Paylaş
İşgüzarlığı yapanlar Beşiktaş’ın çocuklarıydı. Kârlı çıkanlar da Emre Bey ve şürekâsı oldu.
YILLARDIR çözemediğim bir şey var. Bizim futbolcuların karşı takım oyuncuları üzerine gereksiz kayırmacılığı.
Topa girerken, “Bu da insan evladıdır” demeyip hasmına en ağır darbeyi vuran, hatta çoğu zaman bunu kasıtla yapan adamlar, aynı hasımlarını belaya karşı korurken birbirleriyle yarışıyorlar.
Son örneğini F.Bahçe-Beşiktaş derbisinde yaşadık. Beşiktaş yedek kulübesi önünde bir kriz patlak vermiş. İş Biliç ile Alves’in tartışmasıyla başlamış. Fakat adamlar Avrupalı, uzatmadan herkes işine dönmüş.
Birden bire o da ne?
Sahanın en kısa boylu adamı Emre Belözoğlu orta sahadan kopmuş geli-yor. Hem de ne gelmek. Elini kolunu sallaya sallaya, ağzından hayra alamet olmadığı ekrandan bile belli olan lafları saça saça.
Doğal olarak boyu bir doksana yaklaşan Biliç’in el kadar adamın gazabından korkacak hali yok. Onun, ağzından çıkan lafları destekleyen el hareketlerine o da “Haydi be” der gibi el hareketleri ile karşılık veriyor.
Bitti diye bekleyenler yine yanılıyor.
Geri dönen Emre aynı şiddet ve celâl ile yeniden Biliç’e hamle yapıyor.
AH BiR BIRAKSALARDI DA..
Ben ekran başında gerilmişim ve meraklar içindeyim. Aklımda iki soru birden var. Bir, Emre Bey öfkeyi abartma işini nereye kadar götürecek? İki, diyelim ki öfkesi gerçek, Biliç’in yanına gittiğinde ne yapacak?
Lakin Gökhan Töre başta olmak üzere bir kısım Beşiktaşlı futbolcular Emre’yi bırakmıyorlar ki sorularımızın cevabını uygulamalı olarak alalım.
Gökhan Töre sanki saha içi asayişten sorumlu futbolcu, Emre’nin beline yapışmış, oğlana patinaj yaptırıyor. Demba Ba, Serdar Kurtuluş, Veli hatta Necip geriden gelip yetişmişler, Emre’yi zaptetmeye çalışıyorlar.
Durdurmaya gelenler çoğaldıkça oğlanın agresifliği artıyor. “Tutmayın beni, vukuat çıkaracağım” debelenmeleri tavan yapıyor.
Olayın sıcak anlarında Emre’yi zaptetmeye gelen bir tane bile Fenerli futbolcu yok. Tamamı Beşiktaşlı. Bir bıkarsalar, derbi oracıkta bitecek belki ama azimliler, bırakmıyorlar.
Biliç’in yanına kadar gidebilse hem merakımız giderilmiş olacak. Hem de Emre Bey’in öfkesinin tam etkilerini görebileceğiz.
Belki Biliç’in yanına gidip de aşağıdan yukarıya baktığında zınk diye duracak. Biz de duygusal travmalar yaşadığında “Kendi kendini tetikleyen davranış bozuklukları gösterdiğini” bileceğiz.
Veya “Ya Gaffar! Ya Settar!” diye naralanıp vurmaya teşebbüs edecek. O zaman da hakem onun hakkından kırmızı kartla gelecek ki Beşiktaş için “On kişi kalmış bir Fenerbahçe, tam kadro Fenerbahçe’den iyidir” sonucu hayata geçecek.
Her iki durumda da kazançlıyız. Ne var ki Gökhan hasmını kurtarma işine baş koymuş. Arkadaşları da ondan geri kalmıyor.
* * *
Beşiktaş yedek kulübesi civarında itiş kakış yaşanırken, daha doğrusu Beşiktaşlı işgüzar futbolcular tam Emre’yi zaptetmişken bu kez de kalesinden Volkan Bey kopup geldi.
Volkan’ın neresinden bakarsan bak Emre’den yirmi beş santim fazlası var. Coştu mu zaptı güç olan bir fiziğe sahip. Onu durduranların başında da kaleci Tolga var.
Allah Allah!
Bırakın çocukları ikisi birden girişsinler Biliç’e. Memleketin onca kolluk kuvveti var. Biliç’i göz göre göre öldürtmezler bunlara. Biliç orada en fazla bir iki yumruk yer, karşılığında vuranlara en az iki kırmızı kart çıkar.
İşte sana rakip sahada derbi zaferi.
HERKES KENDi iŞiNE BAKSIN
Bizim profesyonel futbolcularda, hemen her maçta görülen bu “şuursuzluk hali” asla işlerine yaramıyor. Hep rakip takımın işine yarıyor.
Başını belaya sokan futbolcu “kankan” olur, bu gayretkeşliği anlarım. Ama iki dakika önce bacağına kasten tekme attığın veya ayağının üzerine çivili ayak-
kabınla bastığın adamsa “olay çıkarmış çıkarmamış” sana ne?
Maçtan maça gördüğü hasım futbolcuyu koruma ve kollama hareketinin mantığını kimse bana açıklayamaz.
Olay mı çıktı? Sen uzak dur, asla karışma. Bırak çıkaranlar hakem mi yumruklar, adam mı kovalar, sonucuna kendi katlansın. Sahadan atılırsa atılsın. Karşı takım ne kadar eksilirse senin hayrına.
İşin içinde bir de “kim vurduya gitme” durumu mevcut.
Kafasını berbere gidip “meşe palamutu tohumuna” çeviren adamların, o kafanın içinde taşıdığı akla güvenme halinden söz ediyorum. Senin ayırmaya geldiğini bilmez, vurur veya küfür eder.
“Ayırıyorum” derken bir bakmışsın ki kendin belânın içindesin. Hakem de seninle aynı IQ ortalamasına sahipse, kırmızı kart senin suratına patlar.
* * *
Bir gün zeki ve dediğini yaptıran bir teknik direktör çıkacak. Kendi futbolcusuna, rakip takımın işine karışmamayı öğretecek.
Biz de sahada azıtmanın sayıca eksilen takımda yarattığı “dayanılmaz hafifliğin” tadını çıkaracağız. O gün gelene kadar da sahaların “çakma kabadayılarını” çekmek zorunda kalacağız.
Kıssadan Hisse: “Hak belâ yazmaz, kul azmayınca. Kul belâya uğramaz, hak yazmadıkça.”
Paylaş