Paylaş
Eroğlu, “3. köprü ve yollar için kesilen ağaçların en az 5 katı kadar ağaç dikilmesini mecburi hale getirdik. Orada en az 6 noktada yaban hayatının geçişi için ekolojik köprü yapılması şeklinde bir taahhütname aldık” dedi. Doğrudur. 3. köprü ve yolları için kesilen ağaçların yerine tam 2 milyon ağaç dikilecek. Hayvanların göç yollarına ulaşımı ya da su ve yiyecek gibi hayati ihtiyaçlarını gidermesi için de ekolojik köprüler yapılacak. Peki ama bunların yapılması için nasıl bir karar mekanizması işledi? Projenin sahibi devlet mi, projenin uygulayıcısı özel sektör mü düşündü, karar aldı ve uygulama için düğmeye bastı? Hayır... Gelin nasıl bir süreç izlendiğini hatırlayalım.
ÇESD RAPORU İSTEDİLER
Öncelikle 3. köprü projesi bir torba yasa maddesi ile Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) muaf tutuldu. Ancak ihaleyi kazanan grupla projenin finansmanı için masaya oturan 7 banka projenin çevresel ve sosyolojik etkilerinin yer alacağı ‘ÇESD’ raporu istedi. Bu raporun önce hazırlanması, sonrasında ise projenin bu rapora uygun hale getirilmesi için çok uzun bir süre finansman anlaşması donduruldu. Proje, çevresel kaygıları giderecek hale getirilince 2.3 milyar dolarlık finansman anlaşması imzalandı. Bankaların bu talebinin arkasında ise sözkonusu raporun yabancı kreditörlerce istendiğini vurgulamamızda fayda var. Peki ama yabancı kreditörler, bizim 3. köprü ve yolları projesinin çevreye etkisini neden bu kadar mesele etti. Çünkü ortada Ekvator (Equator) prensipleri var.
DÜNYA BANKASI DEVREDE
Bu prensipler, Dünya Bankası’nın özel sektör kolu olan IFC’nin öncülüğünde finans sektörünün, proje finansmanında, sosyal sorumluluk ve çevre riskinin yönetilmesi konusunda emsal olarak kabul ettiği prensipler. 2003 Haziran’ında IFC’nin çevre ve sosyal sorumluluk standartları esas alınarak 50 milyon dolar ve üzeri bütün projelerin finansmanında uygulanması 10 uluslararası banka tarafından gönüllü olarak kabul edildi. 2006’da da prensipler yeniden revize edildi ve tamamen IFC’nin sosyal, çevresel sürdürülebilirlik konusundaki standartları ile uyumlu hale getirildi. Ekvator prensipleri, bütün ülkeleri ve bütün sektörleri kapsıyor. Proje alt limiti de 10 milyon dolara düşürüldü. Aralarında bazı Türk bankalarının da bulunduğu, Ekvator Prensipleri Anlaşmasını kabul eden bankalar, hükümet dışı organizasyonlar adına sosyal sorumluluk gerektiren yatırımlar için önemli bir adım atmış sayılıyor. Gelelim sizleri bu kadar bilgi bombardımanına tutmamın nedenine.
Önceki gün Resmi Gazete’de yayınlanan yeni Çevresel Etki Değererlentime (ÇED) yönetmeliği, toplu konut projelerini, AVM inşaatlarını, gölden, denizden milyonlarca metreküp kum çekmeyi, orman ve tarım arazilerindeki dönüşümü denetimsiz bıraktı.
BANKALAR NE YAPACAK?
Dün bazı bankaların genel müdürlerine işte bu soruyu sordum. Aldığım cevapları şu şekilde özetleyebilirim: “Çevre artık bir kriter olarak bizim finansman prensiplerimize yerleşti. Bankaların bu konudaki sorumluğu sadece Türkiye’ye değil artık dünyaya karşı. Çünkü Ekvator prensiplerini imzalamış durumdayız. Projeler ÇED kapsamı dışına alınsa da biz ÇED’imizi isteriz.” Hatırlatmam da fayda var. Türk bankalarının bir bölümü bizzat Ekvator Prensipleri’ni imzalamış durumda. İmzalamayanlar da bu prensipleri yok farzedemiyor. Çünkü yurtdışından kendileri sendikasyon kredisi alacağı zaman burada finanse ettikleri projeler gündeme geliyor. Anlayacağınız Ekvator’dan kaçış zor. Köprülerle denizleri, yollarla ormanları aşsanız da çevre problemini aşmanız günümüz dünyasında o kadar da kolay değil. ÇED yoksa, Ekvator var!
Paylaş