Paylaş
Geçtiğimiz hafta “Tenekede gazım var, yazılacak yazım var..” diyenlerin sofrasına Daum’un kellesi servis edildi..
BURSA’da sessiz sedasız yediler Daum’un kellesini..
O Christian Daum ki beyaz Türklerin tamamından (Bay E. dahil..) daha beyaz Türktü.. Bize bizden daha yakındı.. Tam yerli diyemesem de kırma sayılırdı.. Bu özelliği ile dahi bize bizden daha yakındı..
Yerli teknik direktörler arasında “İstiklâl Marşını Ezberden Okuma Yarışması” düzenlense Daum’u tek geçerdim..
“İstiklâl Marşı Okunurken kim Daha Fazla Hislenecek?” yarışması yapılsa, kör maaşımı gider Daum’a basardım..
Ülkemize sekiz sene mi on senemi ne hizmet etti? Bu sürenin tamamında kendini Türklük ruhuna adadı..
Gerçi Türkçeyi iyi konuşacak düzeye gelemedi ama “Türkçe anlama” konusunda herkesten ileriydi..
* * *
Christoph Daum’un lafı nerede ve ne şekilde edilse, Alman Hoca’nın İstiklâl Marşı okunurken gösterdiği esas duruş ile yüzünün ciddiyeti gözümün önünde belirir..
Bir de kravatını bağladığı gömleği yakasında yer alan, kırmızı harflerle yazılmış “Gazi Sucukları..” markası..
Sucuğu boş verin, yakaya alınan reklamdaki “Gazi” sözcüğünün altında gizliden saklıdan bir “Atatürk hayranlığı” vardır da sanki onun altını abartmadan çizmek istemiş gibi gelir bana..
Daum her maça çıkarken yakasında taşıdığı “Gazi Sucukları..” yazısını, sanki kırmızı yeşil şeritli İstiklâl Madalyası taşıyormuş gibi gururla teşhir etmiştir..
O yüzdendir ki Bursaspor’daki işinin bittiğini duyduğumda yüreğim cızzz etti.. Bursa, bu tasarrufu ile sadece iyi bir teknik direktör kaybetmedi.. Resmen ikinci bir Piyer Loti’yi kaybetti..
Şehrin orta yerine dikili Uludağ heybetindeki TOKİ binaları, şimdi siz ağlayın..
İKİ TIFIL OĞLAN
Bu Volkan ile Sercan’ı Bursalı yöneticilerin aklına kim düşürdüyse Allah’tan bulsun.. Umre yollarında cüzdanlarını kaybetsinler..
Volkan ile Sercan yokken takımda işler iyiydi.. Bu çocukların Bursa’daki işlevleri bitmişti..
Zaten bir futbolcu takımını iki kez sevindirir.. Bir transfer edilip takıma getirildiğinde.. İki satılıp, takımdan gönderildiğinde..
Bu oğlanlar da Bursa’yı giderken yeterince sevindirmişlerdi.. Daha sonra oynayamayıp, ayrıldıkları takımları da böyle neş’eye boğdular.. Derken bir baktık ki ikisi birden yeniden Bursa’da..
Sercan aslında çok iyi futbolcu.. Tek eksiği gol atamıyor olması.. Kendisinden gol beklemezsen sorun yok.. Kırk yaşına kadar hizmet verir..
Volkan arkadaşından biraz daha değişik.. Bu oğlanın suratında “Yerleşik bir hüzün..” var..
Her şeye, her kese ağlamaklı bakıyor.. Futbol yayınlarında ekrana gelen bu ağlamaklı hali bende “Ustasından dayak yemiş berber çırağı..” çağrışımı yapıyor..
Uzun etmeyelim.. Bu iki kafadar geldiğinden beri Daum’un işi rast gitmedi.. Daha önce “bana göre” güzel işleyen takım düzeni bozuldu, futbolcular eskisi gibi ritim tutturamaz oldu..
Daum’da da biraz kabahat var..
Takıma bildiğin Volkan ile Sercan gelmemiş de sanki Messi ile Ronaldo gelmiş.. Her maç bu ikiliye mutlaka şans veriyor.. Yani her seferinde aynı şeyi deneyip, her denemesinden farklı şey umuyor..
Albert Einstein’ın da tıklama sayısı artıyor..
* * *
Ne zaman bir teknik direktörün kellesi kopsa, melek tabiatlı spor yazarlarının kanatlarına bir tüy eklenir..
Kelle merakı bundandır.. Ne kadar çok tüyün varsa, o kadar yükseğe kanatlanırsın..
Kelleden kelleye de fark var tabii..
Tecrübeli, kariyerli teknik direktörlerinki “Koyun kellesi” lezzetindedir.. Yolun başındaki taze hocalarınki ise “Kuzu kellesi” tazeliğindedir.. Yemesi de hazmı da kolaydır..
“Sığır kellesi” ise genelde klüp başkanlarına yakıştırılır..
Yemesi biraz zordur.. Bir camia beş altı senede bir başkan kellesi verir.. O da klüp başkanı gamsızlıktan kasabın bıçağını yalayacak noktaya gelmişse..
SIRADAKİ KELLE
Bu meslekte geçirdiğim yıllar, gördüğüm meslek içi yüksek kurslar, aldığım sıkı aile terbiyesi bana “sıradaki kellenin” kime ait olacağını kabak gibi gösteriyor.. Beni Twitter’a sokmadıkları için o ismi sizlerle buradan paylaşayım..
Roberto Mancini..
Bu pazar maçlardan sonra spor programları arasında dolanırken bundan yüzde yüz emin oldum..
“Artı Futbol..” diye bir programda tanıdık yüzlere denk geldim.. Oraya takıldım.. Bir moderatör, dört konuklu programda Galatasaray’ı tuttuklarını bildiğim Levent Tüzemen ile Turgay Demir kardeşlerim Mancini’yi lime lime ediyorlardı..
Fenerbahçeli Gürcan Bilgiç ise arada bir “İyi de bu söyledikleriniz Chelsa maçında sıfır şutu açıklamıyor..” türünden laf sokuşturup, meslektaşlarını fiştekliyordu..
İki spor yazarı arkadaşımın söyledikleri şeylerden çıkardığım sonuçları başlıklarıyla özetlemek icap ederse..
EVVELA.. Bu Mancini denen adam doğru tercih yapamıyor.. Şaşkın bir şahıs olduğundan, oyuna kimi sokacağını bilemiyor..
SANİYEN.. Bu Mancini denen adam Galatasaray’ı podyuma çevirdi.. O geldiğinden beri futbolcular, sahada defile yapılıyormuş gibi kırıtarak geziniyorlar..
SALİSEN.. Bu Mancini denen adamı getiren Ünal Aysal, milyarder bir işadamı olabilir ama aslında çok cahil bir şahıs.. Belli ki parayı tesadüfen kazanmış..
RABİYEN.. Bizim maaşla çalıştığımıza bakmayın.. O yola girmeyi isteseydik Ünal Aysal’dan
daha zengin olabilirdik..
* * *
Özetlersek Mancini’nin akibetinden eminim lakin vade veremiyorum.. Şimdilik iki vakte kadar diyelim..
Paylaş