Deveciden dost tutan kapısını yüksek yapar

İtirazın faydası yok. Hüküm verilmiş, kalem kırılmış. Kurtuluşun kalmamış.

Haberin Devamı

Eninde sonunda sen de beş yüz bin kişilik “Passolig ailesinin mutlu bir ferdi” olacaksın. Bana göre Passolig kartı; maçını küfretmeden, çekirdek çitleyerek seyreden yeni bir futbol seyircisinin müjdesidir.

İKİ hafta mı ne geçti üzerinden. Büyük gazetelere tam sayfa ilân vermişler. “Passolig ailesi şimdiden 500 bini geçti..” diye.
İlânın bu kadar büyük, pahalı ve organize olmasından belli ki orta yerde bir “Kuyruk kapıya sıkıştı” hali var. Sözünü ettiğim ilânın “organize bir kampanya” çerçevesinde tasarlanıp, piyasaya sürüldüğü besbelli.
Gelen eleştirilerin, hatta edilen küfürlerin haddi hesabı yok ki oturup kafa kafaya verdiler. Tepkileri yumuşatmak için de “Passolig’in ne kadar güzel bir şey olduğunu ahaliye anlatma” kampanyası düzenlediler.
Gazete ilânına avuçla para dökülmesi de bu sebepten.

Haberin Devamı

* * *

Düz mantık yürütüyorum.
Bir sektörde işler yolundaysa, o işi yönetenler reklama böyle abanmazlar. Araba çamura saplandı mı “reklama abanalım” tedbiri ilk akla gelendir.
Diyelim ki rakamlar doğru. Passolig kartı alanların sayısı 500 bini geçti. Peki, nerede bu 500 bin kişi? On sekiz takımlı ligdeki maçları izleyebilmek için ahali dokuz stadyuma gidiyor.
Çok şükür, maçlara gelen biletli seyirci sayısı henüz “devlet sırrı” ilân edilmedi. O sayede maçları kaç kişinin para vererek seyrettiğini biliyoruz.


NEREDE BU SEYiRCi?


CUMARTESİ günkü Hürriyet’in spor sayfalarında bir tablo vardı. Bu yılki ortalama seyirci sayımızı, geçen yılın rakamlarıyla kıyaslayan bir tabloydu. Üstelik stadyum başına hesaplanmıştı.
Geçen yıl maçlara gelen seyirci sayısı haftada 200 binin üzerinde. Bu yılın ilk on haftasının ortalaması 112 bin.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş geçen yıl 86 bin 575 seyirci ortalaması ile maçlara çıkmışlar. Bu üç takımın bu yılki ortalaması 39 bin. Kırk bini bile görememişler.
Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Galatasaray’ı ilk kez beş, on bin kişinin önünde top oynarken görüyorum. Seyircinin ortalamasına bir de Passolig ilânlarına bakan normal bir vatandaş, kafanın kayışını koparmadıysa soracaktır:
“Passolig ailesinden sayılan seyirci makûlesi madem maçlara gelmeyecekti, o kartları niye çıkardı?”
Fenerbahçe bu yıl 14 bin 940 seyirciyle oynamış. Geçen yıl bu takım “seyircisiz oynama” cezası aldığında, maçlarına gelen kadın sayısı bile bu rakamın iki katıydı.

Haberin Devamı

* * *

Geçen sezon 33 bin 288 ortalama ile oynayan Galatasaray’ı bu yıl maç başına 12 bin 275 seyirci izlemiş ki Zülfü Livaneli’yi 35’inci sanat yılında Kuruçeşme’de dinleyen konser seyircisi bundan fazlaydı.
Beşiktaş’ın ortalaması da 12 bin civarında. Son iki maçını adını futbolumuzun halifesi Fatih Terim’in adının verildiği stadyumda oynadı. O stadyum büyüklükçe, Fatih Terim’in azametiyle ters orantılı, 17 bin 300 kapasiteli bir şey. Onun bile tribünleri dolmuyor.


KILIMI ALDIRMAM


DEVLETİN “yenileme programı” kapsamında inşa edilip, futbol takımlarının emrine verilen yeni stadyumlar da boş. İki bin seyirciyi göremeyen takımlar bile var.
O zaman bu kart üzerindeki ısrar hatta inat neden?
Kimse “Ayranım budur, yarısı sudur. İçsen de budur içmesen de budur” demiyor. “İleri demokrasiyi” hak ettiğimizden beri, Tek Parti döneminde bile görülmeyen bir “kibirle” yönetiliyoruz.
O kibirle bize dayatılan her şeyi kabullenmeye alıştırıldık.
O yüzden de hatayı kabul edip “Zararın neresinden dönülse kârdır” diyeceğimize Passolig’in faziletlerini anlatan reklamlara abanıyoruz. Burnumuzdaki kıllar bize lazım, aldırmayız.
Siyasetin iz düşümü olan Futbol Federasyonu ne yapıyor?
Bizde federasyonculuk işleri, büyüklerimiz tarafından “zengin çocuklarının eğlencesine” tahsis edilmiştir. O yüzden fikirleri sorulmaz bile. Emredersin, onlar da yaparlar.
Sonra futbolumuzun duayeni Şansal Bey ile Mustafa Denizli “nerede bu seyirci?” diye birbirlerine sorarlar.

Haberin Devamı

* * *

Reklamlar para etmedi ki “iş olayı tartıştırmaya” yani dolaylı olarak övdürmeye gelip dayandı. İlk işaretleri de bu hafta sonu aldık.
Passolig’i açıkça desteklemek ihtiyacı derinden duyulmuş ki, Şansal Bey’in riyasetindeki programda “Passolig sayesinde stadyumlarımızda küfür azalıyor” mealindeki konuşmaları “Hayırdır inşallah” çekerek dinledim.
Haklarını vereyim. Sövüp saymanın Passolig sayesinde azaldığına ben de katılıyorum. Osmanlı’nın Maarif Nazırı’nın “Mektepler olmasa ben nezareti ne güzel idare ederdim?” demesi gibi.
Seyircinin sıfırlandığı gün “küfür meselesi” hepten çözülecek.


Yazarın Tüm Yazıları