Paylaş
Birinci fotoğraf, Berlin’deki Şansölyelik (Başbakanlık) binasında çekilmiş. Bayan Merkel, Avrupa Birliği ülkelerinin üç-beş kişilik delegasyonunu ağırlıyor.
Ortadaki masa İkea’dan alınmış gibi. Etrafındaki sandalyeler de Alman orta sınıfının evlerindekilerle aynı.
Masanın üzerinde bir sıcak su düzeneği var, çaydanlık altı gibi. Yanında da bir
kutu, içindeki sallama çaylar heyete yapılacak ikram.
* * *
İkinci fotoğrafta yine Bayan Merkel var. Ak Saraylı Büyük Usta ile bir çift koltukta yan yana oturmuşlar. Koltukların bütün bordürları altın varak. Altın varağın ışıltısı fotoğraftan bile taşıyor.
O fotoğraflara on beş saniye kesintisiz bakanın retinası yanar.
Merkel’in zaten kısa olan boynu omuzlarına iyice gömülmüş. Yüz ifadesi “Kimbilir daha neler göreceğim” dehşeti içinde.
Alt yazıya gerek yok. Gazeteciler fotoğrafını çekerken, aklından “Aman Allah’ım, nereden düştüm ben buraya” diye geçirdiği besbelli.
MİSAFİR BÖYLE EZİLİR
Merkel ne yaparsa yapsın, yanında oturan Ak Saraylı Büyük Usta kadar dik bakamıyor fotoğraf makinelerine, kameralara.
Eskinin Doğu Almanya’sından çıkıp şansölye olmuş bir işçi ailesinin mütevazı kızı için o koltuklar fazla ezici.
Gören görmüştür. Doğu Almanya’dayken “işçi kızı olarak yaşadığı” günlerde arkadaşları ile çıplaklar kampına giden Merkel’in anadan üryan fotoğrafları internet âleminde dolaşır.
Dünya medyasının leşkerleri “etik olmaz” dediklerinden o fotoğrafı basmazlar. Ama eli internete yatkın olanların tamamı o fotoğrafı indirip,
özel arşivlerine katmışlardır.
Ayakta, anadan üryan yürürken fotoğrafı çekilen Bayan Merkel orada dahi kameraya ezik bakmamış. Bizim altın varaklı koltuklara oturtulduğunda
ise büzüldükçe büzülmüş.
Suratındaki “Bu fotoğrafı acaba kaç milyon kişi tıklayacak” endişe ifadesi de pastanın üzerindeki kiraz gibi durmuş.
* * *
Yanında oturan Ak Saraylı Büyük Usta’nın yüzünde ise bir dünya devi ülkenin başbakanını “altın varaklı koltuk altında ezmenin” azametli ifadesi var.
O vücut dilini okuyup, alt yazı ile
Almancaya çevirsek altına şöyle yazardık:
“Senin ülken yılda 190 milyar Euro’luk otomobil ile 163 milyar Euro’luk yedek parça ihraç edebilir. Toplam ihracatınız benim ülkemin ihracatının on iki katı olabilir ama bizim de altın varaklı koltuklarımız var. Onun ihtişamı size yeter.”
ABDÜLAZİZ’İN KOLTUKLARI
Merkel ülkemize gelirken aklı sıra kurnazlık yaptı. Ankara’daki sarayda poz vermemek için İstanbul’da buluşmak istediğini söyledi. Aklı sıra Ak Saraylı Büyük Usta‘ya çalım attı.
Merkel’e belli ki “Osmanlı’nın tavşanı arabayla avladığını” söyleyen çıkmamış. Şeytanla yemek yiyeceksen kaşığının sapı uzun olmalı, diye boşuna söylememişler. Kaldı ki şeytan dediğin stajını Osmanlı’nın yanında yaptı.
Bunları bilmeyen Merkel de gelip Abdülaziz’in koltukları gibiydi denilen o garip şeylere oturdu.
Padişah Abdülaziz, ki son kuşağın en müsrif iki sultanından biriydi. Diğeri kendisinden önce padişah olan ağabeyi Abdülmecid’di. Hani Ak Saraylı Büyük Usta’nın “dedem” diye söz ettiği.
“İsraf genleri teee oralardan geliyor” diye laf sokmayacağız. Sadece ‘Abdülaziz’in koltukları da böyleydi’ diyenlere laf yetiştireceğiz.
* * *
Ben Abdülaziz’in kullandığı koltukları dünya gözüyle gördüm. Bir takımı da Paris’teki büyükelçiliğimizdeydi. Koltukların arkasındaki eski yazı tabelada Abdülaziz’in adı ve tuğrası vardı.
Merkel’i oturttuğumuz koltukların yanında Abdülaziz’inkiler çay bahçelerinin plastik sandalyesi gibi kalırdı.
Bu risaleyi sırf Abdülaziz’i Ak trollerin “O daha müsrifti” iftirasından korumak için yazdım.
Altın varaklı koltukta çekilen fotoğrafı Merkel’e ilk seçimde büyük oy kaybettirecek. Bundan eminim. Bizim demokrasimiz makarnaya endeksli olduğundan 1 Kasım’daki etkisini ise tahmin edemiyorum. Bekleyip göreceğiz!
Paylaş