Paylaş
DGM Savcısı Talak Şalk'ın hazırladığı iddianameye kadar uzanacak olan olaylar zinciri, ARES adlı firmanın Alaçatı'da yap-işlet-devret modeliyle bir rüzgár enerji santralı kurmak üzere Enerji Bakanlığı'na başvuruyla başlar.
Formaliteler tamamlanır ve ARES ile bakanlık arasındaki imtiyaz sözleşmesi 30 Temmuz 1998 tarihinde imzalanır.
Firma, daha sonra projenin finansmanı için kredi yerine kiralama (leasing) yöntemine başvurur ve 6 Ağustos tarihinde Vakıf Finansal Kiralama Anonim Şirketi (VAKIF) ile anlaşma imzalar.
Anlaşmaya göre, ödemelerin tamamlanacağı 10 yıllık süre içinde santralın mülkiyeti ‘‘VAKIF’’ta olacaktır. ARES, bu süre içinde santralda VAKIF'ın kiracısı statüsünde olacaktır.
Enerji Bakanlığı, bu noktada kiralama yönteminin yap-işlet-devret modeline uygunluğunu bir yazıyla (21 Ağustos) Hazine Müsteşarlığı'na sorar.
Hazine Müsteşarlığı, 14 Eylül'de Enerji Bakanlığı'na kiralama yönteminin yasaya aykırı olduğu yolunda olumsuz görüş bildirir.
Çünkü, imtiyaz sözleşmesinde ‘‘Sözleşme, süresinden önce feshedilirse santralın mülkiyeti Enerji Bakanlığı'na geçecektir’’ ifadesi yer almaktadır.
* * *
Oysa, ARES'in VAKIF ile yaptığı finansman anlaşmasına göre santralın mülkiyeti 10 yıl süreyle VAKIF üzerinde kalacaktır.
Enerji Bakanlığı'nda Şube Müdürü olan Nazan Öztürk, kredi anlaşmasına itiraz eder, anlaşmanın hem yap-işlet-devret yasasına, hem de imtiyaz sözleşmesine aykırı hükümler taşıdığını belirtir.
İddianamedeki ifadesine göre, Öztürk muhalefetini Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Yavuz Gürsoy'a (tutuklu) şöyle anlatır:
‘‘Bu görüşümü firma temsilcisinin yanında Gürsoy'a söyledim. O ise kanuna, sözleşmeye uyarsak hiçbir şeyin yürümeyeceğini, firmanın batacağını söyledi.’’
Öztürk'ün bir üst bürokratik amiri olan Daire Başkanı Hasan Hüseyin Çağlayan (tutuklu) ise aynı olayı imzalı ifadesinde şöyle aktarıyor:
‘‘Kiralama yöntemi kanuna aykırıdır. Öztürk'le birlikte bunu Gürsoy'a aktardık. O da bize bu konuda baskı yaptı ve bağırdı. Şirkete böyle bir ayrıcalık tanınması diğer firmalara haksızlıktır ve kanuna aykırıdır.’’
* * *
Tam bu noktada Müsteşar Yardımcısı Mustafa Mendilcioğlu (tutuklu) devreye girer. Çağlayan, bundan sonraki aşamayı şöyle anlatıyor:
‘‘Mendilcioğlu bize kızdı. Şirketin zor durumda kalacağını söyledi. Gürsoy anlaşmanın bir defaya mahsus olmak üzere bakanın talimatı olduğunu söyledi. Yazı bizlerin parafı olmadan, Gürsoy ve Mendilcioğlu'nun imzasıyla bakana çıktı. Bakan imzaladı.’’
Gürsoy da ifadesinde bu olayı şu sözlerle teyit edecektir:
‘‘Mendilcioğlu, daire başkanına bu yazıyı hazırlatamayınca bana gönderdi. ‘Mutlak surette çıkması lazım. Siyasi iradenin takdiridir' dedi.’’
İddianamede dikkat çeken bir nokta, bakan adına talimatları verdiği söylenen Mendilcioğlu’nun herhangi bir ifadesine yer verilmemiş olmasıdır.
Bu eksiklik, herhalde Mendilcioğlu mahkemede hákim karşısında konuştuğu zaman giderilecektir.
Paylaş