Paylaş
Bu vesileyle geride bırakılan adli yılda alınan kararların dökümü, başvuruların sayısı, bunların tabi olduğu işlemlerin seyri, genelde mahkemenin iş yüküyle ilgili ayrıntılı istatistikler de yayımlanıyor.
Bu yılki toplantıda Türkiye açısından ilginç olan bir nokta, AİHM’nin İzlandalı Başkanı Robert Spano’nun Türkiye ile ilgili başvurularda bir yıl öncesine kıyasla yüzde 27 oranında bir artış meydana geldiğini söylemesiydi. Spano, bu artışın, genel anlamda Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin davaların (bir bölümünün) tamamlanmasıyla bağlantılı olduğunu belirtti.
RUSYA, TÜRKİYE VE UKRAYNA İLK ÜÇTE
Tabii, açıklanan veriler içinde her yıl dikkatlerin en çok çevrildiği, AİHM’de daireler ya da büyük daire düzeyinde ilgili hükümetten savunma da alınıp esastan görüşülerek sonuca bağlanan kararlara ilişkin tablo oluyor.
Bu tablonun 2020 yılına ait sonuncusu AİHM’deki geleneğin bozulmadığını bir kez daha gösterdi. Tablonun en üstünde daha önceki yıllarda olduğu gibi yine Rusya, ardından da Türkiye ve Ukrayna yer aldı.
Aslında 2012 yılına kadar AİHM’nin açıkladığı yıllık istatistiklerde Türkiye’nin her seferinde hakkında en çok karar verilen, bu çerçevede en çok ihlal kararı çıkan ülke olarak birinci gelmesi yerleşmiş bir kalıptı. Ancak Rusya’nın 1998 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni onaylayıp AİHM sistemine girmesinden sonra kısa zamanda yığılmaya başlayan başvurularla bu ülke 2012 yılında ilk kez ihlallerde Türkiye’nin önüne geçti.
97 KARARIN 85’İNDE EN AZ BİR İHLAL
Geçen hafta açıklanan tabloya baktığımızda ne görüyoruz? 2020 yılı tablosuna göre, AİHM daire ve büyük daire düzeyinde toplam 871 karar vermiştir. Bunlardan 185’i Rusya hakkındadır. Bu ülke hakkındaki kararların 173’ünde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) en az bir maddesinden ihlal verilmiştir. Bir kararda AİHS’nin birden çok maddesinden ihlal çıkabiliyor.
Türkiye hakkında ise 97 karar alınmıştır. Bu kararlardan 85’inde AİHS’nin en az bir maddesinden ihlal verilmiştir. Bu toplam içinde yalnızca 6 kararda ihlal çıkmamıştır. Ayrıca, “dostane çözüm”, “yetkisizlik” gibi farklı kategorilere giren 6 karar söz konusudur.
Türkiye’yi 86 kararla Ukrayna izliyor. Bu ülke hakkında verilen kararların 82’sinde en az bir maddeden ihlal söz konusu.
Türkiye için 2019 yılında toplam 113 karar çıkmış, bunların 96’sında en az bir maddeden ihlal verilmişti. Bu açıdan bakıldığında karar ve ihlal sayısında bir yıl öncesine kıyasla sınırlı bir düşüş gözleniyor.
EN ÇOK İHLAL İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN
Burada üzerinde durmamız gereken nokta, mahkemenin ihlal kararlarını AİHS’nin en çok hangi maddelerinden verdiğidir. Bu sorunun yanıtı bizi Türkiye’nin Sözleşme’nin güvence altına aldığı hak ve özgürlüklere dönük ihlallerinin hangi alanlarda yoğunlaştığı meselesine götürüyor.
Türkiye’de ilk sırada AİHS’nin 10’uncu maddesinde düzenlenen “İfade özgürlüğü” yer alıyor. İhlallerden 31’i bu maddeden verilmiş.
İkinci sırada AİHS’nin 6’ncı maddesinde yer alan “Adil yargılanma hakkı” var. Bu başlıkta 21 ihlal var.
Üçüncü sırada “Özgürlük ve güvenlik hakkı” başlığı altında tutuklulukla ilgili konuların düzenlendiği AİHS’nin 5’inci maddesi geliyor. Bu başlıkta 16 ihlal kararı göze çarpıyor.
Sözleşme’ye ek Birinci Protokol’ün 1’inci maddesinde düzenlenen “Mülkiyet hakkı” başlığındaki 14 ihlal dördüncü kümeyi oluşturuyor. Büyük ölçüde kamulaştırma kararlarından kaynaklanan mülkiyet hakkıyla ilgili ihlaller Türkiye’de eskiden beri sayıca kayda değer bir ihlal kümesine işaret ediyor.
Belirtilmesi gereken bir nokta, geçen yıl çıkan bütün bu ihlal kararlarında yakın zamanlara ait başvurular olduğu gibi, daha eski yıllara giden dosyaların da bulunmasıdır.
TÜRKİYE GENEL TOPLAMDA İHLAL BİRİNCİSİ
Geçen hafta açıklanan önemli bir tablo daha var. O da mahkemenin faaliyete geçip kararlarını vermeye başladığı 1959 yılından bu yana çıkan kararların toplamını ve bunların ülkelere göre dağılımını gösteriyor. Türkiye bu toplamda ihlaller açısından birinciliğini yine korumuştur. Türkiye’nin bireysel başvuru hakkını 1987 yılında tanıdığını dikkate alırsak, bu toplam 34 yıl içinde tahakkuk etmiştir.
Tabloya göre, 1987’den 2020 yılı sonuna dek daire ve büyük daire düzeyinde Türkiye hakkında 3 bin 742 karar verilmiştir ve bunların içinde 3 bin 309’unda en az bir ihlal çıkmıştır. Bir başka anlatımla, Türkiye ile ilgili kararların yüzde 88.4’ünde ihlalle karşılaşıyoruz.
Burada çarpıcı olan bir sonuç, bu süre zarfında Türkiye hakkında en çok ihlalin (953 ihlal) 6’ncı maddedeki “Adil yargılanma hakkı”ndan verilmiş olmasıdır. Ayrıca, davaların uzun sürmesinden verilen 608 ek ihlale de yine bu madde çerçevesinde hükmedilmiştir.
Bir diğer büyük kümeyi 787 ihlal ile “Özgürlük ve güvenlik hakkı” başlığı, yani tutuklulukla ilgili 5’inci madde altında görüyoruz. “Mülkiyet hakkı” da 688 ihlalle bir başka kabarık grubu oluşturuyor. “İfade özgürlüğü”nden verilen ihlallerinin toplamı ise 387’dir.
BAŞVURULARDA İKİNCİ BÜYÜK GRUP TÜRKİYE
Mevcut iş yüküne baktığımızda, AİHM’yi önümüzdeki dönemde oldukça yüklü bir iş hacminin beklediğini vurgulamalıyız. Paylaşılan verilere göre, AİHM’de derdest edilip muhtelif aşamalarda işlem bekleyen dosya sayısı 62 bin dolayındadır.
Bu dosyalar içinde en yüksek sayı 13 bin 650 dosyayla Rusya’ya aittir. Bu ülkenin ardından 11 bin 750 dosya ile Türkiye ve 10 bin 400 dosya ile Ukrayna geliyor.
Önemli bir nokta mahkemenin iş yükünde bu üç ülkeye ek olarak Romanya, İtalya, Azerbaycan, Sırbistan, Ermenistan, Polonya ve Moldova’dan gelen dosyaların bekleyen dosyalar itibarıyla AİHM’nin iş yükünün yüzde 87.4’ünü oluşturmasıdır. Buna karşılık kalan 7 bin 800 dosya Avrupa Konseyi’ne üye diğer 37 ülkeye aittir. Bir başka anlatımla, 37 ülke mahkemenin iş yükünün yüzde 12.6’sını, 10 ülke ise yüzde 87.4’ünü yaratmaktadır.
Tabii, bir de mahkemeden çıkan bu kararların uygulanması meselesi var. Zaten AİHM Başkanı Spano, geçen çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında kararların uygulanması çağrısında da bulunuyor.
Spano, “Büyük Daire’nin verdiği kararlar kesindir ve uygulanma zorunluluğu vardır. Sözleşme’nin 46’ncı maddesi çok açık. Her üye devlet, mahkeme kararını uygulamak zorundadır” derken, bu mesajın Selahattin Demirtaş kararıyla ilgili olarak Türkiye’ye gittiği konusunda şüphe yok.
Bu beklentiye, AİHM’nin Büyük Daire’ye gitmeden kesinleşmiş olan bütün kararlarını da dahil etmeliyiz.
Paylaş