Söz Yargıtay Başsavcısı'nda

Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Adam öldürme suçu da, Anayasa'nın 76. maddesi kapsamına alınmalı. Katiller Meclis'e sokulmamalı" dedi.

YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, dün bir grup gazeteci-yazarı makamına davet ettiğinde, ‘‘Artık burama geldi. Haksız saldırılara uğradık. Sessizliğimi ilk kez bozuyorum. Herkes yargı kararlarına saygılı olmak durumundadır’’ diye söze girdi.

Kanadoğlu, ardından AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklanması sürecinde kendisinin müdahalesi ile Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin ve YSK'nın aldıkları kararların doğru ve hukuka uygun olduğunu anlattı.

Kanadoğlu, ‘‘Ben bu göreve başladığım gün evimden doğruca Anıtkabir'e gittim ve Atatürk'ün huzurunda hukukun üstünlüğüne dayalı laik, demokratik Cumhuriyeti ve devletin milleti ve ülkesi ile bölünmez bütünlüğünü korumaya ant içtim. Bu zaten benim Türkiye'nin başsavcısı olarak görevim’’ dedi.

Kanadoğlu, ardından kararların haklılığını şu gerekçelerle izah etti:

1) SİYASET HUKUKUN ÜSTÜNE ÇIKAMAZ

Ben, bir yargı mensubu olarak gücümü Anayasa'dan alırım. Hiçbir siyasi görüş ya da beklenti Anayasa'nın, hukukun üstüne çıkamaz. Ben de bir yargı mensubu olarak her şeyden önce mevcut yasalara uygun davranmak durumundayım. Herkes de yargı kararlarına saygılı davranmak zorundadır. Anayasa ve diğer yasaları değiştirme görevi yargıya değil, parlamentoya aittir. Yasama bu görevini yapmazsa, bu görevinin sorumluluğu yargıya atılamaz.

2) YSK YARGI DENETİMİ YAPAMAZ

Biz hukuk devleti deyince önce Anayasa'yı önümüze koyarız. Anayasa'nın 79. maddesi de Yüksek Seçim Kurulu'nun yetkilerini tanımlamıştır. Burada YSK bir yargı organı olarak gösterilmemiş, yalnızca seçimin denetimiyle görevlendirilmiştir. Oysa bu olayda YSK'nın 3 üyesi kendilerini yargı organı yerine koyup, TCK 312. maddedeki değişikliğin suçun niteliğini değiştirip değiştirmediğine bakmışlardır. YSK, yargısal denetim yapamaz. Buna karşı çıkan diğer 4 üyenin kararı yerindedir.

3) TCK 312'DE SUÇ UNSURLARI DEĞİŞMEDİ

TCK'nın 312. maddesinde yapılan son değişiklikte, suçun unsurları açısından hiçbir değişiklik getirilmemiştir. Tek fark, suçu ağırlaştıran unsurun kaldırılmış olmasıdır. Dolasıyla, AB uyum yasalarının dikkate alınmadığı yolundaki eleştirinin geçerliliği yoktur.

4) ANAYASA'NIN 76. MADDESİ YASAK GETİRİYOR

Ben militan demokrasi tabirini sevmiyorum. Ben mücadeleci, kendisini koruyan demokrasi tabirini kullanıyorum. Anayasa'nın 76. maddesi, milletvekilliğini engelleyecek suçları tanımlayarak, demokrasimize kendisini koruyacak bir önlem getirmiştir. Anayasa, böyle olduğu sürece biz de buna uygun davranmak zorundayız. Parlamento isterse Anayasa'yı değiştirebilir.

5) KATİLLER DE YASAK KAPSAMINDA OLMALI

Nitekim, benim de değişmesini istediğim yönleri var. İdeolojik suçlar ömür boyu yasaklama altında, ama adam öldürme suçu 76. maddedeki bu yasaklamanın dışında kalıyor. Katiller, memnu haklarının iadesi suretiyle Meclis'e girebiliyorlar. Örneğin, bu maddeyi değiştirip, katilleri de ömür boyu yasaklı hale getirelim.

6) YSK YANLIŞ YOLDA

Anayasa'nın 76. maddesi, ‘‘İdeolojik suçlardan mahkûm olanlar ömür boyu milletvekili olamaz’’ diyor. Ama YSK, 1985 yılından bu yana, hukuken yanlış bir yol izleyerek, mahkeme kararıyla memnu hakları iade edilen kişiler için 76. maddedeki bu sınırlamanın geçerli olmayacağına hükmediyor. Bu şekilde 76. madde by-pass ediliyor. Sorunun bir boyutu, YSK'nın 1985'ten beri bu yanlış yolu izlemesidir. Ben YSK'dan farklı düşünüyorum.

7) ADALET BAKANLIĞI DA HATALI

Adalet Bakanlığı da Recep Tayyip Erdoğan'a sabıka kaydı olmadığı yolunda temiz kararı verirken hatalı davranmıştır. Çünkü, Adli Sicil Kanunu'nun 8. maddesi çok açık bir hüküm taşır. Buna göre, hüküm giymiş kişilerin sabıka kayıtları silinirken, Anayasa'nın 76. maddesinde getirilen sınırlamaya tabi olan kişilerin adli kayıtları silinmez ve bakanlığın bilgi arşivinde saklanır. Ancak Adalet Bakanlığı, burada yanlış bir işlem yaparak, Erdoğan'a temiz káğıdı vermiştir. Durumu fark edince Adalet Bakanımıza giderek, bu kararı sorguladım, yanlış bir işlem yapıldığını söyledim. Bana cevap olarak, 20 yıldır bu uygulamayı yaptıklarını söylediler.

8) DİYARBAKIR 4. DGM, YETKİ GASPI YAPTI

Diyarbakır 3 ve 4 No'lu DGM'nin Erdoğan'la ilgili kararlarını inceledim. 3 No'lu DGM, duruşma yapmayarak usulen hatalı davranmış, ancak karara temyiz yolunu açık tutmuştur. 4 No'lu DGM ise normalde temyize, yani Yargıtay'a gitmesi gereken bir konuda kendisini yetkili ilan edip karar almış, böylelikle yetki gaspı yapmıştır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi ise 4. DGM'nin kararını hukuken geçersiz saymış, 3. DGM'nin usul hatasını teslim etmekle beraber, verilen kararın doğru olduğunu, usul hatasının hükme herhangi bir etkisi olmayacağına karar vermiştir. Yargıtay son inceleme noktasıdır ve hukuk devletinde Yargıtay'ın kararına saygı gösterilmelidir.

9) TÜRK, ANAYASA'YA AYKIRI DAVRANDI

Ticaret hukuku alanında uzman olup ceza hukuku alanında uzmanlık iddia etmek yanlış olur. Aşrıca, Hikmet Sami Türk'ün kararları okumadan görüş belirtmiş olması da üzücüdür. Bu beyanları yargı çevrelerini ciddi bir şekilde müteessir etmiştir. Anayasa'nın 138. maddesi kimsenin mahkemelere telkinde bulunamayacağını belirtir. Hal böyleyken, sen Adalet Bakanı olarak nasıl olur da mahkemelere telkin anlamına gelen sözler sarf edebilirsin, nasıl olur da hükümlülerin vekillerine akıl verip yol gösterebilirsin.

Kanadoğlu, karar hakkında ‘‘şeriatın kestiği parmak acımaz’’ diyen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk'a da isim vermeden bir gönderme yaparak, ‘‘Ben bu durumda şeriat sözcüğünü kullanmak istemiyorum. Adaletin kestiği parmak acımaz demek daha doğru olur’’ diye ekledi.
Yazarın Tüm Yazıları