Paylaş
Bilimsel tartışmanın yapıldığı çalışma odasına o sırada bir atsineği girmiş, vızıldayarak tepelerinde uçup İsviçreli bilim adamlarını rahatsız etmeye başlamış.
Bilim adamları arasında sonradan İsviçre vatandaşlığına geçmiş bir Türk de bulunuyormuş. İsviçre’nin bilim kafasıyla Türk bilim kafası arasındaki farkı ortaya çıkaran da o olmuş.
* * *
Önünde duran bir gazeteyi önce ikiye, sonra dörde katlamış. Kâğıttan ruloyu sağ eline alıp uçup durmakta olan sineği takibe başlamış.
Haşarat yorulup da ilk molasını verdiğinde gazeteden ruloyu sineğin tepesine ekleştirmiş.
Sinek ezilip gittikten sonra oturup çalışmanın ilk sonucunu zapta geçirmişler:
“Kâğıt gazete ile sinek öldürmek mümkün. Sanal gazete ile bunu yapamazsın.”
PİLAV ONSUZ DEMLENMEZ
Kullanılmış bir gazete sayfasının pilav demlemekteki vazgeçilmez özelliği de bizim bilim adamı sayesinde ortaya çıkmış.
Pirinci yağda çevirip üzerine su kattıktan sonra tencerenin kapağını kapatıyorsun ya! İşte tam orada, tencerenin hiç hava almaması için gazete kâğıdı gerekiyor. Dört yaprağı katlayıp tencerenin üzerini tamamen kapattıktan sonra kapağını üzerine oturtuyorsun. Pilav daha güzel demleniyor.
“Benim sanal gazetem bunun içinde” diyerek bilgisayarını tencereyi kapatmak için kullanamazsın. Kâğıt yine kazanıyor.
Kâğıda basılı gazetenin satın alındıktan sonra (bakın okunduktan sonra demiyorum) birbirinden tamamen farklı yirmi sekiz faydası var.
Kuş kafesine veya çöp kovasına altlık yapabiliyorsun. Perdeler yıkanırken camları kapatıyorsun. Sofra örtüsü yahut araba paspası niyetine kullanıyorsun.
* * *
Kırılacak eşya sarmakta, badana yapılırken yerleri kapatmakta, baca temizlemede, tırnak kesmekte, bakkaldan alınan alkollü içkiyi kamufle etmekte, uçurtma kuyruğu ya da çekirdek külahı yapmakta kâğıt gazete birebirdir.
Soba tutuştururken veya mangal yaparken gazete aranırsın. Ayakkabın delindiğinde ilk yardım malzemesi yerine geçer. Tribünde altına minder yaparsın, evde üzerine not alırsın.
NAPOLYON TARZI ŞAPKA
Atatürkümüzün çıkardığı Şapka Kanunu zaman içinde gevşeyince millet başı açık gezer olduydu. Kimin memur kimin başıbozuk olduğu bir bakışta anlaşılmıyordu.
Maçlarda veya açık hava etkinliklerinde ise kafaya geçen güneşten vatandaşı koruyan yine kâğıda basılı gazeteler oldu. Bebeler topladıkları eski gazeteleri “Oku oku minder yap, şapka yap” diye satarlardı.
Tekniği şöyleydi. Yarım açık gazetenin sağ alt köşesindeki sayfaların ucunu tutar, sol üst köşeye getirirdin. Tersine de aynısını yapardın. Üçgen şekli alıp, altı açık kalan gazeteyi şapka gibi kafana geçirirdin.
Sivri uçlarını öne arkaya getirdin mi General Wellington’a benzerdin. Sivri uçları yana döndü mü sivil giyinmiş Napolyon gibi olurdun.
İçinde sanal gazete olan bilgisayarı açıp kafana koy bakalım, işe yarayacak mı?
Allah herkese geçinden versin, kâğıda basılı gazetenin öldükten sonra bile hayrını görürsün.
Temsil bindiğin otobüsün şoförü direksiyonu bırakmış, televizyonun bozulan ayarını yapmaya çalışıyor. Rahmetli muavin de yandan gaza basıyor.
Sen de arka koltuktan “Esra Erol’un evlilik programını da çekiyor mu?” deyip lafa karışıyorsun. Şoför “Çeker evvel Allah” dediği anda kontrol gidiyor.
Otobüs karşıdan gelen, şoförü uyurgezer kamyona kafadan bindiriyor. Çoğunluk mevta oluyor. Sana da Allah rahmet eylesin.
* * *
Evet, o kazada telef olabilirsin ancak kâğıda basılı gazetenin sana vereceği hizmet bitmez. Kaza yerine gelenler görevlilerin ilk işi mevtaları yan yana dizip, üzerlerini gazete kâğıtları ile örtmektir.
Bir gün sonrasının kaza haberi, o günün haberlerini veren gazetenin altında durur. Bu da bana çok ironik görünür. Üzerine örtülen gazete ne satarsa satsın, o gün yerlere yapışan senin hayat tirajındır.
Bunu bilgisayar üzerinden hava atan sanal gazetelerle yapamazsın.
Bunları bildiğimden, İsviçre’nin lüzumsuz işlere kafayı takan bilim adamlarına yürekten katılıyorum. Kâğıt gazete, sanal gazeteyi her zaman döver.
Paylaş