Paylaş
Hem asosyal medya (bu biz oluyoruz) hem de sosyal medya pek tepkili.
Bizim kamuoyu biraz gecikmeli tepki verir. Lafıma inanmayan “trafik ışıkları ile yerli cins sürücüler arasındaki ilişkiyi” incelesin.
Trafik seyrederken sarı yanar, sürücü tınmaz. Kırmızı yanar hâlâ birkaç araba şansını deneyip geçer. Zaten sıra bekleyenler de bunu bildiklerinden yola zıplamazlar.
Yeşil yanmasını bekleyenlerin idraki de gecikmelidir. Önce sarı, ardından yeşil ışık yanar, sürücü hâlâ boş gözle yola bakar. Arkadan biri kornayla dürtecek de bizimki hareket edecek.
* * *
Suudi Kralı için ilan edilen milli yasa da yirmi dört saat gecikmeli tepki vermemiz bu sebeptendir. Algıda seçicilik problemi deyip geçelim.
İngiltere’de de bir günlük yas ilan edildi, çarşı ilk saatten karıştı. İngiltere demokrasisi bizimki kadar gelişmediğinden; onlarda yandaş medya, sırdaş medya yok. Adamların yayın organları, bizim polisin sağlamlığını sırtımızda test ettiği ithal coplar gibi dümdüz.
Eğri işi gördüler mi medya olarak kafaya iniveriyorlar.
EN KİBAR OLANI ‘TİRAN’ DEDİ
Suudi Kralı için yas ilan edenlerin ne aptallıkları ne riyakârlıkları kaldı.
Bizim yandaş medyanın gözü ise Riyad’daydı.
Cenazeye koşturan “Uzun Boylu Sevgi İnsanı”nın vücut diline bakıp, yasın politikalarını belirliyorlardı. Bereket, haberlerindeki “Kahrımızdan kuru kalıp öldük, sabunumuza çatladık” havası okura hiç geçmedi.
Ama “milli matem” mecburi hizmet gibiydi. Suudi Kralı’nın benzersiz meziyetleri haberlerin içine tıkıştırılırken yine de çok dikkatli olundu.
Misal, Suudi Kralı’nın sağlığında, bizim “Uzun Boylu Sevgi İnsanımızın” oğlu tarafından yönetilen TÜRGEV’e tam 100 milyon dolar bağışta bulunduğu hatırlatılmadı.
* * *
İşin başka yönleri de var. Yas ilan etme meselesine siyasetçilere öfkelenen İngiliz ahalisi de gelgit akıllı çıktı. Suudi Kralı’nın ölümünden övünme vesilesi çıkarmaları da alameti oldu.
88 yaşındaki Kraliçe Elizabeth, bu ölümden sonra yeryüzünün en yaşlı hükümdarı oldu ya! Niyeyse buna seviniyorlar.
KRAL KORKUTAN SÜRÜCÜ
İngiliz sosyal medyasında ise bir diplomatın hatırası zirveye oturdu.
Ölen Suudi Kralı, 1998’de veliahtken İngiltere’de Kraliçe’nin misafiri olmuş, samimi şekilde ağırlanmış. Kral’a özel programda İskoç kırsalındaki tarihi bir şatoyu ziyaret ile İskoç dağlarında gezinti de varmış.
O tarihte 75 yaşında olan Kral gezi için hazırlanmış, şatonun önünde hazır bekleyen dört çeker cipe binmek için aşağıya inmiş. Protokol görevlisi Kral’ı sürücü mahalline oturtmuş.
Kral yerleşir yerleşmez sürücü kapısı açılmış ve o tarihte 72 yaşında olan Kraliçe çevik bir hareketle direksiyona geçmiş. Diğer zevat arka koltukta.
Kraliçe Elizabeth’in İkinci Dünya Savaşı yıllarında “er üniforması” ile orduda ambulans şoförlüğü yaptığını bilmeyen Abdullah bin Abdülaziz, Dünyada kadınlara araba kullanma hakkı vermeyen tek ülkenin veliahdı olarak pek şaşkın.
O yetmezmiş gibi Kraliçe bir kalkış yapmış ki bizim Zeytinburnu hattı minibüsçülerine parmak ısırtır. “Allah Allah” çektiren türden bir kalkış.
* * *
Kraliçe o dağ yollarında, biraz da “Siz misiniz kadına ehliyet vermeyen” der gibi araba kullanmış. Veliahdı arkada oturan tercümana, “Söyle biraz yavaş sürsün, konuşmasın, dikkatini yola versin” diye yalvartacak kerteye getirmiş.
Gezi bittiğinde geleceğin Suudi Kralı perişan haldeymiş.
Bu anıyı sosyal medyanın ağzına veren ise Riyad’da uzun yıllar görev yapmış Sherard Cowper-Coles adındaki bir diplomat.
Hikâyeyi hem ölen Suudi Kralı’nın ağzından hem de bir davette Kraliçe’den dinlemiş.
Ben de araba kullandırılmayan Suudi kadınlarına gelsin deyip size anlattım.
Paylaş