Paylaş
“SAKAL merakı” birden bire patlamıştı. Tam da suratı kıllı, eli kanlı IŞİD eşkıyasının sağa sola saldırıp, kafa kestiği günlerde. Bir de baktık, ne kadar yerli futbolcu varsa sakalı koyuvermiş.
“Tüyü bitmemiş..” futbol yetimi sayılacak yaştaki gençler bile üç beş kıl uzatıyorlar.
Sahaya çıkıldığında kimin yerli kimin yabancı futbolcu olduğu hemen anlaşılıyor. Traşlılar, yüzü aydınlık olanlar yabancı, özellikle Avrupalı. Medreseden yeni çıkmış gibi duranlar da bizimkiler.
***
Kim ne derse desin, tersine kafam basmaz. Memleket ahalisi, siyaset yüzünden, fiilen bölünmüştür. Her parçası öbürüne kuşku ile bakmaktadır.
Ben bu sakal bırakma olayından kıllanıp da bir iki laf soktuğumda, bölünmenin acısını yaşayanlardan onlarca mesaj geldi. Milletin bu yüzde ellisinin bağrı meğer ne yanıkmış.
Mesaj sahiplerinin yarısı bana “aferin” çekerken, öbür yarısı sakallı futbolculara sövüp sayıyor.
MESAJ ÜSTÜNE MESAJ
İNTERNET marifetiyle önüne gelene sövmeyi kabul edenlerden değilim ancak bu konudaki “saydırma olayının” altını, tepkilerin büyüklüğünü anlatmak için çiziyorum.
O sakallı futbolcular küfür yemeyi hak etmeseler bile ahalinin hassasiyetini de biraz anlamaları lazım. Her halde sakalını hiç düzeltmediğinden olacak en çok Olcay’a kızılıyor.
Bir taraftar “Beşiktaşlıyım, bu Olcay denen adamın sakalları yüzünden takımımdan soğudum..” diye yazmış.
Sakala tepki verenlerin çoğu “Komplo teorisyeni” refleksiyle, bu işte bir kasıt olduğuna inanmış.
“IŞİD Kobani’de Kürtlere saldırıyor. Kürtleri yakaladığı yerde infaz ediyor. Bizim futbolcuların çoğu ırkçı. Kürtlerden nefret ettikleri için onları öldüren IŞİD’in sakallı militanlarını model alıp, kendilerine böyle şekil yapıyorlar.”
İnanılacak gibi değil ama “sakal ısrarı” yüzünden insanın içine böyle bir kurt düşüyor işte.
***
Günlerdir önüme gelene (tabii futbol medyasından) bu sakal meselesini sorup, görüş alıyorum. Bir şey biliyorlar mı deyip didikliyorum. En tatmin edici cevap, aklına güvenilir, sevgili arkadaşım Tayfun Bayındır’dan geldi.
O da merak edip olayı didiklemiş.
İşin altından futbol dehası (!) Arda Turan çıkmış. Futbol dünyamızın “tipi kayıklar” da dahil olmak üzere ne kadar şekil yapma meraklısı futbolcusu varsa “rol modeli” olarak seçtiği oymuş.
90 IQ’LU DEHALAR
ARDA için “Deha” sıfatını “Vasat zekâlılardan deha üretmeye meraklı” bir kısım medyayla kafa bulmak için kullanıyorum.
Eline kalem verilenlerin ortalaması seksen IQ olursa, doksan IQ sahiplerinin de tamamı deha olur. “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur..” meselini hatırlayalım.
Efendim, Arda Bey kendisine yeni bir şekil arıyormuş. Gövdesi ve bacakları kollarından kısa birinin şekil yapması kolay değildir. Tavşan olarak böyle yaratılsaydı, mecburen geri geri koşacaktı.
Aklına, nereden gördüyse, 300 Spartalı filminin başrol oyuncusu Gerard Butler’in canlandırdığı Kral Leonidas karakteri gelmiş.
O film Persler ile Yunan Site Devletleri Koalisyonu arasındaki Termofil Geçidi Savaşını anlatır. Filmini de yönetmen Zack Snyder yapmıştı.
Aslında filmden önce romanı yayınlanmıştı. Steven Presfield’in kitabı bizde “Ateş Geçidi” başlığı ile yayınlandı. Müthiş meraklı, tarihi detayla dolu bir romandır.
Tabii Arda’nın kitap okuyup beyin hücrelerini hırpalayacak hali yok. Kral Leonidas karakterine filmde görüp, hayran olmuştur.
Her ne kadar kendisini tarif ederken “Ben çok milliyetçi bir insanımdır..” dese de bu kendisini Yunanlı Leonidas’a benzetmeye çalışmasına mâni olmamış.
Yılda üç beş milyon Euro kazanıp Avrupa’da oynayan Arda Bey sakal bırakır da bizim “Süper Lig için ıslah edilmiş yerli cinsten” futbolcular durur mu? Hepsi arkasına takıldı.
***
Yakışanı var, yakışmayanı var. Özellikle Galatasaraylı Yekta, onu başa yazıyorum. Yekta kardeşim! Kendine aynada bir bak.
Susamı unutulmuş ramazan pidesi gibi surata sakal yakışır mı sorusunu kendine sor. Cevabın hâlâ evet ise diyecek lafımız olmaz, sakallarını taramaya devam et. Yazacak yerim kalmışken Beşiktaşlı Veli’yi de uyarmak isterim.
Asimetrik yüzüne oturttuğu o sakalıyla “şarap parası için” sinyalciliğe çıkıp, yanlışlıkla futbol sahasına girmiş “hane berduşlara” benziyor. Kendine başka şekil bulsun.
Vel hasıl-ı kelam. Bu hevesin berbat bir ideolojik meraka dayanmadığını öğrenmek yine de içimizi rahatlattı. Bu da bize şimdilik yeter. “Surat kirlenmesine” sinirlerimiz yettikçe katlanırız.
Paylaş