Paylaş
Kararın değerlendirme bölümündeki dökümde bu sorunun tespit edildiği 36 ilçenin adı veriliyor.
YSK’nın İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimini iptal etmesine yol açan uygulama, ilçe seçim kurulu başkanlarının yasa hükmüne aykırı bir şekilde kamu görevlisi olmayan kişileri sandık kurullarına başkan atamalarıdır.
İstanbul’da 31 Mart’ta toplam 31 bin 124 seçim sandığında oy kullanıldı. Bu sandıklardan yalnızca 754’ünde bu durum yaşanmış. Yani yüzde 2.4’ünde... Bazı ilçelerde kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı sayısı yok denecek kadar az. Örneğin Kartal ve Pendik ilçelerinde sayı 1’le sınırlı. Kadıköy’de 5, Başakşehir’de 10 sandık kurulu başkanı bu durumda. Bu sayı Fatih’te 30, Çekmeköy’de 47, Sultangazi’de 51, Şişli’de 68’e yükseliyor. En yüksek rakam Beşiktaş’ta: 102.
Görüleceği gibi bazı ilçelerde -çok az ya da tek de olsa- bu sorun bir şekilde ortaya çıkıyor.
*
Nereye gelmek istiyorum?
YSK, söz konusu görevlendirmelerin seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırdığını belirterek, bu durumun sonuca müessir olduğuna hükmedip seçimi iptal etti.
Kabul edelim ki, burada sorumluluk ilk bakışta büyük ölçüde ilçe seçim kurulu başkanlarına gidiyor.
İlçe seçim kurulu başkanları 298 sayılı seçim yasasının 18’inci maddesi uyarınca bulundukları ilçelerdeki en kıdemli hâkimlerdir.
Peki bu durumda İstanbul’un en kıdemli, en tecrübeli hâkimlerinin bir araya gelip ortak bir organizasyonla bu seçimi sakatladıklarını mı düşüneceğiz?
Böyle bir düşünce mantığa aykırı, hayatın akışına aykırı...
*
Kanımızca hadise, büyük ölçüde, ilçe seçim kurulu başkanlarının kaymakamlıklardan gönderilen listelerden kurayla seçtikleri sandık kurulu başkanlarının mazeret bildirmeleri karşısında sıkışınca, dışarıdan görevlendirme yoluna gitmiş olmalarıdır.
Yasanın önceki hali, ilçe seçim kurulu başkanına sandık başkanlarının seçiminde aslında belli bir yetki alanı tanıyordu. Yasaya göre, ilçe seçim kurulu başkanı ile bu kuruldaki dört siyasi partinin temsilcileri, her bir sandığın başkanlığı için “iyi ün sahibi olmakla tanınmış okuryazar kimselerden” birer aday gösteriyordu. Daha sonra bu beş aday arasından kura çekilmesi suretiyle biri sandık başkanı oluyordu.
İyi ün sahibi olmakla tanınmış okuryazar kimseler genellikle öğretmenler ve memurlar oluyor, bu konumlarıyla sandık kurulunda bir ağırlığa sahip oluyorlardı. İlçe seçim kurulu başkanının adayının kazanma şansı beşte birdi. Yasa 2018 Mart ayında değiştirilince sandık kurulu başkanının doğrudan kaymakamın göndereceği kamu personeli listesinden kurayla seçilmesi yöntemi getirildi.
Peki ya listeden seçilen sandık kurulu başkanları mazeret gösterip görevi üstlenemeyeceklerini bildirirlerse? İlçe seçim kurulu başkanı, açığı yine gelen listeden kurayla kapatmalıdır.
Tartışmalı tasarruflar işte bu noktada beliriyor. Listelerin sayıca yine de yeterli olmadığı durumlar olabiliyor. Bir şekilde seçim kurulu başkanlarının, özel okul öğretmenlerine, banka çalışanlarına ve emekli memurlara yöneldikleri anlaşılıyor.
Her halükarda sorunun sandık kurullarının oluşumuyla ilgili sistemdeki bir geçiş dönemine rastladığı da göz önünde bulundurulmalıdır.
*
Burada üstünde durmamız gereken nokta şu: Yeni sistem ilk kez 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulandı. Muhtemelen bugünkü ilçe seçim kurulu başkanlarının çoğu 24 Haziran’da da görevdeydiler.
Şimdi haklı olarak herkesin aklına takılacak olan bir soru var: Bundan 11 ay önce gerçekleştirilen bu seçimde Türkiye’nin genelinde bazı sandık kurulu başkanları yine kamu personeli dışından görevlendirilmiş olabilir mi? 31 Mart’taki İstanbul tecrübesi ışığında tam bir güven duygusuyla “Hayır, yüzde yüzü kamu personelinden seçilmiştir” denebilir mi?
İstanbul seçimi büyük bir çekişmeye sahne olduğu için büyüteç altına yatırıldı ve 754 sandıkta bu durumun yaşandığı ortaya çıktı.
Bu çerçevede bir soru daha sorabiliriz. İstanbul’daki sandıklar üzerinde yürütülen titiz inceleme 31 Mart yerel seçiminde Türkiye’nin kalan 80 ili için tekrarlansa sizce nasıl bir sonuçla karşılaşırız? Sakın 31 Mart’ta İstanbul’da tanık olunduğu gibi sandık kurulu başkanları arasında birçok özel okul öğretmeni, banka görevlisi karşımıza çıkmasın?
Türkiye bu ihtimalin sonuçları göğüslemeye hazır mı?
Ben sadece aklıma düşen bazı soruları paylaşıyorum. Ne yapayım, bu gibi soruların yanıtlarını merak etmekten ve yeni sorular sormaktan kendimi alıkoyamıyorum bir türlü...
Paylaş