Paylaş
Hükümet adamlarına aykırı giden biri, bir yerde konuşacak kürsü bulup “tapelerden” laf açtı mı kafasına pabucu yiyor.
Söylediği “tapeli laflar” haber olarak güme gidiyor. “Kafaya fırlatılan pabuç” öne çıkıyor.
Flaş. Flaş. Flaş.
“Aykırı gidenlerin lideri yine kafasına pabucu yedi.”
Ardından pabucu fırlatana teşhis:
“Saldırgan meczup...”
Yani kayışı kopardığından kafası “eğitim reformcusu” kafasına dönmüş, boş dönüyor.
* * *
Hükümet adamlarının her işine “eğri” muamelesi yapan muhaliflerimizden Altı Kazık Partisi’nin sekreteri kürsüye zıplamış, kamuyu bilgilendiriyor.
“Saldırgan meczup değil. Profesyonel.”
Nereden bildin? Üzerinden POS makinesi mi çıktı? Orası biraz flu kalıyor, yani bulanık.
Muhalefete göre hükümet adamları Milli Eğitim’e bağlı olmayan bir “Ayakkabı Fırlatma Meslek Lisesi” kurdu. Orada keskin nişancı yetiştiriyor.
ÇARE AMERİKA’DA DEĞİL
Eee! Madem kamuyu bilgilendiriyorsunuz, biraz da mafyaya 700 bin dolar kaptırdığı için mağdur olan eski başkanınızın işlerini anlatın.
Seçilmiş olanı ki, dedesi Anıtkabir’de Atatürk’ün tam karşısında yatıyor, korkudan neredeyse altına yapacak.
Bir zamanlar liderliği yetersiz bulunan “Mülayim bakışlı gözlüklü şahsiyete” karşı ismi duvarlara “Çare Budur” diye yazılan “Eski Başkan” nasıl çaresiz kalmışsa, teee Amerika’ya gidip “mafya” aramış.
“Eski Başkan” yabancı mafya tercihinde tepeden tırnağa haklı.
Adamların haydutları bile marka. Bir “Al Capone” diyorsun, ismi ağzını doldurup, avurtlarını şişirtiyor. Üzerine yetmiş tane film çektiler, hâlâ Al Capone efendiye doyamadılar.
Amerika iyidir, iyidir. Sıkıştın mı oraya gideceksin. Bak, kızımız Ece Erken doğurmak için oraya gidiyor. Yerli ebelere güvenmediğinden değil, marka olmadıklarından.
Mafya lazım olduğunda adam Amerika’ya koşturmuş, çok mu?
* * *
Ancak kafasına pabucu yiyen muhalefet sözcüleri bunun çaresini Amerika’dan beklemesin. Çünkü sorun yerlidir.
Hükümet adamları “Attığını tutturan” profesyonel “Ayakkabı Fırlatıcısı” mı yetiştiriyor? Sen de muhalefet olarak buna karşı çare geliştireceksin.
Şahsen aklıma “cami düzeni” geliyor. Önerebilirim.
Camilere ayakkabı ile girilmez ya! Basın toplantısı yaptığın zaman aynı düzeneği uygula. Toplantı salonunu halıyla, kilimle, hasırla döşe.
Seni dinlemeye gelen gazeteciler, televizyoncular, konuklar ayakkabılarını dışarıda çıkarsınlar. Böylece oraya gönderilen “profesyonel ayakkabı fırlatıcısının” eli kolu bağlansın.
Sen tedbirini aldıktan sonra ne yapabilir ki? Çıkarıp çorabını mı kafana atacak?
DEMOKRASİNİN HAZMI GÜÇ
Bütün bunlar “demokrasiyi sindiremediğimiz için” başımıza geliyor. Ahalice sindirim sistemimiz zayıf. Bunu ispat için önünüze üç adet yaşanmış ve gazetelere geçmiş olay koyuyorum.
Varan biiir. Elazığ’ın Gözeli köyünde çobanlık yapan Aydın Kıyak (65) yuttuğu sineği öldürmek için tarım ilacı içip hastanelik olmuş. On altı gün komada kalan çoban, “Koyunlara da veriyoruz, bir şey olmaz” deyip kendisine ilacı içiren koyun sahiplerinden şikâyetçi olmuş.
Varan ikiii. Elazığ’daki olayın aynısı İstanbul Sultanbeyli’nde yaşanmış. Yutulan sineğin ardından içilen tarım ilacı bu kez can almış.
Varan üüüç. Adıyaman’da yaşayan Şevket K. (48) adlı vatandaş midesinin kirlendiğini düşünüp, suyla karıştırdığı sıvı sabunu içmiş. Ölümden dönen Şevket, yerel muhabirin, “Kendinizi daha temiz hissediyor musunuz?” sorusuna surat asıp, cevap vermemiş.
* * *
“Yük taşımaya” gelince kanadını, “uçmaya” gelince de ayaklarını gösteren muhalefetimiz, bundan böyle “devekuşu gibi” davranmaktan vazgeçmeli. İnsanımızı tanıyıp, ona göre çare geliştirmeli.
Belli ki demokrasi sıvılaştığında midemizi bozuyor. Pabuç olduğunda ayağımızı sıkıyor.
Çıkarılıp fırlatılması bu sebepten, sen de kafayı kollamaya bakacaksın!
Paylaş