Paylaş
Suç dosyasına bir isim vermek icap ederse, diziden ilhamla “Filinta” diyelim. TRT dizinin sahibi gözüküyor. TRT 1’den yayınlanıyor.
“Tarihi dönem dizisi” kılığına girmiş faciayı seyrettikten sonra ne diyeceğimi bilemedim.
Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Sultan Abdülhamid’in düşmanları, onunla dalga geçmek için bir dizi planlayıp çekseler, bundan ötesini zor hayal ederlerdi.
* * *
Ben televizyonu açtığımda Sultan Abdülhamid, başına sarık niyetine bir çaput sarmış, sırtına da siyah sako giymiş, eski İstanbul niyetine hazırlanmış bir sokakta geziniyordu.
Yanında da bir veziri var. “Paşa! Paşa!” dediği sadrazamı mı bilemedim. Onun kafasındaki sarık niyetine sarılan çaput daha da beter. İki kılıksız adam, eşlerinde de dört fedai geziniyorlar.
Padişah güya tebdili kıyafet etmiş, şimdiki lisanla “kılık değiştirmiş” halk arasında öyle dolaşıyor.
ZABITA SULTAN
Niye mi? Kullarının nasıl yaşadığını gözüyle görmek istemiş.
Padişahlığı boyunca bir kez bile böyle bir işe kalkışmamış olan Sultan Abdülhamid’i bizim TRT sokağa indirmiş, tezgâhları dolaştırıyor, ekmekleri mıncıklatıyor, dolayısı ile belediye zabıtası hizmeti verdirtiyor.
Padişah, ekmekleri bozuk bulan iki zabıtanın rüşvet kabul etmediğine de tanık olunca yanındaki paşaya “Helal olsun, işte benim aradığım zabıta” diyor. Bu replik sayesinde Büyük Padişah’ı değnekçi ağzıyla konuşturmak da TRT’nin bu yönetimine nasip oluyor.
Padişah kendini tanıtmamaya gayret ediyor ama onu korumakla görevli dört fedainin böyle bir kaygısı yok. Onların havasını gören “önemli birini” koruduklarını hemen anlıyor.
İkinci dereceden fedai, esas oğlan Filinta’nın yancılığını yapan saçı, favoriyi koyuvermiş.
Fesin altından uzun saçları omuzlarına dökülüyor. Bu görüntüsü ile seyirciye, gündüzleri Padişah’a korumalık yapıyor, geceleri de Galata’da bir barda gitar çalıyor havası yaşatıyor.
* * *
Aktörlerin tiplerine bakarsak yahut inanırsak, o devrin İstanbul’unda “şekil özgürlüğü” varmış, diyebiliriz. Şöyle ki, ekmek satan adamı denetleyen zabıtalardan biri favorileri ile yıllar sonra Elvis Presley’e ilham vereceğinden habersiz.
Fes altında uzun saç gezdiren İslam gençliği de 1960’larda patlayan Beatles modası saç kesiminin erken öncüleri olmuş.
Eski İstanbul havası verilmiş, plato niyetine kullanılan sokaklar da inşaat sektörümüzün ne kadar ileri görüşlü olduğunun birer delili. Manzaradan anlıyoruz ki “briket” denen şey daha icat edilmeden, o devrin bahçe duvarlarında kullanılmış.
EYVAH SUİKAST!
Zamanında dünyanın en sıkı istihbarat servisini kuran Sultan Abdülhamid sokaklarda başıboş dolaşıyor ama on dört silahlı fedainin kendine suikast hazırladığından haberi yok.
Bunu Şazeli Tarikatı’nın şeyhi ile görüşmek için girdiği briketten yapılma eğreti kulübedeyken öğreniyor.
Abdülhamid’in bu tarikat ile ilişkisinin içinden daha tarihçiler çıkamadı. Ama TRT hepsinin üzerine çıkıp, Sultan Abdülhamid’i briketten yapılma, üç metreye üç metrelik tarikat binasına soktu.
Üstelik İslam âleminin Koca Halifesi’ne, dini mânâda bir numaralı ismi olan Sultan Abdülhamid’e hayali bir dizi karakteri olan Tevfik Baba üzerinden “İslamiyet’e giriş” dersleri verdirdi ya!
El insaf! El izan!
* * *
Briketten yapılma kulübeyi, suikastçılara karşı koruyan dört fedainin girdiği soytarıca halleri anlatmaya gerek yok. Sanki Kızılderili saldırısına karşı Kulver Kalesi’ni koruyorlar.
Padişah, briket kulübede mahsur kalmış. Dışarıda ceset üstüne ceset yığılıyor. Dersaadet sallamıyor bile.
Bu diziyi TRT değil de merkez medyadan sahipsiz birileri yapsaydı, Ak Saraylı Büyük Usta çoktan muhtarları toplayıp “Ey haddini bilmez kanal!” diye kükremişti. İki de şiir okumuştu.
Yazık oldu Sultan Abdülhamid’e. Tahttan indirildiğinde bile böyle hakaret görmedi.
Paylaş