Türk usulü demokraside “filibuster” olur mu?

AMERİKAN sinemasının en önemli klasiklerinden “Mr. Smith Goes to Washington” genç bir senatörün ABD Senatosu’nda kamu çıkarına zarar veren bir yasaya karşı “filibuster” yani “kürsü engellemesi” yöntemine başvurmasının öyküsüdür.

1940 yılında ‘en iyi film öyküsü’ dalında Oscar kazanan bu filmde, James Stewart’ın oynadığı genç senatör kürsüde bitap düşünceye kadar konuşur ve yasayı engellemeyi başarır.

“Filibuster”, bugün yalnızca ABD’de değil, bütün gelişkin demokrasilerde konuşma hakkının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. Demokrasinin önemli bir müessesesi olan bu yöntemin tarihi eski Roma’ya kadar gidiyor. Milattan önce 60 yılında Roma Senatosu’nda Sezar’a karşı da “filibuster” yapılmış.

SENATÖR BYRD ERMENİ TASARISINA KARŞI KULLANDI


Türkiye, yakın geçmişte yabancı bir parlamentoda bu yöntemin çok büyük yararını da görmüştür. Bundan tam 22 yıl önce ABD Senatosu’nda gündeme getirilen “Ermeni Soykırımı” tasarısının reddedilmesinde Demokrat Senatör Robert Byrd’ün yaptığı “kürsü engellemesi”nin önemli bir etkisi olmuştu.

Cumhuriyetçi Senatör Robert Dole’un sunduğu tasarıyı engellemek için yola koyulan Senatör Byrd, çareyi Senato Genel Kurulu’nda “filibuster” yapmakta bulmuş ve kürsüde 7 saati aşan bir süre kalarak tasarı üzerine konuşmuştu.

O dönem kulislere yansıyan bilgi, Senatör Byrd’ün bu taktiği kullanabilmesi için uzun süre kürsüde kalmasını sağlamak üzere 100 sayfaya yaklaşan bir notun Washington’daki Türk Büyükelçiliği tarafından kendisine gönderildiğidir.

Sonuçta 27 Şubat 1990 tarihinde yapılan oylamada tasarı 49 “evet”e karşı 51 “hayır” oyuyla reddedilmiş, Senatör Byrd kısa bir süre sonra yaptığı Türkiye ziyaretinde gittiği her yerde bir “milli kahraman” gibi karşılanmıştı.

Alınan sonuçta Byrd’ün engellemesinin rolü neydi? Dönemin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, bu sorumuzu dün şöyle yanıtladı: “Senatörlerin büyük bir bölümünün tasarıda konu edilen 1915 olaylarıyla ilgili fazla bir bilgisi yoktu. Senatör Byrd’ün ‘filibuster’ yaparak kürsüyü terk etmeden 7 saat konuşması senatörlerin önemli bir bölümünün bilgilenmesine ve Türk tezlerinin de duyulmasına yardımcı oldu. Bazılarının fikirlerinin değişmesinde ve istediğimiz sonucun alınmasında bu yöntemin gerçekten önemli bir katkısı olmuştur.”

TÜRKİYE’NİN FILIBUSTER REKORU


Bu, Byrd’ün söz konusu yönteme başvurduğu ilk olay değildi. Daha önce 1964’te sivil haklara ilişkin çok temel bir yasayı engellemek için de kürsüye çıkmış ve bir rekor kırarak mola vermeksizin tam 14 saat 13 dakika konuşmuştu.

Sakarya CHP Milletvekili Engin Özkoç ise geçen hafta pazartesi günü TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda AK Parti’nin 4+4+4 eğitim yasa teklifi üzerinde tam 12 saat konuşmuştur. Yani Senatör Byrd’ün 1964’teki rekorunun 2 saat gerisinde kalmıştır. Ancak Özkoç’unki bu haliyle de Türkiye ‘filibuster’ rekorudur.
Senatör Byrd 1964 ve 1990 yıllarında karşı olduğu yasaları engellemek için kürsüde saatlerce konuştuğu için Amerikan siyasetinde hiçbir kriz patlak vermemiştir. Aksine bu kürsü engellemeleri bugün Amerikan demokrasinin gücünü de gösteren bir renk unsuru olarak görülmektedir.

Oysa bugün Türkiye’de bu yönteme muhalefetin başvurması, iktidar çevreleri tarafından bir hakkın kötüye kullanılması olarak görülüp, siyasi krizi tetikleyebilmektedir.

Salt bu bakış ve algı farklılığı bile aslında Türkiye’nin Batılı ölçülerde bir demokrasi anlayışının ne kadar uzağında olduğunun bir göstergesidir.

SÖZLÜ ENGELLEMEDEN FİZİKİ ENGELLEMEYE


‘Filibuster’, özünde engellemenin kürsü üzerinden demokratik bir haktan yararlanarak yapılmasıdır. Ancak geçen pazar günü TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nun sahne olduğu olaylar kürsü üzerinden engelleme değil, ne yazık ki “fiziki engelleme” gibi başka bir kategoriye kaymıştır.

Kuşkusuz çıkan arbedede itip kakmak, vurmak, boğazına sarılmak gibi fiillere başvurulması ister iktidar, ister muhalefetten gelsin hiçbir şekilde kabul edilemez.

Bu tür fiiller ayrım gösterilmeksizin kınanmalıdır.

Ancak bütün bu itiş kakış ve burada kimin haklı olup kimin haksız olduğu tartışması şu çıplak gerçeği görmemizi engellemiyor.

Bu gerçek, teklifin 20 maddesinin -muhalefetin önerge vermesi fiziki yöntemlerle engellenerek- 25 dakika içinde tek taraflı bir işlemle kabul edilmiş olmasıdır.

Muhalefetin konuşmasının, önerge vermesinin bu şekilde önüne geçilmesini demokrasinin parametreleri içinde değerlendirebilmek mümkün değildir.
Yazarın Tüm Yazıları