Paylaş
Eataly’deki balık reyonuna için balığa çıkanlar belli ki sadece balık avlamıyor.. Denizdeki her türden balığın aristokratını bulup, buraya getiriyor.. Belki de Kadıköy Çarşısı içindeki balıkçılarda tanesi 20 liraya satılan Lüfer’in burada 95 lira olması bu sebepten..
Böylece fiyata baktığında, burada satılan Lüfer’in, ayak takımından rast gele bir balık olmadığını o saat anlıyor, en azından deryaların “Lady D’si..” olduğunu biliyorsun..
Diyelim ki Eataly’nin üst katına çıktın, balıklara baktın.. Karınla birlikte balık yemeye karar verdin..
Sen orta boyda bir Çipura seçtin.. Karın büyük ihtimal karar veremeyecek, tezgâhtaki adama “Benim ki küçük balık olsun..” diyecektir..
Yazarın notu: Kadınların yüzde 99’u balıkları tanımaz.. O yüzden de büyük balık veya küçük balık diye tarif ederler.. Burada büyüklüğü tartışılan şey porsiyonun hacmidir..
***
Karınızı Tekir’in de küçük balık olduğuna ancak tek tek satılmadığına ikna etme çabanız sırasında kavga çıkmadıysa, siparişleri verdikten sonra masanıza geçebilirsiniz..
Masalar balık tezgâhının hemen karşısında..
On dakika sonra balıklarınız gelecektir.. Ödemeyi yaparken de “balık başına on beş lira pişirme parasının..” hesaba eklendiğini göreceksiniz..
Evet! Balık temizlenip de kızgın metal ızgaranın üzerine atılıp iki kez çevriliyor, bunun için 15 lira gibi küçük (!) bir ücret alınıyor..
PEYNİR CENNETİ
Balıkçıdan sonra kasap ve onun tezgâhı var.. Buradaki fiyatların gayet makul olduğunu bir önceki yazıda kayda geçmiştim.. O yüzden burada oyalanmayıp hemen yürüyoruz.. Sağda kalan şarküteriye şöyle bir bakıyoruz..
“Şöyle bir bakıp geçmek..” koruyucu tavsiyedir..
İçeri girip şu kaça, bu kaça muhabbetine dalarsanız yanarsınız.. Şarküterinin adamı size eninde sonunda “buradan alış veriş yapmayanlar değersiz, sıradan insanlardır..” hissiyatını yükleyecektir..
(Psikolojik eğitimleri yok ama bunu her seferinde başarabiliyorlar..)
O zaman yanarsınız.. Buradan birkaç tür salam ve pastırma alacağıma keşke oğlanın sünnetini yaptırsaydım, dersiniz..
Ben rakam verip gözünüzü korkutmayayım.. Yaptığı alış verişten sonra hissiyatını feryada çevirip, internet üzerinden icloud’a yükleyen bir okura dikkatinizi çekeyim, yeter..
O okur “İtalya’da 15 Euro’ya (45 lira) satılan Prosciutto burada 220 lira.. Why?” diye soruyor..
Prosciutto denen şey açık havada kurutulmuş et.. Pastırma gibi ince ince dilimlenip yeniyor.. Yerli ahaliden çıkma sonradan gurmeler proscittoyu iki parmakla tutup ağızlarına yukarıdan aşağıya doğru tıkarak yerler..
İtalyanlar ise tabak içinde kavunla birlikte taam ederler..
Anlayacağınız buraların şarküterine dadanmakta fayda yok.. Proscitto’ya vereceğiniz paralarla akıllı sitelerden birinden (lüzumsuz yere eğitimin başına belâ ettiğiniz çocuğunuz kadar akıllı..) bir adet (1+1 daire) alıp, taksidini ödeyebilirsiniz..
***
Şarküterinin karşısındaki raflarda ise peynir çeşitleri var.. Hani halk ozanlarından biri Osmanlı’nın dışında başka sultanlıklar da olduğunu öğrendiğinde “Ben dünyayı Al Osman’ın sanırdım.. Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş..” deyip sazına vurmuş ya!
Yurt dışına hiç çıkmamış biri burayı ilk kez gördüğünde de aynı duygulara kapılır.. “Meğer dünya bin bir çeşit peynirlik yer imiş..” der..
Elin adamı üşenmemiş.. Peynir çeşidini çoğaltmış..
Amsterdam’da iki yüz tür peynirin bir arada satıldığı peynir dükkânları görmüştüm.. Eataly içindeki peynir reyonu da bu kadar çeşit yoksa da aynı duyguyu veriyor..
Yalnız küçük bir fiyat farkıyla..
TESLİM OL MÜŞTERİ!
İtalyanların Parmigiano diye tesmil ettikleri peynir mesela.. Burada kuyumcunun beşi bir yerdesi muamelesi görmese de Cumhuriyet altını havasına sokulmuş..
Dışarıda en fazla 30 Euro’ya yani 90 liraya satılan Parmigiano burada 250 lira.. Alacaksın da hava atmak için komşunu çağırdığın kahvaltı da sofraya koyacaksın.. O da sana “Kız bu bayatlamış..” diyecek..
Lakin İtalyanlar işi abartmayı sever.. 600 kilo inek sütünden 38 kiloluk Parmigiano peynirini teker olarak çıkaran İtalyan peynir yeme işini de ameliyat gibi ayrıntılı hale getirmiş..
Bir peynir yeme seti var ki breh breh!.. Saydım tam on bir adet çelik aletten oluşuyor.. Ufacık törpüler, Hazreti Ali’nin çift dilli kılıcı Zülfikâr gibi iki ağızlı küçük bıçaklar, yıldız tornavidanın sofraya uyumlusu..
Ameliyathane seti gibi..
Kız arkadaşınla peynir tabağı istedin.. Bu kadar aleti bir arada görünce aklından ister istemez “Şunun poposundan biraz yağ kesip dudağına ekleyeyim de hayır duasını alayım..” fikri geçer.. Uygulamaya kalkarsanız yanlış anlaşılırsınız.. İlişkinizin gazı kaçar..
Adını ilk kez duyacağınız onlarca peynir yanyana.. Paketi 5 lira 40 kuruşa satılan Özlem Hellim Peyniri’nin İtalyan benzeri burada iki yüz liraya yakın.. Çünkü buradaki İtalyanca biliyor..
Şu etiketinde Buffola Mozarella yazan da bildiğimiz manda sütünden yapılmış mozarella.. Dondurma topu gibi üç tanesi su içindeki kapta elli liradan alıcısını bekliyor.. Tövbe estağfurullah!
***
Benden evvel gelenlerin belli ki başı dönmüş.. Internet üzerinden isyan eden edene.. Sadece biri hariç..
Benim Eyüp’te mukim, kalbi temiz vatandaşım Haşmet Bey Eataly’deki yeme içme düzenini beğenmiş beğenmesine de attığı mesajda “Helâl Gıda Kurumu’na üyeliğiniz var mı?” diye soruyor..
Yine bitiremedik Eataly turumuzu.. Makarna reyonları ve şarap tezgâhları ve bir de üç michelin yıldızlı şef riyasetinde hizmet veren Massimo Bottura adlı restoran bir sonraki yazıya kaldı..
Kısadan hisse: Boş bırakma keçinin uyuzunu.. Pınarın başından içer suyunu..
Paylaş