Paylaş
Yazının sonunda yöneltmemiz gereken soruyu baştan soralım. Yargıtay, bu içtihat kararını 1 Ocak 2011 tarihinde almış olsaydı ne olurdu? Yanıt: Hizbullah teröristleri de dahil olmak üzere çok sayıda katil elini kolunu sallayarak hapishanelerden tahliye edilmezdi.
BİR SANIK NE ZAMAN HÜKÜMLÜ OLUR?
Milliyet’ten Gökçer Tahincioğlu’nun geçenlerde çıkan bu konudaki haberine konu olan Yargıtay’ın tutum değişikliğini izah edebilmek için işin başına dönelim.
Türkiye’deki mevzuatta yakın bir zamana kadar tutukluluk süresiyle ilgili herhangi bir sınırlama bulunmuyordu. Hakkında mahkeme tarafından tutuklama kararı verilmiş olan bir sanık, kendisiyle ilgili hüküm kesinleşene kadar -yargılaması ne kadar uzarsa uzasın- tutuklu kalabiliyordu.
Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren bir maddesi, tutuklulukla ilgili bu ucu açık duruma bir son verdi. Bu maddenin Yargıtay tarafından yapılan yorumuyla devlete ve anayasal düzene karşı işlenen suçlarda tutukluluk süresine en çok 10 yıl, diğer suçlarda ise 5 yıl sınırı getirildi.
Burada işin püf noktasını oluşturan bir soru var. Birinci derece mahkemenin mahkumiyet kararından sonraki ikinci aşama, yani Yargıtay’da temyiz dönemi tutukluluk süresinin içinde mi yoksa dışında mı değerlendirilmelidir? Daha doğrusu, sanık hangi noktada “tutuklu” olmaktan çıkıp “hükümlü” haline gelir? Mahkeme kararıyla mı, Yargıtay kararıyla mı?
Birinci şıkta, temyiz süresi tutukluluğun içinde değerlendirildiğinde, cinayet işledikten sonra yargılanan ve mahkeme tarafından 40 yıl hapis cezasına mahkum edilen bir cani, Yargıtay’ın nihai kararını beklerken buradaki işlemin uzaması sonucu tutukluluktaki beşinci yılını doldurursa, otomatik olarak serbest bırakılması gerekiyor.
Ama Yargıtay aşaması tutukluluğun dışında sayılırsa, bu caninin cezaevinde kaldığı süre 5 yıl geçse bile tutukluluğu devam ediyor. Yargıtay kararını ne zaman verirse versin, tutukluluk durumu bundan etkilenmiyor.
AİHM KARARLARI İÇSELLEŞTİRİLMEYİNCE
Yargıtay’ın geçmişteki içtihadı temyiz süresinin de tutukluluk içinde değerlendirmesi yönünde, yani yukarıda gösterdiğimiz birinci şıkkın işaret ettiği yorum yönünde ortaya çıkmış.
Nitekim Hizbullahçıların Yargıtay kararıyla serbest bırakılmasına da bu yorum yol açtı. Hizbullah sanıkları 9 yıl süren bir yargılama sonunda mahkum oldu, ardından dosyaları Yargıtay’a geldi. Yargıtay’da işler uzayıp 10 yıl süresi dolunca, Hizbullahçılar serbest kaldı. Aynı yorumla, pek çok katil de tutuklu olarak 5 yıl sınırını geçtiklerinde haklarındaki Yargıtay kararı henüz kesinleşmemiş olduğu için elini koluna sallayarak dışarı çıktı.
Tam bu noktada dikkate alınması gereken bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) faktörü var. AİHM’nin içtihadı da temyiz süresinin tutukluluk süresi ne sayılmayacağı yönünde şekillenmiş. Gelgelelim Yargıtay AİHM’nin bu konudaki kararlarına itibar etmemiş.
YENİ İÇTİHAT TEK OY FARKIYLA GEÇTİ
Buradaki ilginç bir durum, Yargıtay’ın ceza dairelerinin de hangi yorumun esas alınacağı konusunda kendi içlerinde de bölünmüş olmasıydı. Örneğin 11’inci Ceza Dairesi AİHM içtihadına uygun hareket edip hiçbir sanığı bırakmazken, 9’uncu Ceza Dairesi farklı bir yorumla Hizbullahçıları serbest bırakabildi. Ancak belirtelim ki, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun içtihadı da 9’uncu Ceza Dairesi’nin yorumu yönündeydi.
Geçenlerde yeni seçilen üyelerin de katılımıyla toplanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu konuyu ciddi bir şekilde tartıştı ve son derece kritik bir oylama sonucunda temyiz süresinin “tutukluluktan sayılması” görüşü terk edilerek, “tutukluluktan sayılmaması” görüşü benimsendi.
Bu karar Yargıtay’ın AİHM içtihadıyla uyumlu bir çizgiye gelmesi bakımından büyük bir önem taşıyor. Ancak kararın 15 ‘hayır’ oyuna karşı 16 ‘evet’ oyuyla alınması ceza daireleri içinde bu konuda büyük bir bölünmenin hâlâ sürmekte olduğunu gösteriyor.
Yargıtay’ın ocak ayı başındaki tahliye kararından sonra sırra kadem basan Hizbullah teröristleri, içtihat değişikliği haberini eminim tebessümle karşılamışlardır.
NOT: Yurtdışında olduğumdan yazılarıma çok kısa bir süre için ara veriyorum.
Paylaş