Paylaş
YSK bu sorunun sonuca “müessir olduğuna”, yani “etkili olduğuna” kanaat getirdiğine göre, kuruldan beklenen, gerekçeli kararında “nasıl müessir olduğunu” hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir berraklık içinde izah ederek bu şekilde Türk kamuoyunu ikna etmesiydi.
YSK tarafından önceki gün açıklanan gerekçe ikna edici olmaktan uzaktır.
*
Meselenin temelinde 2018 yılı mart ayında seçim yasası değiştirilirken sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olması koşulunun getirilmesi yatıyor. Yasa değişikliği, her ilçedeki mülki idare amirinin (kaymakam) o ilçedeki kamu görevlilerinin listesini hazırlamasını, ilçe seçim kurullarının da sandık kurulu başkanlarını bu listelerden seçmesini öngörüyor. Bu sistem ilk kez 24 Haziran 2018 milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ikinci kez de geçen 31 Mart yerel seçiminde uygulandı. Bu yönüyle tartışmalı konu bir sistem değişikliği dönemine rastlıyor.
YSK, AK Parti’nin itirazı üzerine yaptırdığı inceleme sonucunda İstanbul’daki toplam 31 bin 124 sandıktan 754’ünde sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmayan şahıslar arasından görevlendirildiği tespitini yapmıştır. Bu sayı toplam sandıkların yüzde 2.4’üne tekabül ediyor. Bu durumdaki sandık başkanları arasında emekli memurlar, emekli öğretmenler, özel öğretim kurumlarından gelen öğretmenler, hastane çalışanları ve özel banka çalışanları da bulunuyor.
YSK’nın gerekçesinde ilçe seçim kurullarının gönderdikleri yanıtlardan, neden bu yola gittiklerine ilişkin izahatları da okunabiliyor. Bunların çoğunda kaymakamların gönderdikleri listelerde isimleri bildirilen bazı görevlilerin (sağlık sorunları gibi) muhtelif gerekçelerle mazeret bildirdikleri anlaşılıyor. Yanıtlara göre, ilçe seçim kurulları da eksiklikleri bu görevi yapabileceklerini düşündükleri dışarıdan isimlerle kapatma yoluna gitmiştir.
*
Gerekçeye göre, YSK İstanbul’un 39 ilçesinin 36’sında bu sorunun (Bayrampaşa, Çatalca, Şile hariç) yaşandığı tespitini yapıyor. Bazı ilçelerde bu durumdaki başkanların sayısının iki-üçü geçmediği, bazı ilçelerde ise sayının daha yüksek olduğu gözleniyor. Örnek vermek gerekirse, bu durumda Kartal’da 1, Kadıköy’de 5, buna karşılık Sultangazi’de 51, Şişli’de ise 68 sandık başkanı tespit edilmiştir. Yoğunlaşmada sandıkta CHP’nin önde olduğu ilçeler de var, pekâlâ AK Parti’nin birinci geldiği ilçeler de...
YSK’nın 11 üyesi arasından çoğunluğu oluşturan 7’si, işte bu 754 sandık kurulu başkanının dışarıdan görevlendirilmesini sorunlu bulmuştur. Kararda “Sandık kurulu başkanının mülki amiri tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesinin yasal zorunluluk olduğu, bu zorunluluğa ilçe seçim kurullarınca makul ve hukuki hiçbir gerekçe ileri sürülmeksizin uyulmadığı” belirtilerek, buradaki “Şekil şartlarının ihlali seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple kanuna aykırı bir şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim ve işlemlerine itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır” deniliyor.
Gerekçede sorunlu görülen 754 sandıkta 212 bin 276 seçmenin oy kullandığına, buna karşılık İstanbul toplamında iki aday arasındaki farkın 13 bin 794 olduğuna dikkat çekiliyor. Ardından (bu sandık kurullarının) “yaptıkları seçim ve işlemlerine itibar edilmeyecek olması, sonuca müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilerek seçimin neticesine müessir görülmüştür” deniliyor.
Görüleceği gibi, YSK’nın sandık kurullarının oluşumunda yaşanan sorunun sonuca nasıl etki ettiğini somut bir şekilde açıklamak yerine bir varsayımdan, bir yorumdan hareket ettiği ortadadır.
*
Bu tez, söz konusu sandıklarda AK Partili ve MHP’li temsilciler hazır bulunmasaydı, keza sandık sonuç tutanakların altında AK Partili temsilcilerin imzaları eksik olsaydı belki öne sürülebilirdi. Ancak 754 sandığın hiçbirinde AK Parti temsilcileri tarafından usulsüzlük yapıldığı yolunda bir itiraz kayda geçirilmemiştir. Bu sandıklarda sayım işlemleri şeffaf bir şekilde yapılmış ve bütün parti temsilcileri tutanaklara imza atmıştır.
Daha ilginç bir durum iptal kararına katılmayan YSK Başkanı Sadi Güven’in muhalefet şerhinde karşımıza çıkıyor. Güven’e göre, AK Parti söz konusu 754 sandığa 1.194 üye vermesi sonucu bu sandıkların 354’ünde iki üye ile temsil edilmiştir.
Güven’in altını çizdiği bir diğer önemli nokta YSK’nın içtihatlarından kaynaklanıyor. Başkan, YSK kararlarından örnekler vererek, sandık kurullarının teşkiline dair yasal süre içinde itiraz edilmediği ve listeler kesinleştiği takdirde sonradan yapılan itirazların dikkate alınmayacağını vurguluyor. Bu çerçevede usulsüzlük olsa bile bunun o seçimin iptali için tek başına bir itiraz nedeni olarak ileri sürülemeyeceğini belirtiyor.
Başkan’ın asıl altını çizdiği husus, iptalin ana gerekçesini oluşturan “müessir olma” meselesiyle ilgilidir. Güven, bu başlıkta “Beş kişisi siyasi parti temsilcisi olan 7 kişiden oluşan sandık kurulunda usulsüz atanmış bir sandık kurulu başkanının (...) tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir bir tespit olmadığını” belirtiyor.
*
Güven dahil muhalefet şerhi yazan dört YSK üyesi arasında yer alan Kürşat Hamurcu da aynı noktayı vurguluyor: “Bir seçimin iptal edilebilmesi için kanuna aykırı bu davranışın seçim sonuçlarına etki yaptığının mutlaka açık ve net olarak ortaya konulması şarttır... Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, parti temsilcisi olan beş sandık kurul üyesinin bilgisi ve onayı dışında hangi eylem ve işlemiyle seçimin dürüstlüğü ve objektifliğine müdahale ettiğine ilişkin somut iddia ve itiraz bulunmamaktadır”.
Gerekçelerin “tahmini ve farazi olduğunu”” belirten Hamurcu, şöyle devam ediyor: “Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması seçmene yüklenecek bir kusur değildir. Bu nedenle bu sandıklarda oy kullanan seçmenin oyunu geçersiz kabul ederek iradesinin yok sayılması Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler ve seçim mevzuatı ile güvence altına alınan en temel yurttaşlık haklarından olan seçme hakkının özüne müdahale anlamı taşır”.
Konuyu tartışmaya devam edeceğiz.
Paylaş