Paylaş
Kravat da tamam, boyundaki yerini almış.
Gerçi düğümü biraz büyük kaçmış. İskele babasına bağlı gemici halatının düğümü gibi duruyor ama varsın olsun. Memlekette “kravat bağlama kursu” mu açıldı da gidilmedi.
Sadece takım elbisenin içine giyilen beyaz gömleğin yakası biraz başıboş duruyor. Sol yaka iyi de yakanın sağ ucu “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” der gibi havaya dikilmiş, kravata kafa tutuyor. Yapılan “saygın mahkûm şeklini” biraz bozuyor.
Bozsun, bu kadar kusur YÖK başkanının kıyafetinde bile olur.
* * *
Tasvir, Diyarbakır’da 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ettiği iddia edilen (lafı böyle yuvarlamamız kanunun icabı) sanığa ait.
Tasvirde kullanılan dil tekildir ama hâkim önüne çıkan cümle tecavüzcülerin ortak kıyafetini tarif eder.
Eğer “tecavüz eğilimin varsa” veya bunu hobi haline getirmişsen, günün birinde yakalanacağını düşüneceksin. İlla ki bir kat takım elbise edineceksin. Mahkemede alacağın “ceza indirimi” şıklığınla orantılı olacaktır.
‘BEN BU ŞIKLIĞA KIYAMAM’
Nitekim takım elbise ve kravat, Diyarbakır’daki mahkemede işe yaramış. Savcı, suçun bütün unsurları ile tamam olduğunu gösterip, sanık için 43 yıl 5 ay hapis istemiş.
Hâkim, sanığa önce yirmi yılın altında bir ceza kesmiş. Sonra sanığın kıyafetine ve o kıyafetin zarafetine bakıp cezada indirim yapmış.
Son olarak da o kıyafetten “efendilik” manası çıkarmış. “Bu çocukta bir Cemil İpekçi potansiyeli var” diye düşündüğünden cezayı “duruşmada iyi hali görülmesi” maddesine götürmüş.
Beşte birini de o yüzden kesmiş. Savcının istediği 43 yıllık cezadan geriye kalan 11 yıl 8 ayı sanığın yüzüne karşı okumuş. Okurumuz telaşlanmasın. İnfaz Yasası gereği o kişi altı-yedi sene sonra aramızda olacak.
* * *
Günün birinde hâkim önüne çıkarılan tecavüzcülerden biri “avukat” yerine “moda tasarımcısı” tutarsa ona da şaşmayacağım:
“Sayın hâkim, müvekkilim modayı yakından izliyor ve kıyafetiyle topluma uyumlu biri olduğunu gösteriyor. Giydiği takım elbisenin şıklığı akademisyenlerde görülen cinsten olduğu için müvekkilimin akademisyenleri rol modeli aldığını gösteriyor. Paris esintisi taşıyan desenli kravatı ise yüce mahkemenize adeta (beraat ettir beni) diyerek sesleniyor...”
‘KIZIN DA RIZASI VARDI’
Suyu çıkmış tecavüz davalarında, yüzsüz sanıkları koruyan maddelerden biri de “rıza” sözcüğü ile başlıyor.
Irz düşmanı eylemini savunurken “Kızın da rızası vardı” deyip, aradan çıkıyor.
Senin sözüne karşı benim sözüm. Tecavüze uğrayanın sözüne karşı ırz düşmanının sözü, gel de işin içinden çık!
Haberinin daha mürekkebi kurumadı.
Şanlıurfa’da görülen davanın sanığı, kaçırıp İstanbul’a zorla götürdüğü ve bir evde üç gün alıkoyup, defalarca tecavüz ettiği kızı mahkemeye böyle anlatmış.
Elbette takım elbisesini giyip, kravatını bağladıktan sonra.
Evden gizlice kaçıp, ağlayarak polislere sığınan ve kendisini yakalatan genç kız için “Rızası vardı” demiş.
“Rıza gösterdiğini nasıl anladınız?”
“Ben tabancayı gösterdim o da rızasını gösterdi. Allah razı olsun!”
Savcının; kaçırma, zorla alıkoyma, ruhsatsız silah ve tecavüz suçlamalarını birleştirerek hakkında 43 yıl hapis istediği sanık için mahkeme ne kararı verdi dersiniz? Beraat!
Yaşasın adalet!
* * *
Savcıların görüşü ile hâkimlerin görüşü arasında onlarca yıllık fark var. İstenen ceza yarım asra yakın oluyor, kesilen ceza (o da kesilirse) suçluyu içeride on sene tutamıyor.
Hal böyle olunca da mağdura tek seçenek kalıyor. Eyleme rıza göstermiyorsan bile kadere rıza göstereceksin.
Bu işleri dert edinen okumuş takımına gelince. Onlar da “takım elbise ile kravatın gücüne” inanacaklar.
Kıssadan hisse: Dağ başında kadı hükmü okunmaz!
Paylaş