Paylaş
7 Haziran seçimini bir sene bekledik.
Yazdık, çizdik, konuştuk. Altından girdik üstünden çıktık, nihayet yapıldı. Bugünü de sayarsanız aradan tam 67 gün geçmiş. Sanki Türkiye’de hiç seçim yapılmamış gibi “ferah fellek” yaşıyoruz.
Yeni bir seçimi konuşuyoruz.
Bu kulunuz seçimden iki gün sonra “Hükümet kurulamayacağını” gayet açık seçik bir dille, net ifadelerle yazdı. Bizi yazardan çok komedyen saydıklarından o yazıların üstünde duran olmadı.
* * *
İşin o safhasını “Ben demiştim” diye şişinmek için anlatmıyorum. Ben, OECD raporları sayesinde resmi kayıtlara geçen ortalama zekâmızın “87 IQ” olduğunu öğrendiğimden beri kendi ahalimle helalleşmişim.
Koca Avrupa’nın zekâ haritasında, bizim altımızda kalan iki ülke var. Biri “84 IQ” ile Arnavutluk, diğeri de “85 IQ” ile Makedonya.
Hallerimiz böyleyken “hükümet” kurulamayacağını haziranın başında yazmışım, Rebi-ül Ahir ayının
sonunda yazmışım,
kıymeti harbiyesi yok.
Çünkü bizim ahalinin siyasi hassasiyeti, pehlivanlarımıza kispet dikilen “manda gönü” kalınlığında olduğundan, ona kurşun dahi işlemiyor.
İFLAS ETMİŞİZ
Hassasiyetlerimiz başka başka. Misal “Bir kedi bize savaş açtı” risalemize gelen tepkilerden öğrendiğim gibi bir “hayvan hakları” hassasiyetimiz var.
Kötü bir şey değil, bilakis iyi bir parametre.
Lakin sandığa gidip, milli iradeye katkı yapmak üzere oy kullandıktan sonra “neden hükümet kurulmadığını” iki ay sonra bile merak etmeyen ahalimizin demokratik hassasiyeti ile kıyaslandığında bizi biraz “durgun zekâlı gibi” gösteriyor.
Gazetelere haber üreten medya leşkerlerinin yalancısıyım. İcrada işlem gören dosya sayısı 23 milyon olmuş. Hani mahkemeler “dosya yığınlarının” altında kalmayıp hızlı karar üretseler, Türkiye her gün evden eve taşınacak.
Kamyonlar bir evden aldıkları malı başka yerlere taşıyacaklar. Mudo mağazaları arasındaki mal becayişi gibi, koltuk takımları, buzdolapları, televizyonlar, yatak takımları oradan oraya gidip gelecek.
* * *
Allah’ın ihsan etmediği güzelliği hıyardan bekleyip, geceleri yüzüne salatalık maskesi yapan eğitimli bir kadın; kendinden esirgenen demokratik hakkın peşinden gitmiyorsa ona hesap soramazsın.
Allah’ın gücüne gitmese bile salatalığın gücüne gider.
En büyük lüksü “Televizyon karşısında çekirdek çitlemek” olan yiğitlerimizden biri Yunanistan’ın neden battığına dair fikir üretip, başına gelenlere sessiz kalıyorsa suçu çekirdeğe yükleyemezsin.
İMAN İSTİKRAR!
Benim 7 Haziran’dan beri kafama takılan iki konu var. Öncelikle “hükümetin niye kurulamadığını merak etmeyen” ahalimizin fikrinin nasıl seyirdiğini merak ederim.
İkinci olarak da “dökünecek su bulamadığı halde” ekonomik gidişatından memnun olan çulsuz kiracının başına ne geldiğini düşünürüm.
Seçimden önce Ak Saraylı Büyük Usta, faize takmıştı. Doları sallandıkça ekonomi de sallanıyordu. Seçime kriz beklentisi ile gitmiştik.
İşadamlarının suratı ağlamaklıyken o günlerde sadece aracına bindiğim bir taksicinin yüzünde kıl oynamıyordu. Tuzu kuru taksici üç dairesinden gelen kira gelirine güvenip “Kriz bana koymaz” diye övünüyordu.
Lakin kafayı kiracılardan birine fena takmıştı.
Su parası ile başa çıkamadığından evdeki her türlü temizlik faaliyetine son veren kiracının karısı “Pislik içindeyiz” diye dert yanıyormuş.
Taksicinin merhametli karısı “Siz kombiyi istediğiniz gibi kullanın, su parasını ben bizim beye verdiririm” diye araya girmiş. Taksici de karısının hatırına kiracısının su faturasını “Allah rızası için” kendi ödeyip durmuş.
Seçimden önceki gece taksicinin kapı zili çalınmış. Gelen zar zor geçinen kiracısıymış.
“Biz hanımla konuştuk, yarın Ampul Partisi’ne oy vereceğiz. Siz de verin, memlekette istikrar bozulmasın” demeye gelmiş.
Taksici hikâyesini “Akşam eve gideyim ona istikrarı göstereceğim” diye bitirmişti. Başına gelenden iki satırla bahsettiğim o taksiciye bir daha denk gelmediğimden, kiracısının akıbetini öğrenemedim.
* * *
Seçimin üzerinden altmış yedi gün geçti, kimse hükümet aramadığına göre vatandaş “taksicinin kiracısı” ile aynı hissiyatta, yani istikrardan memnun.
Bu kafayla ikinci seçime gidiyoruz. Muhtemelen ya kasım başı ya sonunda milli iradeyi yine şahlandıracağız. Sandıktan “paşa gönüllere uygun” bir sonuç çıkmazsa, o seçimi de saymayacaklar.
Ondan sonra da “Allah’ın hakkı üçtür” seçimi konuşulacak!
Paylaş