Paylaş
Birilerinin dillerine yapıştırdıkları “Faiz lobisi” sözcüklerinin de bir anlamı yok.
Bu iki sözcük, olsa olsa aptallar için söylenen “fukaralık marşının” güftesinde bir işe yarar. Hesap ortada!
On milyon liralık dövizi olan, beş altı ay içinde parasına dört milyon lira daha ekledi.
Bu saatten sonra Merkez Bankası faiz arttırmış veya düşürmüş ne yazar?
***
Ben ekonomik kriz kime vuruyor, çıplak gözle görüyorum.
Bodrum’daki tesislerin çoğu “çalıştırdıkları” insan sayısını üçte bire indirdi.
Ayvalık’tan Kuşadası’na, Marmaris’ten Alanya’ya kadar ne kadar işletme varsa aynısını yaptı.
En az bir milyon mevsimlik turizm işçisi boşta kaldı.
Misal bizim siteye yazdan yaza gelen, beş ay çalışıp giden Gaziantepli İsmet bu yaz gelemedi.
Yoğurduğu çiğköftesinden tadamadık. Öte yandan en az yedi-sekiz tanıdığım teknesini büyüttü.
AKILLI TELEFONLARA TEHDİT
Bizim yazlık sitenin Bodrum Yarımadası’ndaki yeri, İstanbul’un Sarayburnu gibi.
İstanbul’da Boğaz’a girip çıkan bir şekilde nasıl Sarayburnu’ndan geçiyorsa, Bodrum’a gelen bir tekne de bizim oralardan muhakkak geçiyor.
Tekne trafiği açısından kozmopolit bir yerde olmanın bir avantajı yok.
Tutulamayan Dolar’ın azdırdığı servetler “şişik egolarını” teknelerine yansıtmışlar. Sen de seyrine duruyorsun, o kadar.
Pahalı tekne, toplumun hayat kalitesine bir şey katmıyor.
Teknen ne kadar pahalı olursa olsun, sonunda o tekneye bulacağın “kaptan” buraların ahalisinden biri olacaktır.
O kaptan dümene geçince de ister istemez “Gördüğün Antep, yediğin pekmez” durumu yaşanacaktır.
Eğer denizde gördüğünüz bir motor yatın arkasından “iple tekneye bağlanmış” bir bot geliyorsa bilin ki görgünün gözü çıkmış, arkadan gelen bota yüklenmiştir.
Batılı bir kaptan asla “o tahliye botunu” iple arkasından taşımaz, bota uçurtma muamelesi yapmaz.
Bizim kaptanlar ise o botu tekneye indirip bindirmeye üşendiklerinden, arkalarından sürüklerler.
Bir hanımefendi çantasını elinde veya kolunda taşır.
Çantasının sapına ip bağlayıp ardından sürüyorsa o hanımefendi artık “bizimle değildir”.
Botunu ipe bağlayıp deryada gezinen bir yat kaptanının ruh hali, davarını çayırda gezdiren bir çobanın ruh halinden farklı değildir.
***
Denizlerde “görgünün gözünü çıkaran” bir halimiz daha var. O da sahile yakın geçen teknelerin hızlarını kesmeye tenezzül etmeme huylarıdır. “Minibüsçü çalımı” ile geçen teknelerin yarattıkları dalgalar katlanarak gelir, iskelelerde patlar.
SİTELERİNİN SOSYAL ORTAMI OLAN
O iskelelerde çay içen, sohbet eden, tavla oynayan yazlıkçılar beş-altı dakikada bir sırılsıklam olurlar.
Görgüsüzlerin yatları “dalga saçtıkça” kıyıdakiler “akıllı telefonlarını” ıslanmaktan kurtarma derdine düşerler.
YAPMA HALİ DAHA DOĞAL
Salçalık domatesini 25 kuruştan pazara çıkarıp, kilosuna 13 kuruşa satmaya razı olan bölgenin üretici ahalisine bir müjdeli haber vereyim.
Bizim sitenin yanında “doğanın canına okuyarak” bina yapan muhterem zenginimiz inşaatını bitirdi. Daha doğrusu ben geldiğimde inşaatı bitmiş buldum.
Denize inen yamaç deşilmiş, Hitler’in sığınağına benzeyen ve Bodrum mimarisi ile ilgisi olmayan beton binalar o yamaca kondurulmuştu.
Tahta iskele yüzünden yazlıkçılara eziyet eden bürokrasi dikkate alınarak “denizin doldurulması” tercih edilmişti. Deniz, enlemesine yüz metreden fazla olmak üzere taşla doldurup, üzerine bildiğimiz beton dökülmüştü.
Sonra o dolgunun “doğal olduğu” iddia edilmişti. Kontrole gelenler de “Doğal olsa bu kadar doğal olamazdı” raporu yazıp iskân izni vermişler.
***
İnşaat sahibi “Derya kıyısına bina dikilmesin” diyen Ak Saraylı Büyük Usta’ya kafa tutarak, bitirdiği dairelerden her birini 12 milyon Euro’dan satışa çıkarmış.
Komşusu olarak gurur duydum.
Paylaş