Muhalefeti yıkan proje!

MUHALİF cephede derin bir hayal kırıklığı var.

Haberin Devamı

Herkes birbirine “7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne değişti de bu sonuç çıktı?” diye soruyor.

Öyle ya! Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan oyun yüzde 13’ünü milletvekili seçiminde kaybeden parti beş ay içinde nasıl mucizeler yarattı da oy patlaması yaşandı?
Ben bu satırları yazarken televizyon ekranlarına üşüşen siyaset bilimcileri, eski politikacılar, medyanın onlarca seçim görmüş duayenleri, bu sorunun cevabını arıyordu.


* * *


Hiçbir anket bu sonucun işaretini vermedi. Ne kadar anket şirketi varsa hepsi de Ampul Partisi’ni yüzde 38 ile yüzde 43 aralığında gösterdi.
Eşeğin kuyruğu gibi ne uzayan ne kısalan Altı Kazık Partisi ise yüzde 26’ya çakılmış gibiydi.
Üçüncü ve dördüncü partiler için rivayet muhtelifti. Ama “baraj altı kalma” gibi fantastik bir sonuç beklenmiyordu. En güvenilir anket analizcileri bile “Ampul Partisi tek başına iktidar olamaz” görüşündeydi.

 

Haberin Devamı

DEMOKRASİ BÖYLE BİR ŞEY

 

Biz olur mu olmaz mı diye birbirimizi didiklerken, seçime bir gün kala Ak Saraylı Büyük Usta kamuoyunun önüne çıktı.
Ağırbaşlı bir şekilde konuştu ve özetle “Seçime gidiyoruz, millet iradesine hepimizin saygı göstermesi lazım” dedi. Demokrasiyi kutsayan bu sözlerine hepimiz katıldık.
Nasıl katılmayalım? Adeta “Demokrasi olmazsa ben yaşayamam” mesajı veriyordu.
Oysa bizim bünyeler “demokrasisiz yaşamaya” alışık olduğundan bu mesajdaki inceliği çözemedik. Seçim sonucunu önceden kestiren bir özgüvenin alametlerini okuyamadık.
Otuz beş ilde 39 milletvekilliğini kıl payı oylarla kaybeden hükümet adamları, nerede nasıl tedbir alacaklarını biliyorlardı. Nitekim başardılar.


BANA GÖRE KIRILMA NOKTASI

 

Siyaset bilimciler ne derse desin, benim için 1 Kasım seçiminin kırılma noktası, seçime bir hafta kala Diyarbakır’da yaşanmıştır.
Sayın Başbakan burada ahaliye icraatlarını anlatırken, Allah’ın hulus-u satvetine bakıp, kalbine ihsan eylemesi ile genç seçmene bir müjde vermiştir.
“Evlenecek kız bulamazsanız bizi arayın.”
Genç seçmenler arasında üçüncü sırada olan bir partinin genel başkanı olarak nokta atışı yaptığını belki kendisi de bilmiyordu.
“Aileleriniz size eş bulamazsa bize gelin” dediği anda milyonlarca gencin gözünün feri canlandı. İşsizlik, parasızlık, umutsuzluk unutuldu. Herkes “eş durumuna” odaklandı.
Nasıl olacaktı?
Herkes beğendiği kızı alabilecek miydi? Kız istemeye anne ve babaların yerine iktidar partisinin il veya ilçe başkanları mı gidecekti? Başlık parasını hükümet mi verecekti?
Kızını vermeyen inatçı babalar “paralel” mi ilan edilecekti?


* * *

Haberin Devamı


Cevabı olmayan soru çoktu. Kesin olan tek şey, evlenemeyen bize gelsin lafıydı. Belki de hükümet bunun için teşkilat kuracak ve en tecrübeli bürokratlarını bu teşkilata verecekti.
Suyu ahaliye Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile dağıtmıyor muydu? Neden evlilik çağına gelmiş yiğitlere, seçimden sonra kurulacak “Devlet Eş İşleri Genel Müdürlüğü” teşkilatı ile “münasip eş” dağıtmasındı?

 

ÜÇ ÇOCUK HEDEFİ YAKIN

 

Evlilik dediğin şey aslında bir üreme projesidir. Hükümet, seçime giderken bu projenin icabını yerine getirip yüz binlerce gence umut vermiştir.
Parasızlıktan değil de kız bulamadıkları için evlenemeyip “tohuma kaçma tehlikesi ile karşı karşıya olan” yiğitlere yeni bir kapı açmıştır.
Onları bir projeye bağlamıştır.
Kızı ben buluyorum, siz de gençliğinizin gücünü gösterip “üç çocuk hedefi” için çalışmaya başlayın projesidir bu.
Üstelik “Eğitimim yok, master yapamadım, yurt dışlarında okuyamadım, niteliksizim” türünden sızlanmalara da yer bırakmaz. Her yiğit bu projenin hakkını verebilir.
Seçmen sayısı içindeki genç nüfus oranına bakın. O rakamları iktidarın artan oyuyla karşılaştırın. Tıpatıp örtüştüğünü göreceksiniz.
1 Kasım’ın kırılma noktası budur, diğer sebepler hikâyedir!

Yazarın Tüm Yazıları