Paylaş
DÜN bir okurum bana ulaştı. Bu genç okur haftalar öncesinden Ark Organizasyon adındaki firmaya Winterfest kapsamında Uludağ’da 4 gece 5 gün konaklama için rezervasyon yapar, ödemesini gerçekleştirir. 12-16 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek tatilin hazırlıkları devam ederken 6 Şubat’ta hepimizi üzüntüye boğan Kahramanmaraş depremi gerçekleşir. Depremi haber alan, facianın boyutlarını kavrayan okurum hemen organizasyon firmasının temsilcileriyle temasa geçer. Ülkede milli yas ilan edildiğini, böyle bir dönemde tatil yapamayacaklarını belirterek rezervasyonun iptalini talep eder. Ancak firma yetkililerinden beklemediği bir cevap alır. Eğlencelerin iptal edildiğini belirten yetkililer organizasyonunun gerçekleşeceğini, iptalin mümkün olmadığını açıklar. Üstüne bir de iptal hakkının organizasyondan ‘3 hafta önce gerçekleştirilmek zorunda’ olduğunu da belirtirler... Okurum şöyle diyor:
- Depremin acısını yaşarken Uludağ’da kayak tatili yapmayı doğru bulmadım. Bunun mücbir sebep olduğunu karşı tarafa bildirdim. Ancak ne desem nafile. “Biz istersek iptal ederiz” dediler.
Bu arada bilmeyenler için yazayım. Mücbir sebep; hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk, afet ve buna benzer hallerdir. Okurum organizasyon sahiplerine bunu anlatmaya çalışmış...
VAKA 2
HÜRRİYET Foto Muhabiri Murat Şaka’nın telefonu 6 Şubat Pazartesi sabahı saat 06:00 civarında acı acı çalar. Telefonun ucundaki isim şefi Levent Kulu’dur. Kulu aceleyle Kahramanmaraş merkezli depremin haberini verir. Araç temini dahil hazırlıklar hızla tamamlanır, Murat Şaka’nın da dahil olduğu sekiz kişilik gazete ekibi hemen yola düşer. Murat Şaka 17 saatlik yolculuğun ardından depremin vurduğu şehirlerden Hatay’dadır. Murat yedi gün boyunca deprem bölgesinden sayısız fotoğraf ve haber ulaştırır İstanbul’daki merkeze. Bu fotoğraf ve haberler günlerce Hürriyet sayfalarında yer alır. Murat’ın da dahil olduğu Hürriyet ekibi sadece haber geçmez, farklı farklı şehirlerde kah yardım çalışmalarına destek verir, kah aksaklıkları ilgili yerlere bildirir, deprem yaralarını sarmak için bölgeye koşan binlerce gönüllüye destek olur.
Murat Şaka deprem bölgesindeki görevini başka bir arkadaşına devredip İstanbul’a 13 Şubat’ta gece geç saatlerde ulaşır. Sabah telefonuna bir mesaj düşer. Mesajın sahibi Midyat Antik Otel’dir. Depremden haftalar önce yaptığı üç günlük kısa bir tatil rezervasyonunu hatırlatan mesajda 10-13 Şubat tarihli konaklama nedeniyle kendisinden ‘politikaları gereği’ ücret tahsil etmek zorunda olduklarını belirtirler. Hemen ardından konaklama bedeli Murat’ın kredi kartından kesilir.
Murat otele ulaşır, bir haftadır deprem bölgesinde bulunduğunu belirtir. Konaklama yapmadığı için bu tahsilatın kendisinden alınmasının yanlış olduğunu anlatır ancak bir sonuç elde edemez. Karşı taraf ısrarla prensip ve politikalarından bahseder. Onca koşuşturma arasında rezervasyonunu iptal etmeyi atladığını anlatıp duran Murat’ın ısrarları sonunda kendisine haziran ayına kadar istediği bir tarihte konaklama hakkının baki olduğunu belirtirler ancak geri ödemeye yanaşmazlar. Murat da “Böyle bir otelde bundan sonra kalmam” der teklifi reddeder.
İşin en ilginç tarafına gelince... Murat’ın deprem bölgesinde olduğu gerçeğine kulak tıkayan bu otel depremzedelere ücretsiz konaklama açan oteller listesindedir.
7 Şubat Hatay Murat Şaka
NE ACI, NE AYIP...
Yukarıda yazdığım iki vaka ile ilgili öncelikle belirtmek istediğim bir durum var. Her iki şirket de aslında sonuna kadar haklı. Ancak normal bir zamanda...
Ülkede deprem olmuş. Yer yerinden oynamış, milli yas ilan edilmiş, insanlar ne yapabilirim telaşındayken “Ben anlamam. Kanun kitap böyle diyor, prensibim şöyle, politikam böyle” diyemezsiniz. Deprem nedeniyle ülkede binlerce organizasyon iptal edildi. Eğlence yerleri kapandı, restoranlar hizmetlerini askıya aldı, okullar tatil edildi, yurtlar boşaltıldı vs. Tüm bunlar olurken insanlara dönüp de “İptali zamanında yapmadınız” demek de neyin nesi? Bu insanlar depremin olacağını üç hafta önce nasıl bilecekti ki? İnsanlar yardımlaşma için bu kadar çaba gösterirken ‘yasal mevzuat’ bahanesiyle anlayışsızlık gösterilmesi ne acı, ne ayıp...
Paylaş