Paylaş
Hollanda maçı, televizyonda gördüklerimize inanamayacağımız kadar iyiydi. “Hoca şu taktiği verdi, şu tedbiri aldı, şu öngörüde bulundu” diyecek yerlerde değilim.
Haddini bilen biri olarak, bu işin profesyonellerine akıl vermek benim gibi kalem erbabına düşmez. Futbolun içinden gelen teknik direktörlerin en yeteneksizi bile, bir gazete yazarından çok daha fazlasını bilir.
Benim söyleyeceklerim genel manzara üzerinedir.
***
Fatih Terim’in “Milli takım yenilince bazıları seviniyor” sözüne veya mimikleriyle destekleyerek yaptığı imalara yüzde yüz katılırım.
Futbol tarihimizde, milli takımın bu kadar sevilmediği bir dönem olmadı. Türkiye gol yediğinde, ekran başındaki seyircinin yüzde altmışı “Oh oldu” mealinde tepki veriyorsa, bunun sebeplerini başka yöntemlerle aramak lazım.
AL SANA SİYASET
Bu antipatinin sebebi tribünleri cehenneme çeviren ‘laf anlamaz ormancı tabiatlı’ seyirci değildir. Futbolcunun sevimsizliği de bir yere kadar.
Asıl resim ‘siyasallaştırılmış futbol çerçevesi’nin içine konan şeydir.
Futbol federasyonunun, bir siyasi partinin il başkanlığı gibi nasıl çalıştığını filan anlatmayacağım. Aklı eren herkesin gözünün önünde olan şeylerdir bunlar.
Benim altını çizmek istediğim şey, kimi futbolcuların şuursuz halleri ve onların şuursuzluklarını tepki vermeden seyreden yöneticilerin, özelikle de teknik direktörlerin gamsızlıklarıdır.
Sahada görüntüsü ve eylemi ile ‘siyasi islama dair’ mesaj veren futbolcular, bu ülke ahalisinin tamamının kendileri gibi düşündüğünü sanabilirler. Ama gerçek böyle değildir.
Son seçimin sonuçlarına göre bu ülke seçmeninin en az yüzde altmışı ‘siyasi islama’ oy vermiyor.
***
Hâl böyleyken sahaya IŞİD tarzı; özensiz, abartılı, görene korku veren sakalla çıkmak ısrarı belki siyaseten anlaşılabilir. Ancak bu futbolculara “Ne yapıyorsunuz?” diye sormayan teknik yöneticilerin vurdum duymazlığı anlaşılamaz.
Bu gamsızlar listesine Fatih Terim’i de koyarım Aykut Kocaman’ı da.
Sahada ‘Rabia’ işareti yapmak nasıl siyasal mesajsa, golden sonra secdeye kapanmak da siyasal mesajdır.
Golü yiyen takımın ceza sahasına mescit muamelesi yapan futbolcular, fanatizmin ağına düşmeye hazır binlerce gence rol modeli olduklarını bilmek zorundalar.
TRİBÜN İTİRAZI
İzlanda ve Çek Cumhuriyeti maçlarını düşünen Fatih Terim, maçtan sonra tedbirli konuştu. Oynayacağımız takımların pazar gecesi seyrettiğimiz Hollanda kadar sefil görünümlü olmadığını en iyi bilenlerden biri odur.
Önümüzde Hollanda’dan daha ciddi iki rakip varken atıp tutmak akılcı olmazdı. Özellikle de hocaya güvenini kaybetmiş bir medyadan hesap sormak akla daha da aykırıydı.
Fatih Terim, galibiyeti şehitlere armağan ederek topu siyasal gündeme attı. Yedi yıl için 23 milyon Euro’luk anlaşma yapan hocayla hesaplaşma işi de ekim ayının ortasına kadar ertelenmiş oldu. Doğrusu da budur.
Biz gözümüzün önündekine bakalım.
Konya’da oynanan maçta bir gurup seyirci, golün de coşkusuyla “Dağ başını duman almış” diye bağırmaya başladı.
Bu marş, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları’nda on binlerce şehit veren ordunun komutanlarından biri olan Mustafa Kemal’in en sevdiği marştı.
Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı olan Mustafa Kemal’in marşını, o coşkulu atmosferde bile dinlemeye tahammül edemeyip ıslıklayanlar, onun arkasından giderek şehit olan binlerce vatan evladını azaba sokmadılar mı?
***
O marşı söyleyenleri ıslıkla susturanlar, ardından dini sloganlar atıp, şehitleri bir kez daha muazzep ettiler.
O dikkat çekmek istediğimiz şey, futbolun siyasallaşması tam da budur. En iyi niyetle bile, sahada siyasi islama dair mesaj veren futbolcular da ben yüzde altmışın milli futbolcusu değilim, demiş oluyorlar.
Hâl böyle olunca o sevindi, bu sevinmedi diye tartışmanın anlamı yoktur.
Dağlıca faciasını yaşayan Türkiye’nin başı bir kez daha sağ olsun!
Paylaş