sahibi kadınların % 25’i şiddet mağduru!
Kadına yönelik şiddet eğitim ve gelir seviyesine göre de farklılık gösteriyor. Eğitimsiz kadınların yarıdan çoğu fiziksel şiddet, 5’te 1’i cinsel şiddet kurbanı. Benzer oranlar gelir seviyesi düşük kadınlar için de geçerli. Eğitim ve gelir seviyesinin düşük olması başlıca iki risk faktörü. Ancak ülkenin batısında ve kentlerde yaşayan, eğitim ve gelir seviyesi yüksek kadınlar da erkek şiddetinden kurtulamıyor. Yani Batı Marmara’da yaşayanların, lise ve üstü eğitimli kadınların ve yüksek gelir seviyesine sahip kadınların da 4’te 1’i "fiziksel şiddete uğradım" diyor.
Kadınlara yönelik adı konulmamış bir savaş var!
Veriler gayet net. Karşımızda kadına yönelik münferit şiddet vakaları yok. Bu sene neredeyse her gün bir kadını kurban verdiğimiz bir savaş var. Adını koyalım. Kadınlara karşı bir savaş bu! Özgecan da bu savaşın son kurbanı. Siz bu yazıyı okuduğunuzda muhtemelen yeni bir kurban daha vereceğiz.
Masum insanların ölümü karşısında çaresizliğimiz bizi iki yoldan birine sokar genelde. Bir kısmımız masum kurbanları giyim kuşam ya da yaşam tarzlarıyla suçlamakla işin içinden çıkmaya çalışırız. Bir kısmımız da her olayı münferit görüp, meseleyi bir kaç sapıkla açıklamaya çalışırız. İki alternatif de aynı kapıya çıkıyor; kolektif sorumluluktan kaçmak. Öyle olunca da ya ölen kişinin arkasından etmedik laf bırakmıyoruz ya da caniler için idam istiyoruz. Her durumda sorunun sistemik kaynakları ortada çözümsüz olarak kalıyor.
Ne yapmalı?
Tüm veriler kadına yönelik savaşa toplumun tüm kesimlerinden erkeklerin katıldığını gösteriyor. O halde yapmamız gereken ilk şey bu meseleyi birkaç ‘sapığa’ indirgemekten kaçmaktır. Öfke nöbetiyle "asalım" demekle çözüme kavuşturulacak bir mesele yok maalesef karşımızda.
Toplum ısrarcı olmak zorunda!
Her toplumsal meselede olduğu gibi, bu meselede de kalıcı çözüm öfkeyle değil akılla, münferit vaka üzerinden değil sistem düzeyinde mümkün olacaktır. İşte bunun için toplum ısrarcı olmak zorundadır. Felaketten felakete değil, sürekli olarak bu meselenin takipçisi olmalıdır. Soma ve Ermenek’ten sonra iş kazaları konusunda tek bir adım atılmamışken Özgecan’ın ölümünden sonra kadınlara yönelik şiddet konusunda bir adım atılmasını beklemek çok iyimserlik; ancak ümit etmek ve ısrarcı olmaktan başka çaremiz yok.
Paylaş