Çıtçıtım mazi, yerleri kazı!

Kraliçe’nin şövalye yapıp “Sir” unvanı ile asiller katına yükselttiği dünyaca ünlü İngiliz şarkıcısı Elton John, hakkında yayınlanan eğlenceli bir makale yüzünden Guardian gazetesini mahkemeye verdi. Bakalım neler oldu?

Haberin Devamı

DAVALIK olan makalede Elton John’un yürüttüğü yardım organizasyonları ile dalga geçilmişti.
Makalede, sözü edilen yardım organizasyonlarının Elton John’un eğlencesi olduğu, kimi ünlülerle tanışmak için o etkinlikleri düzenlediği, toplanan paraların masrafı bile zor çıkardığı anlatılıyordu.
Elton John’un avukatları ise makalenin “saldırgan, art niyetli ve edepsiz bir üslupla” yazıldığı görüşündeydiler.

***

Duruşmaya bakan hâkim “aklı başında bir okur o makaleden böyle bir sonuç çıkarmaz” deyip, suçlamaları reddetti.
Guardian gazetesi, mahkeme kararını okura duyuran bildirisini şu cümle ile bitirdi:
“Elton John’un mizah duygusunu kaybetmiş olmasından dolayı çok üzgünüz.”

Haberin Devamı

MEDYA KAZALARI

SPOR sayfalarımızın paşalarından, dünya durdukça namı Babıali’de yürüyesi, Gazeteciler Cemiyeti tarafından adına destanlar düzülesi, spor servisinin kapısında mor sürüler sağılası Cömert Arslan son yazımın daha mürekkebi bile kurumadan beni aradı.
Konuşmasına da “Abi, biraz evvel rahmetli aradı” diye girdi.
Lafın tamamı deliye söylenir. Yazının konusu aklıma gelmesiyle birlikte lafın nereye gideceğini anlamıştım. Önce “eyvahlandım” ama içime de bir rahatlama geldi.
O gün çıkan yazımda “Merhum Türel” diye adını geçirdiğim, sporumuzun büyük isimlerinden Metin Türel’in yaşadığını öğrenmek bana yaptığı maddi hatayı unutturmuş, tam tersine sevindirmişti.
Metin Ağabey’i ise üzmüştü.
Cömert’inki ile başlayan telefonlar susmadı. Her arayan Metin Türel’i ne kadar sevdiklerini, yazımdaki hata yüzünden ne kadar üzüldüklerini söylüyordu. Bir insanın bu kadar çok seveni olması da ayrı bir güzellik, her kula nasip olmaz.
Sonra “üzüntünün asıl sebebi” detaylandı.
Olay yaşamakta olan birinin üzerine çarpı işareti kondurmaktan çıktı, yazıda anlattığı “hakem tartaklama” meselesine geldi. Asıl üzüntü kaynağı buymuş.

***

Haberin Devamı

Ben Metin Türel’i bizim takıma gelmeden önce gazetelerde çıkan fotoğraflarından tanırdım. O fotoğraflarda tanıdığım Metin Türel; uzun boylu, yapılı, sarı saçlı, babayiğit kesiminde bir adamdı.
Dünya gözüyle ilk görüşüm ise şehrin orta yerindeki meydana bakan İbrahim Karayiğit’in müsteciri olduğu Ferah Kahvesi’nde oldu.
Takımın ilk transferlerinden Metin Türel, yaz başı olduğu için artık yakılmayan dev kömür sobasının başında birileriyle sohbet ediyordu.

KURTARICI GİBİ

METİN Türel, yaz başı olduğu için artık yakılmayan dev kömür sobasının başında İbrahim Ağa ve diğer yöneticilerle sohbet ediyor, elindeki futbol topunu da pat küt yere vurup tutuyordu.
O takıma daha sonra İstanbulspor’dan Güngör Tetik, PTT’den Zekai Selli, Gençlerbirliği’nden Burhan ve Aykut da gelecekti.
Takım ilk galibiyetini Sarıyer’e karşı aldığında golü atan Güngör Tetik’i seyirci omuzlayıp stadın dışına çıkaracak, bulduğu bir at arabasının beygirlerini çözecek, beyaz renklisinin üzerine Güngör Abi’yi bindirecekti.
Güngör Tetik, İstanbul’u fetheden fatihin şehre girmesi gibi, at üzerinde bir buçuk kilometre yol gidecekti.
1965 ile 1968 yılları arasındaki zaman dilimini yaşamayan, futbolumuzun o hallerini bilmeyenlere anlattığımız herşey tevatür gelir.
“Turistik seyahat” dendiğinde ancak şehrin birkaç kilometre ötesindeki bir suyun başına pikniğe gitmeyi anlayan insanlar, o yıllarda futbolun peşinden şehir şehir dolaşmıştı.
İki Ege takımı karşı karşıya geldiğinde, şehirlerden birinden diğerine birkaç bin insan göçerdi.
Çıkan taraftar kavgasında “şeref tribününden” atılıp bacağını kıran paşa gördük. Şike olduğunu seneler sonra “özel sohbetlerde” öğrendiğimiz kimi maçlar için kendimizi yırttık.
Ve nihayet, kuruluşumuzun birinci yılında küme düşmekten son anda kurtulduk. Biz “deplasmanda 2-1 yendik” diye sevinmişiz. Meğer son maçtan önce rakip takımın iki hayati oyuncusuna altışar bin lira para verilmiş.
Bunları oturup tarihiyle, isimleriyle, mekânıyla yazsam Cömert Arslan telefondan başını kaldıramaz.

***

Haberin Devamı

Metin Ağabey meselesine gelince; ben oyunu tatil eden bir hakemin tartaklanarak sahaya döndürüldüğünü yazdım. Metin Ağabeyim yakınlarına böyle bir şeyin olmadığını, hiç yaşanmadığını söylemiş.
Koskoca Metin Türel ile inatlaşacak, ille de oldu diyecek halim yok. O ne söylüyorsa doğrusu odur.
Hayatta olduğunu öğrenmenin memnuniyeti bana yeter de artar bile.
Yazdığımı geri alıp düzeltiyorum:
“Metin Ağabeyim kimseyi tartaklayıp, sahaya zorla sokmadı. O maçta eli havaya kalkmıştı. Hakem onu zor durumda bırakmak için havadaki eline kafa attı. İhtimal ben de onu görüp yazdım. Keyfiyet budur.”
Gönüller hoş olsun. Yeter ki Elton John gibi mizah duygumuzu kaybetmeyelim.

Yazarın Tüm Yazıları