Paylaş
YARGI REFORMU (7)
Bu belge, Avrupa Konseyi Daimi Delegeler Komitesi’nin 13 Eylül 2011 tarihinde Strasbourg’da yaptığı toplantıya Türkiye tarafından sunulmuş olan bir “Eylem Planı”.
Türk hükümeti adına iletilen bu belgede, Türk hâkimleriyle ilgili bazı eleştirel nitelikte ifadelere yer verildiği görmek beni şaşırttı.
Ancak bu belgenin ne anlama geldiğini değerlendirebilmek için önce mekanizmaya açıklık getirelim.
HER İHLAL KARARININ KAPATILMASI ŞART
Avrupa Konseyi’nde AİHM kararlarının uygulanmasıyla ilgili sıkı bir denetim rejimi işliyor. Mahkemeden çıkan her kararın uygulama durumu Konsey’in siyasi kanadı olan Bakanlar Komitesi’nden ya da bakanları temsilen Daimi Delegeler Komitesi’nden geçiyor.
Bir ihlal kararında AİHM’nin hükmettiği tazminat cezasının ödenmesiyle iş bitmiyor. İhlal, yasadan kaynaklanıyorsa yasanın değiştirilmesi gerekiyor. İhlal uygulamadan, örneğin hâkimlerin bir konuda Avrupa hukukuna aykırı kararlarından kaynaklanıyorsa, alınacak yasal ya da idari önlemlerle bu uygulamaya da son vermek gerekiyor.
Böylelikle, ilgili ülkenin Avrupa hukuk normlarına uygun bir çizgiye çekilmesi sağlanmış oluyor, ihlallerin tekrarı önleniyor.
Bakanlar Komitesi, AİHM’nin ihlal kararının gereklerinin ilgili ülke tarafından yerine getirildiğine kanaat getirdiği noktada “kapatma” kararı veriyor. Yani dosya komitenin gündeminden düşüyor.
İSABETLİ KARAR EKSİKLİĞİ VAR
Yazının girişinde söz ettiğimiz “eylem planı”, henüz komitenin gündeminden düşmemiş olan bir kararla ilgili. PKK üyesi olduğu gerekçesiyle 1996 yılında Batman’da tutuklanan ve uzun yıllar hapis yatan Cahit Demirel adlı vatandaşın 2009 yılında Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı AİHM’de kazandığı örnek bir dava bu.
AİHM, Cahit Demirel’in başına gelenlere bakınca, Türkiye’nin 1) Uzun tutukluluk, 2) Yargılamanın makul sürede tamamlanmaması ve 3) Etkili itiraz hakkının engellenmesi olmak üzere tam üç ayrı başlıkta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar vermiş.
Bu kararın önemi, mahkemenin yalnızca ihlal vermeyip, Cahit Demirel’in mağduriyetine yol açan ihlallerin yaygınlığına dikkat çekerek, Türk hükümetinden bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını da istemiş olmasıdır.
AİHM’nin bu kararı daha sonra Bakanlar Komitesi’ne gelmiş. Komite de Türkiye’ye “Demirel kararının uygulamasıyla ilgili olarak ne yaptınız?” diye sormuş, Türkiye yanıt olarak bir “eylem planı” sunmuş. Bu belgede, “mahkeme kararlarının süratli bir şekilde uygulanması için çaba sarf edildiği, Adalet Bakanı’nın da gerekli yasal değişiklikler için bir çalışma grubu oluşturduğu” belirtildikten sonra şöyle deniliyor:
“Uzun tutuklulukta milli mahkemelerin tatmin edici ve iyi gerekçelendirilmiş kararları açısından görülen eksiklik, en iyi şekilde hâkimlerin eğitimi yoluyla giderilebilir. Adalet Bakanlığı bu çerçevede eğitim programları yürütmektedir.
Tutukluluğun uzamasında mahkeme aşamasında karşılaşılan meseleler için yasal düzenlemeler gerekmektedir. Bu konu sözü edilen çalışma grubu tarafından değerlendirilmektedir.”
TÜRKİYE KARARLARIN ÇOĞUNU UYGULAMAMIŞ
Hükümet tarafından sunulan yargı reformu tasarısının arka planında işte Strasbourg’da masada duran ve Türkiye’den uygulama bekleyen bunun gibi çok sayıda ihlal kararı bulunuyor, 2010’da çıkan Hırant Dink kararı dahil olmak üzere...
Ne kadar çok olduğuna baktığımızda vahim bir tablo çıkıyor karşımıza.
Türkiye AİHM’nin kendisi hakkında verdiği kararlardan 1773’ünü henüz uygulamış değil. Türkiye’nin 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla AİHM’den en az bir başlıkta ihlal aldığı toplam 2404 karara muhatap olduğu hatırlandığında, kararların yüzde 74’ünü uygulamadığı gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz.
Türkiye, bu oranıyla 2522 dosyası bulunan İtalya’dan sonra Avrupa ikincisi geliyor. Türkiye’den sonra üçüncülük sırasında 1083 dosyayla Rusya var.
Norveç’in uygulama bekleyen ihlal kararı sayısı ise 1. Bazı Avrupa ülkeleri için sayılar şöyle: İsveç 6, İspanya 27, İngiltere 39, Fransa 73, Ukrayna 820.
Yeri gelmişken, Türkiye’nin bugüne dek aldığı 2404 mahkûmiyetle Avrupa birincisi olduğunu bir kez daha hatırlatalım. AİHM’nin incelemeye aldığı şikâyet başvurularında ise Rusya’dan sonra ikinci geliyor Türkiye.
Bir dalda birincilik, iki dalga ikincilik... Avrupa hukukuna uygunluk açısından bakıldığında liste sıralamalarını tersyüz edip, bir “sonunculuk” ve iki ayrı “sondan ikincilik” diye okumak daha doğru olacaktır.
Paylaş