Paylaş
BUGÜN size “yüzde 52 oyla” devlet başkanlığına seçilmiş bir politikacıdan söz edeceğim. Sakın gerilmeyin, lafı iç politikaya getirip bizimkilere gönderme yapma gibi bir niyetim yok.
Sadece, internetten bulup seyrettiğim harika bir TV röportajının etkisinde kaldım ve röportajı izlerken yaşadığım güzel duyguların altını çizmek istedim
Günün acılarından kaçarken rastladığım o röportajda, otuzlu yaşlarında bir gazeteci, 80 yaşındaki Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica ile konuşuyordu.
*
Jose Mujica, 2010 yılının Uruguay’ında halkoyu ile seçilerek devlet başkanlığı görevine başladığında 75 yaşındaydı. Bu görevi beş yıl yaptı ve bundan altı ay evvel kendini emekli etti.Orta yaşlarında, uzun bir siyasi mahkûmiyet yaşayan Jose Mujica cezaevinin bir hücresinde, on beş yıl tek başına bir hücrede kalmış, dışarı akıl sağlığını koruyarak çıkmıştı.
Hapisten çıktıktan sonra ağlayıp sızlanmadan, mağduriyet edebiyatı yapmadan siyasete giren Jose Mujica önce milletvekili seçilmişdi.
HEP ÖYLE YAŞADI
Jose Mujica daha sonra bakan olarak hükümette görev aldı, yaşama şeklini yine değiştirmedi. Başkent Montevideo’nun en mütevazı mahallelerinden birindeki bahçeli ve tek katlı evini terk etmedi. Makam aracı yerine de külüstür Vespa’sını kullandı.
Devlet Başkanı olarak tek başına yaşadığı evde yemeğini kendi yaptı. Çamaşırını, ütüsünü kendi halletti. Evini kendi temizledi.
Sözünü ettiğim röportaj Küçük Armutlu mahallesinin bahçeli bir gecekondusundan biraz hallice o evde yapılmıştı.
Kameranın önündeki Uruguay Devlet Başkanı demirden bükme bir sandalyede oturuyordu, altında kuru bir minder vardı. Gazeteci ise hurda denecek bir kanepeye yerleşmişti. Peyzaj mimarı eli değmemiş o bahçede mahallenin kedisi, köpeği özgürce dolaşıyordu. Kediler bazen başkanın kucağına tırmanıyor, köpekler de kendilerini okşatmak için Jose Mujica’nın bacağına sırnaşıkça sürtünüyordu.
*
Sırtına “anne örgüsü” gibi duran kalın bir hırka giymiş olan Başkan’ın en düşük dereceden emekli olmuş bir memurdan farkı yoktu.
Zaten 12 bin dolarlık başkanlık maaşının sadece 1200 dolarını kendine ayırıyor, geri kalanını ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu.
Röportaj, gazetecinin bu mütevazı yaşam biçimine olan hayretini dillendirmesi ve “Anladığım kadarıyla bir çalışanınız, yardımcınız yok” sorusuyla başladı.
Jose Mujica “Evde bir çalışan olsa iç çamaşırıyla dolaşma, o halde tuvalete gitme lüksünüz olmaz” derken muzipçe gülüyordu.
2 POLİS BİLE ÇOK
Gazeteci kendini şaşırtan şeyleri saymaya devam etti. “Evin dışında bir polis arabası, içinde iki polis gördüm. Bir de önlerinde turuncu renkli trafik konisi vardı” dediğinde Başkan lafını kesti:
“Bana göre o bile çok. Koruma polisleri başkanları halktan ayıran duvar gibidir. Ben o polisleri sokağa çıktığımda yanıma almıyorum. İstediğim yerde tek başına oturuyorum, yemek yiyorum. İnsanlarla konuşuyorum. Evime geliyorum.”
Jose Mujica bir keresinde resmi ziyaret için Almanya’ya gitmiş. Kendi ifadesiyle onu uzun, üç tonluk zırhlı bir Mercedes’in içine koymuşlar. Önlerinde ve arkalarında yirmi beşer motosikletli polisle oradan oraya götürmüşler. Emrivakiye itiraz edememiş ama uygulamayı çok küçümsemiş.
“Konutu da kullanmıyorsunuz. Başkanlar kendilerine ayrılan konutlarda yaşar” diyerek lafını kesen gazeteciye yine çelebice bir cevap veriyor: “O lüzumsuz bir bina, hiç kullanmadım. Orada kırk iki çalışan var. Ben gitmediğim için boşuna maaş alıyorlar. O maaşlarla bir okul yapılabilir.”
Gazeteci “Başkan değil misiniz, değiştirin sistemi” deyince ciddileşiyor:
“Ben o konutu satmaya kalksam, sistem beni yok eder. Sen beni kral gibi güçlü mü sanıyorsun?”
Sonra görüşünü açıklıyor. “Devlet başkanlarını küçük bir azınlık olan güç sahiplerinin yaşamına dahil etmeye çalışan bir sistem var.”
Anlaşılan o ki o zenginliğe bir kez alıştın mı oradan geriye dönüş bir daha olmuyor.
*
Hayat felsefesini “Bence ağır olmayan bir bavulla yaşamak en iyisidir. Zenginlik ve lüks seni başka şeylerle ilgilenmeye yönlendirir. Sana çok zaman kaybettirir” cümleleriyle açıklayan Jose Mujica röportajın sonuna doğru kendisini dikkatle dinleyen genç gazeteciye bir hayat sırrı daha veriyordu: “Nasıl düşünüyorsan öyle yaşamalısın.”
Neden mi?
“Zenginler gibi yaşarsan zenginler gibi düşünürsün de ondan.”
Paylaş