Sallama araştırmalar

BU sosyal bilimciler “rakamları” abarttıkça ben kendimi yerden yere vurmak istiyorum.

Haberin Devamı

Bizimkilerin sosyal çalışmalarından çıkan rakamlar, işini bilmez Kadı Efendi’nin verdiği değnek cezalarına benziyor.

Hikâye bilinir ama tekrarında zarar yok. Kadı Efendi, mahkeme ettiği adamı suçlu bulmuş. Gazaba gelmesiyle ağzından “Bu terese dört yüz değnek vurula” hükmü çıkmış.

 

* * *

 

Çıplak ayağa şimşir sopayla “Allah yarattı” demeden vurulacak dört yüz sopa. Cezanın şiddeti dayağı yiyeni “ıslah edip” yeniden topluma kazandırmaz. Olsa olsa rahmet-i rahmana kavuşturup öbür dünyaya havale eder.
Kadı cezayı bastırdıktan sonra adama “Bir diyeceğin var mı?” diye kükremiş. Korkudan titreyen adam “Oldu olacak kırıldı nacak” hesabı ile gözünü karartıp “Kadı Efendi” demiş.
“Sen ya sayı saymasını bilmiyorsun. Ya da hiç dayak yememişsin!”

 

Haberin Devamı


KÖRÜN TARİFİ


 

Ben bu yaşa geldim, sosyal bilimcilerin elinden çıkma yüzlerce haber gördüm. Daha bu araştırmacıların cönklerinden “akla mugayir gelmeyen” bir rakam çıktığını dünya gözüyle görmedim.
İşin kötüsü hükümet adamları da bunların ağzına bakıp, siyasetlerini öyle dillendiriyorlar.
Bir hükümet adamı veya mühim bir bürokrat çıkıp da “Ülkemizde yedi milyon görme engelli var” dedi mi bil ki akıllarını bir sosyal araştırmacı karıştırmıştır.
Bu arada “görme engelli” lafı da klavyede gezinen parmaklarıma düğüm atıyor. Lakin laf bana ait değil, bürokratlarımızın ağzına yapışık.
Gözleri görmeyen ve dernekçilik yapan arkadaşlarım var. En gıcık oldukları şey bu “görme engelli” tarifi.
Bir gün cemiyetlerinde bu deyimi kullanayım dedim, ağır tepki gördüm. Gözü görmeyen arkadaş “Körüz biz kör. Bizden kör diye söz edin” deyip beni fırçalamıştı.

 

* * *

 

Tam da şu sırada şair Hasan Hüseyin’in “Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni” dediği şiirin dizeleri geldi aklıma.
Onun “Acıyı Bal Eyledik” şiirinden “Kör” sözcüğünü çıkar, yerine öbürünü koy, o mısra “Görme engelli olma demiyorum, görüşün engellenmesin de gör beri” diye bir şey olur, şairane tarafı kalmaz.
Dönelim gözü görmeyen yedi milyon insanımızın olduğunu deklere eden, akademik araştırma destekli açıklamaya.
O akademisyen rakamları nereden aldıysa. Gözü görmeyen sayısı belki onu tatmin etmediğinden “adamın yüzüne boş bakanları” da listeye eklemiştir.

 

Haberin Devamı


HER EVE BİR DELİ

 

Sağlık işlerine bakan teşkilatımızın bir mühim bürokratı da memleketimizde 14 milyon ruh hastasının bulunduğunu iddia etmişti.
Kelle hesabı yaparsak, 14 milyon ruh hastasını beşle çarp, 80 milyon yapar. Yani bugünkü nüfusumuz. Çekirdek ailemizin ideal sayısı, anne-baba ve üç çocuk olduğuna göre, her eve bir ruh hastası düşüyor.
Aziz Nesin halkın yüzde altmışını aptal ilan ettiğinde başına gelmeyen kalmadı. Şimdi kalkıp “Bu ülkenin her evinde en az bir deli var” desem, medyanın sosyali asosyali beni çarmıha gerer.
Ama hükümet adamı “14 milyon ruh hastamız var” deyince kulaklarına hoş geliyor, tartışma çıkmıyor.
Okudukça bana “cinnet tadı” veren son haber de çakma ürünlere dairdi. Yine bir sosyal bilimci araştırıp bürokratın eline vermiş. O da kamuya karşı yüksek sesle okuyor ki dikkatimizi çeke.
“Çakma ürün piyasası 11 milyar doları buldu.”
“Çakma ürün piyasası” derken Rolex saatin, Gucci ayakkabının, Dolce&Gabbana kemerin sahtesini yapan; Hermes çantayı birebir taklit edip koluna taktığı ev kadınları marifetiyle semt pazarlarında gezdiren bir sektörden söz ediyor.
Yani 25 bin dolardan satılan Bulgari Flora güneş gözlüğünü taklit edip Nijeryalı kaçaklara Aksaray’da 20 kâğıda sattıran bu sektör geçen yıl 11 milyar dolar ciro yapmış.

 

* * *

 

Haberin Devamı

Buna göre kişi başına düşen çakma ürün tüketimi 1375 dolar. Çakmacılar neredeyse otomotiv sektörünü geçecek. Bu rakamlara inananlara da diyecek laf bulamıyorum.
Akla ziyan araştırma dendiğinde bunun bir de dış kaynaklısı var ki altlarındaki imza nedense hep “İsviçreli bilim adamları” oluyor.
Nerede akla ziyan bir konu varsa, onu İsviçreli bilim adamlarına ev ödevi olarak veriyorlar, onlar da araştırıyor.
Aklıma, bizimkilerin İsviçreli bilim adamları ile rekabete girdiği, hatta onlara savaş açtıkları ihtimali geliyor. Eğer böyleyse, yani cenk halindeysek, sallamanın günahı olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları