Paylaş
Suriye’nin Türkiye sınırına bakan kuzey bölgesindeki yönetim değişikliği, PKK’nın uzantısı olan Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) başını çektiği grupların devlet dairelerinin büyük bir bölümüne el koymaları yoluyla gerçekleşmişti. Devlet dairelerine çekilen PKK bayrakları Fırat’ın doğusundaki bu iktidar hamlesinin doğrultusunu göstermek konusunda yeteri kadar fikir vericiydi.
Suriyeli Kürtler arasında bulunan Mesud Barzani’ye yakın gruplar da başlangıç döneminde yürütülen çalışmalarda belli bir varlık göstereceklerdi. Ancak bu gruplar PYD’lilerin sıkça zorlayıcı yöntemlere de başvurmaları sonucu sonraki süreçte bu yönetim arayışlarından tasfiye edildiler.
PYD lideri Salih Müslim’in Kuzey Suriye için açıkladığı kavram ‘demokratik özerklik’ti. 2014 Ocak ayında Cezire, Kobani ve Afrin olmak üzere üç kantona dayanan ‘Demokratik Özerk Yönetim’ ilan edildi. Bu arada, PYD’nin askeri kanadı YPG de 2014 sonrasında ABD’nin DEAŞ’a karşı bir numaralı askeri müttefiki konumuna geçerek, Fırat’ın doğusundaki coğrafyada sahadaki başat askeri güç haline geldi.
*
İçinde bulunduğumuz ayın başından itibaren birbiri ardına yaşanan gelişmeler 2012 sonrasında Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan bu özerk yönetim yapılanmasını tersyüz etmiştir. Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtını başlatması, ABD’nin bölgeden çekilme kararı, geçen hafta imzalanan Türkiye-ABD mutabakatı ve son olarak önceki akşam Soçi’de varılan Türkiye-Rusya mutabakatı, Suriye’nin kuzeyindeki jeopolitik denklemi yeni baştan formatlamaktadır.
Özetle, PKK’nın Suriye’deki temsilcisi konumundaki PYD-YPG’nin başını çektiği kadroların 2012’den bu yana sürdürdükleri ve kurumsallaşma yönünde bir hayli mesafe kat ettikleri kendi kendilerini yönetme egzersizleri son bulmaktadır.
2012 yazında silahlı muhalefetle daha etkin bir şekilde savaşabilmek için Fırat’ın doğusundaki coğrafyadan çekilmek zorunda kalan Esad rejimi, ülkenin batısında muhalefeti -İdlib hariç- yenilgiye uğrattıktan sonra yeniden bu topraklara dönmüştür. Rejime bağlı sınır muhafızları, dün itibarıyla Rus askerleriyle birlikte YPG gruplarını Soçi Mutabakatı’nda tarif edilen alanda 30 kilometrelik derinlikten çıkartmaya başlamıştır.
Şimdi Suriye cephesinde asılı duran kritik sorulardan biri, askeri kanat (YPG) sahadan çıkartılırken siyasi kanadın (PYD) kurduğu yerel konseylerin akıbetinin ne olacağıdır.
*
Suriyeli Kürtlerin durumunun gündeme geleceği çerçevelerden biri, ülkenin yeni anayasasını yazma görevi ile önümüzdeki hafta çalışmalarına başlayacak Anayasa Komitesi olacaktır. Komitede ümit edildiği gibi bir uzlaşıya varılabilirse, yeni anayasada Suriyeli Kürtler için nasıl bir statü öngörülecektir? Bu statü sınırlı bir özerklik içerebilir mi? Bu soruların yanıtları bilinmiyor.
Toplam 150 üyenin katılacağı Anayasa Komitesi’nde Türkiye’nin itirazları sonucu PKK ile bağlantılı PYD-YPG hareketinden herhangi bir temsilci yer almayacaktır. Buna karşılık basına yansıyan haberlere göre, komiteye katılacak muhalefet grubunda PYD ile bağlantılı olmayan iki Kürt temsilci bulunacaktır.
*
Suriyeli Kürtlerin yeni dönemdeki statülerinin şekilleneceği bir diğer çerçevenin Rusya’nın teşvikiyle Esad rejimi ile PYD/YPG arasında yürütülecek müzakere süreci olacağı anlaşılıyor. Rusya, Ankara ile Şam arasında yaptığı gibi, rejimle Suriyeli Kürtler ve bu çerçevede PYD/YPG arasındaki diyalogda da şimdiden belirleyici bir rol oynamaktadır.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Soçi zirvesinden bir gün önce ülkesinin bu konudaki resmi çizgisini şöyle açıklamıştır: “Bize göre hedef şu olmalıdır: Suriye topraklarından Türkiye ya da diğer ülkelerin güvenliğine tehdit gelmemesi, bunun için Suriye’de hiçbir yasadışı silah grup bulunmamasını sağlamak amacıyla tüm Kürt yapıları Suriye Anayasası’na uygun bir şekilde yasal hale getirilmelidir. Bu hedefe ulaşmak için Kürtlerle Şam arasında diyalogun sürdürülmesi gereklidir. Mevcut durumu çözüme kavuşturmanın en doğru yolunun bu olduğuna inanıyoruz.”
Lavrov “Bütün Kürt yapıları” dediğine göre, bu ifadesinden PYD/YPG’yi de kastettiğini anlamak durumundayız.
Tabii Rusya lideri Vladimir Putin’in önceki akşam Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yaptığı şu açıklama da yine Kremlin’in tutumu açısından kayda geçirilmelidir:
“Suriye hükümeti ile kuzeydoğu Suriye’de yaşayan Kürtler arasında geniş bir diyalog başlatılmalıdır. Açıktır ki, çok etnili Suriye ulusunun ayrılmaz bir parçası olan Kürtlerin hak ve çıkarları ancak bu tür kapsayıcı bir diyalog üzerinden ele alınıp karşılanabilir.”
Putin, 3 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da yaptığı bir açıklamada da “Kürt halkının Suriye toplumunun vazgeçilmez bir parçası olduğunu” vurgulayarak, “Suriye’deki Kürtler tüm siyasi süreçlere katılarak Suriye’nin geleceğinde kendi yerlerini bulma hakkına da sahiptir” diye konuşmuştu.
*
Sonuçta, Kremlin’in Anayasa Komitesi’ne paralel bir şekilde Esad rejimi ile Kürt grupların kendi aralarında bir uzlaşıya varmalarını teşvik edeceği anlaşılıyor.
Yeni dönemde Suriyeli Kürtlerin haklarının savunuculuğunu da üstlenen bir Putin profilini karşımızda bulmaya hazır olmalıyız.
Paylaş