Şiddet sarmalını nasıl kıracağız?

ÖLÜM haberlerini yeniden kanıksamaya başladığımız günlerin içindeyiz.

Gün geçmiyor ki, Güneydoğu’da bir şehir merkezi ya da kasabada görevli bir polis memuru görevinin başında ya da yolda yürürken PKK tarafından alçakça pusuya düşürülerek öldürülmesin.
Patlayan mayınların öldürdüğü askerlerin, PKK tarafından kaçırılan öğretmenlerin haberleri artık gazetelere birer rutin haber olarak tek sütundan giriyor.
PKK, ayrım gözetmeden vuruyor. Halı sahada top oynayan bir polisin tribünde oturan eşini de, düğünde halay çekenleri de, akşam hep birlikte arabayla yemek yemeye giden genç kadınları da vuruyor.
Kadın, erkek, çocuk, Türk, Kürt gibi ayrımların kaybolduğu bir hedef listesi bu. Bir insanın ölmesi, yani nefesinin kesilmesi ve kanının akması gerekiyor.
Büyük şehir merkezlerinde patlayan bombalar yine sade vatandaşları vuruyor. PKK, büyük kentlerde artık terörle iç içe geçen yeni bir yaşam biçiminin bizi beklediğini duyuruyor.
KCK OPERASYONLARI YAYILIYOR
Ankara cephesine baktığımızda ise PKK’ya karşı operasyonlar hız kazanıyor, Türk Hava Kuvvetleri’nin Kandil’e dönük sınır ötesi bombardımanı belli aralıklarla sürüyor.
Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi üzerinde yürütülen diplomasi ile PKK’nın Kandil’deki varlığı üzerinde kurulan baskı artırılmaya çalışılıyor.
Bu baskı kampanyasına paralel bir şekilde Türkiye’nin dört bir tarafında polis tarafından yeniden başlatılan KCK operasyonları bütün yoğunluğuyla devam ediyor. DHA verilerine göre, son bir hafta içinde tutuklanan çoğu BDP üyesi Kürt aktivistlerin sayısı 60 dolayında. BDP ise son 10 gün içinde 368 kişinin gözaltına alındığını, 88 kişinin tutuklandığını ileri sürüyor.
Salt dün İzmir ve İstanbul da dahil olmak üzere 6 ilde 34 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Şırnak, Silopi ve İdil’in seçilmiş BDP’li belediye başkanları da var.
Öte yandan Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla, daha doğrusu dış dünyayla teması kesilerek tam bir tecrit altında tutulma uygulaması ödünsüz bir şekilde sürdürülüyor.
Ankara, elinde PKK’ya ve Kürt siyasi hareketine karşı kullanabileceği bütün imkanları, araçları azami derecede seferber ediyor.
KAZANANI OLMAYAN BİR SAVAŞTA SAVRULMAK
Buna karşılık, bölgeden gelen haberler Kürt gençler arasında PKK’ya katılımlarda artış olduğunu duyuruyor.
Özetlemek gerekirse, Kürt sorunu cephesinde değişen bir şey yok.
Bir kez daha mutlak kazananı olmayan bir savaşın içinde savruluyoruz, bir nükleer savaşta olduğu gibi...
Her yeni gün yeni ölümlerle biraz daha eksiliyoruz.
Oysa yakın bir zaman önce, 12 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde çözüm açısından çok daha elverişli bir ortama girdiğimiz konusunda belirgin bir iyimserliğin içindeydik.
Bundan 3 ay sonra vardığımız noktada koyu bir karamsarlık bulutu Türkiye’nin üzerine çökmüştür.
BDP’YE DÜŞEN GÖREV
Artık çözüme giden süreci kimin sabote ettiği, ilk taşı kimin attığı gibi sorulara yanıt aramanın abes hale geldiği bir dönemeçteyiz.
Ankara F-16’lardan polise kadar elindeki güvenlik imkanları ve araçlarının tümünü seferber ederek bütün gücüyle PKK’nın üzerine gidiyor, örgütü ve Kürt siyasi hareketini çökertmeye çalışıyor.
PKK da bildiği tek dil olan şiddeti tırmandırıyor.
Ankara, teröre karşı güvenlik politikalarına başvurmanın haklılık duygusunu yaşıyor. PKK cephesinde ise çözüm istemeyenler sahaya dönmüş olmanın memnuniyeti içinde.
Bu karşılıklı tırmanmanın nerede duracağını, daha doğrusu durup durmayacağını bilmiyoruz.
Yoksa MİT ile PKK arasındaki müzakerelerin tutanakları da bir yanılsamanın notları mıydı?
Hiç olmazsa BDP’nin TBMM’ye girmesi, içine girdiğimiz bu kısırdöngünün ve şiddet sarmalın kırılması yönünde bir başlangıç adımı olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları