Mültecinin baş derdi saç-sakal

İSTANBUL’un Beyoğlu gibi bütün eğlenceye yatkın bölgelerinde iki adımda bir rast geleceğiniz bir “yabancı” türü var. Yirmi ile otuz beş yaş arası Arap erkekleri.

Haberin Devamı

Şimdi “Ne var bunda?” denilecek yerlerdeyiz.
Öyle ya! Aksaraylı Büyük Usta’nın feraseti sayesinde İstanbul denen güzellikler âlemi zaten “Ortadoğu mültecilerinin” başkenti olmuş. Şehri istila eden Arap mülteci sayısı bir mi, iki mi, yoksa üç milyon mu, belli değil.
Üç-beş tanesine sen rastlamışsan, ne var bunda?


* * *


Sözünü etiğim bu Arap yiğitlerinin ortak noktası “Esad muhalifliği” değil, saçsız başları.
O başlara uygulanan estetik operasyon.
Nereden mi anlıyorsunuz? Kafalarına taktıkları lastik bantlardan koyuyoruz teşhisi. Şu kızların saçları geriye toplamak için kullandığı bantlardan.
O bantları bir de Western filmlerindeki Kızılderililerin kafasında görürsünüz. Statülerine göre sahip oldukları tüyleri, artık kaç taneyse, o bantlara tutturup kendilerine şekil yaparlar. Şıklıkları ile beyazları ezerler.

Haberin Devamı


KAFAYI SULAMAK YASAK

Bizim Arap yiğitler belli ki o bantları bir kartal tüyü taşımak için takmıyorlar. Tepelerine saç ektirdikten sonra, doktor tavsiyesi ile kullanıyorlar.
Önden alın, arkadan ense kökünün üzerinde duran bu bantlar saç ekimi yapılan bölgeyi gösteriyor.
Bunlardan biriyle karşılaşıp dikkatle bakarsanız, yağlı bir kafanın üzerindeki siyah noktaları görürsünüz. Dipleri hafiften kızarmış duran bu noktalar, o yiğidin başına saç ekimi yapıldığını gösterir.
Operasyon bittikten sonra bandını kafasına geçiren, kendini sokağa atıyor. Beyoğlu’nda âlemlere akıp, kafasındaki banda aldırmadan, kendisini bizim kızlara beğendirmeye çalışıyor.
Ekim yapılan kafa yeterince çimlendikten sonra bant çıkarılıyor.
Bunlar belli ki ekili alana zarar vermemek, tepeye dikilen saçları telef etmemek için yıkanmıyorlar da. Kafaya su vurmuyorlar. O yüzden çimlenmiş kafaları her daim yağlı oluyor.
Akşam saatlerinde ışık tepeden vurduğunda “disko topu” gibi pırıl pırıl duruyor.


* * *


Kafada taşınan bandı atma vakti gelmiş olanların başka bir ortak özelliği de ekildikten sonra çimlenen saçların gayet seyrek olması.
Eee! Kolay değil. Enseden mikro-motor ile tek tek yolunan saçları tepeye dikiyorlar. Bunu manuel olarak (elde cımbızla) yapan kara vicdanlı estetikçiler de varmış.
Sonuçta denek estetik cerrahın önüne oturuyor. “Bunalıma giren papağanın” kendi tüylerini yolması gibi, onlar da kendilerini doktora yolduruyorlar. O bir tutam saç sonra tepeye dikiliyor.
Tepe seyrek kaldığından, saç ekimi yaptıran kişizade “iki ayaklı hatıra ormanı” gibi gezinmek zorunda kalıyor.

Haberin Devamı


SURİYE SAVAŞININ SEBEBİ


İstanbul’da “enseden saç kökü yolup, tepeye dikme hizmeti veren” iki yüzden fazla klinik varmış. Bunların yıllık cirosu bir milyar Euro civarında.
Operasyonun ucuz tarifesi iki bin Euro. Daha lüks hizmet almak isteyen beş bin Euro’yu gözden çıkarıyor.
Bu kliniklerden hizmet alan müşterilerin yüzde altmışı Suriye’den kaçan paralı mülteciler.
Sanki Suriye’deki içsavaş “Saçlı Araplar” ile “Dazlak Araplar” arasında çıkmış, saçı olanlar saçsızları teee İstanbul’a kadar kovalamış.
Aksaraylı Büyük Usta’nın eski kankası Beşar Esad olacakları önceden bilseydi, ahalisinin gönlünü saç ekimi ile peruk dağıtımı ile alırdı, bu işler başına gelmezdi.


* * *

Haberin Devamı


Haydi, saç ektireni bir yere kadar anladık, diyelim. Bunun bir de sakal ektireni var.
Yüzü yaradılıştan tüysüz veya seyrek tüylü olanların baş derdi de “IŞİD modeli” sakal sahibi olamamak.
Bir erkeğin cazibesine “IŞİD modeli tekerlek sakalın” cazibe kattığını düşündüklerinden, diğerlerinin kafalarına yaptığı eziyeti bunlar da yüzlerine yapıyor.
Yanaklarında çiçek açmasını bekleyip, Arap Baharı’nı böyle yaşıyorlar.
Diyecek laf yok, en iyisi biz ticaretimize bakalım.


Yazarın Tüm Yazıları