Paylaş
Konya’da kendine “Hızlı Tren” süsü veren raylı ulaşım düzeneği için “Hükümet Adamlarını Cilalama” töreni yapılıyor. Çeşit çeşit vatandaş tören yerinde birikmiş.
Kimi “Belki beleş yağmurluk dağıtırlar” umuduyla gelmiş. Kimi “Kömür dağıtacaklarmış” diye koşmuş.
Bekleşenler aralarında konuşuyorlar. Biri “Benim torunun sınıfta silgisini çalmışlar” diye başlıyor anlatmaya. Okula gitmiş, müdürle görüşmüş filan.
* * *
Sohbetin anafikri “Hırsızlık aldı başını gidiyor, ilkokuldan bile hırsız çıkıyor” şeklinde.
Bu muhabbeti iki sivil zaptiye duymasın mı? “Ulan siz kime hırsız diyorsunuz?” demeleri ile adamları derdest edip karakola götürmeleri bir olmuş.
Bundan sonrası boş debelenme. Kardeşim, biz ilkokulda yaşanmış bir olaydan söz bahsediyoruz. Oradaki silgi hırsızlığından siyasi mânâ çıkarmanın âlemi var mı?
Gel de Uzun Boylu Sevgi İnsanı’nın “Tam yetkilisin, canın isterse adam bile vurabilirsin” diye gaz verdiği zaptiyelere laf anlat.
FIKRADAKİ ADAM GİBİ
Baba karakolda “Benim torunun silgisini çalan hükümet adamlarından biri değil, sınıf arkadaşı” diyor ama kös dinletiyor.
Siyasetin peşine takılan zaptiyeler bilmiş bilmiş kafa sallıyor. Aynen “fıkradaki adama” kafa salladıkları gibi.
Fıkra, Menderes’in başbakanlığı döneminden kalmadır. Meyhanede siyasi tartışma çıkmış. Promili zapt edilmez seviyeye çıkmış vatandaşlardan biri “Ben bu hükümetin” diye saydırmaya başlamış ama ne saydırma!
Cümlenin sonu mutlaka sinkafla bitiyor.
Anında ihbar etmişler, adam anında kendini karakolda bulmuş. Üniformalıları görünce aklı başına gelen küfürbaz muhalif lafı kıvırtmış.
“Amirim” demiş. “Ben bu hükümete küfretmedim. Ben Güney Amerika’daki bir hükümete küfrettim.”
Zaptiye amiri “Bırak kıvırtmayı kerata” diye girmiş kesmiş adamın sızlanmasını.
“Ben kaçın kurasıyım. Hangi hükümete küfredilir, hangisine edilmez bilmez miyim?”
* * *
Ertesi gün mü ne?
Hükümet adamları için Konya’da yapılan resmi bir törende “ilkokuldaki silgi yolsuzluğunu” hikâye eden adamı “memleket büyüklerine laf soktuğu için” tutuklatmak üzere savcının önüne çıkarmışlar.
Savcı ifadelere bakmış, dava esastan komik. Adamı salmış.
Vay! Sen misin salan? Azimli zaptiyeler, adamı sabaha karşı yatağından çıkarıp yeniden gözaltına almışlar. Savcı “salıverme” kararında ısrar edip yine serbest bırakmış.
Sonunda hukuk galip gelmiş(!) Adamı evine gönderen savcı, geçici görevle Zonguldak’a sürülmüş.
BEBELERİNİZİ ZAPT EDİN
Tam da o sırada Başbakanım, bilim adamım, Konya’da gözaltına alınan 16 yaşındaki bir çocuğun muhalifliği üzerine medyaya konuşuyor.
Çocuk “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” için ileri geri konuşmaktan gözaltına alınmıştı hani.
Kadere bakın. Aynı gün Diyarbakır’da “siyasi olaylara karışan” iki yüz kadar çocuk için fişleme listesi yapılıp Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilmesin mi?
Hükümet adamlarının “Biz başa çıkamıyoruz, bari zaptiye haklarından gelsin” dedikleri listede sekiz dokuz yaşında olan bebeler de var.
Bir vukuat da İzmir’de patlak vermiş. Hükümet adamlarına aykırı giden on genç hakkında zaptiye soruşturması başlatılmış.
Aileleri “Bunlar daha çocuk” diyor. Savcılık ise “Ne çocuğu? Eşşek kadar adamlar” diye itiraz ediyor.
Medya leşkerleri de Başbakanım’a, hükümetimin Plaket Kolu Başkanı’na hesabını soruyor.
Daha doğrusu “Çocukla çocuk olunur mu?” türünden laf sokuyor.
* * *
Bakın koca hükümet adamının düşürüldüğü duruma.
Sen daha bir hafta önce memlekette “Plaket Reformu” yap. Partinin ileri gelenleri sana bu başarından dolayı plaket vermeye hazırlansın.
Sonra gel, çoluk çocukla mahkemelik ol.
Medya leşkerlerine “Biz çoluk çocukla uğraşmıyoruz” diye dert anlatmaya çalış.
Bir hatırlatma da “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” için.
“Dört çocuklu bereket” politikasını yeniden gözden geçirmekte fayda var. Sonunda muhalif olacaklarsa ben böyle bereketi ne yapayım?
Paylaş