Paylaş
“Bizim şirketler neden hiç kimseye yaratıcı zekâ ödülü vermiyor?”
Soruyu anlamasına anladım da soranın tavrına mânâ veremedim. Bu soru “yasak kapsamına” girmiyor. Herhangi bir memleket büyüğünün şöhretini tehlikeye sokmuyor.
Hal böyleyken, soruyu sormak için neden teee Japonya’ya kadar geriliyorsun?
Zekân sıkıyorsa gel, o soruyu buradan sor.
***
Bu işin içinde bir iş var. Geçen hafta da okyanusun ortasından katılıyordu memleket muhabbetine.
“Soma’da altı bin ağaç kesilirken ben okyanusta yunuslarla konuşuyordum...” diyordu.
Haberim olsa kestirmezdim demeye mi getiriyordu ne? Maksadını anlayamadım. Bir yazar neden okyanusun ortasına kadar gidip memleketin haline oradan içlenir, biri bana söylesin.
Ya Sedat Ergin’i kızdıracak bir şey yaptı, kendini böyle güvenceye aldı. Yahut “taksitli alışveriş yapıp, mağazalara taktığından” izini kaybettirmek istedi.
BU DA YARATICI ZEKÂ
Şimdiki olayı ise “yaratıcı zekâ” üzerine ve onu tartışmaya açıyor. “Bizim şirketler neden yaratıcı zekâ ödülü vermiyorlar?” derken belki de eve kurye ile teslim, ayakkabı kutusu bekliyor.
Lafı “ayakkabı kutusuna” getirmekten kastım, şeref ve haysiyetleri mahkeme kararı ile koruma altına alınan büyüklerime laf çakmak değil.
Sayın Fatih Çekirge’nin “zekâ ödülünden” neyi anladığını bilemediğim için kutudan söz ettim.
Zeki adamın kafasına takılamayacağı için ödül madalya olamaz. Kastedilen ödül, büyük ihtimal paradır.
O zaman ben de “olay yaratma özelliğime güvenip” yaratıcı zekâ ödülüne göz koyarım. “Ona verirlerse ben de isterim” derim.
***
Yaratıcı zekâ ödüllenmelidir. Öneri okyanusun orta yerinden bile gelse, bu görüşteyim.
Öneriyi tartışmaya açan zat-ı şerifin, denizdeki yunus balıklarına bakarken aklına Soma’da kesilen ağaçları getirmesine aldırmayın.
Benim kendisine takılmam şakadır. Denizde gördüğü yunuslar için “Sanki bir şey söylemek istiyorlardı. Belki de ağlıyorlardı ama ben dalgalardan göremedim...” diye yazan Fatih Çekirge, yaratıcı zekâ ödülünü kendisi için istemiş olamaz.
Niyeti tartışma başlatmaktır.
Ancak ben yine de “Yunusları suyun içinde ağlarken gördüğü” yazısını “Hisli Makaleler” yarışmasına aday göstereceğim.
HERKESİN ŞANSI VAR
Bizim ahalinin böyle bir ödüle ne kadar yakın olduğunu anlamak için banka müşteri hizmetlerinin telefon kayıtlarına göz atmak yeter.
Kızcağız işlemi başlatmak için “Annenizin kızlık soyadı?” diye soruyor. Öbürü cevap veriyor:
“Benim anamın bir ayağı çukurda, kızlığı mı kalmış?”
Bir başkası medeni durum sorusundan cinsiyet tarifini anlıyor.
“Ben erkeğim.”
Ancak, kaybettiği kredi kartlarını iptal etmek için bir deterjan firmasını arayan vatandaşımızın “yaratıcılığını” geçen olmadı.
Kızcağız boşu boşuna, kartlarınızı ancak banka iptal edebilir orayı arayın, diyor ama what fayda? Vatandaş “Sen ara, ararsan ölür müsün?” diye bastırıyor.
Kızcağız “Beyefendi kapatmak zorundayım” deyip görüşmeyi bitirdikten sonra adam itirazını teyp kaydına geçirmeyi başarıyor:
“Nereye kapatıyon bacım? Kutuların üstüne telefonunuzu yazıp (her türlü sorununuz için bizi arayın) diye yazmayı biliyon. Hay ben sizin...”
Bu örnekleri niye mi veriyorum?
Kendine yapacak “sosyal sorumluluk projesi” arayan bir büyük kurum, olur da Fatih Çekirge’nin Japonya’dan yaptığı teklifi ciddiye alıp ödül verecek yaratıcı zekâ arar.
Benim vatandaşım yukarıdaki örneklere bakıp, böyle bir ödüle göğsünü göre gere talip olabilsin.
***
Senin adayın kim olur derseniz, zart diye cevap veremem.
Çünkü elimde buradan köye yol olacak kadar uzun bir liste var. Çok ısrar edilirse birincilik için “makaracı, bakaracı” takımından eski bir memleket büyüğünü öneririm.
Komisyonun karşısına dikildiğinde, evine kurye ile teslim edilen ayakkabı kutusundan ne çıktığını sormuşlar. Kutuda ayakkabı vardı gibisinden sıradan bir cevap vermeyip, “Gelen kutu boştu” demiş.
Komisyona bir nevi “Boş işlerle uğraşıyorsunuz” mesajı vermiş. Yaratıcı zekâ böyle bir şey işte.
Paylaş