Paylaş
Huduti, darbe girişiminden sonra TSK’nın orgeneral kadrosu içinde tutuklanan iki isimden biriydi. Yüksek Askeri Şûra üyesi Akın Öztürk tutuklanan ikinci orgeneraldi.
Orgeneral Huduti, yargılama sürecinde hiçbir zaman FETÖ/PDY üyeliğiyle suçlanmadı. Buna karşılık, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, kendisinin darbe faaliyetine katıldığını iddia etti. Yöneltilen suçlamalardan biri Huduti’nin “darbeci personeli etkisiz hale getirebilecek şartların oluşmasına rağmen etkin ve zamanında karar vermediği” teziydi. Bir diğer delil, darbecilerin görevlendirme belgelerinde adının karşısına “Göreve devam” diye yazılmış olmasıydı. Başsavcılık, Huduti’nin üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
Huduti’ye yüklenen suça ilişkin delillerle kendisinin savunmasını karşılaştırmalı olarak tek bir köşe yazısının sınırları içinde değerlendirebilmem mümkün değil. Ancak savunmasının ana dayanağı şudur: Huduti, ordu karargâhının ve nizamiyesinin darbeci askerlerin kontrolüne geçtiği noktadan sonra silahla karşılık vermek yerine onları ikna etmeye çalışarak, bu amaçla müzakere ederek sonuca gitmeyi tercih etmiştir. Bu noktada Malatya Emniyeti’nin darbecilere dönük operasyon yapma talebine de yeşil ışık yakmamıştır.
Orgeneral Huduti, gece boyunca darbeci gruba karşı İkinci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun, emir subayı Binbaşı Sedat Kaya ve iki emir astsubayı ile birlikte hareket etmiştir.
***
Gecenin akışı içinde önemli bir nokta, Huduti’nin emir subayı Binbaşı Sedat Kaya’ya, İkinci Ordu Karargâhı’nda darbenin başını çeken iki tuğgeneral ve bir kurmay albaya ateş etmek için istediği izni vermemesidir. Huduti, gece boyunca “İlk mermiyi biz atmayacağız. Kan dökülmeden halledeceğiz” şeklinde bir tutum almıştır.
Kritik bir kırılma anı, Binbaşı Kaya’nın gece yarısı söz konusu iki generalle albayın silahlarını alarak kendilerini etkisiz hale getirdiği noktada, Huduti’nin onları derdest etmek yerine, “vazgeçtiklerini” söylemeleri üzerine diğer darbeci subayları ikna etmek üzere nizamiyeye göndermesidir. Nizamiyedekilerin ikna olmaması üzerine işler yeniden karışmış, bu üçlü grup karargâha bu kez uzun namlulu silahlarla dönmüştür. Darbeciler ertesi gün öğle saatlerinde teslim olmuş ve Huduti tarafından polise teslim edilmiştir.
Bu arada darbecilerle fiilen mücadele etmiş olması, Binbaşı Kaya’yı FETÖ’cü damgası yemekten ve darbecilikle suçlanmaktan kurtarmaya yetmemiş, o da tutuklanarak hapse atılmıştır.
***
Malatya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen yıl mart ayında başlayan davada karar 14 ay sonra geçen hafta cuma günü açıklanmıştır. Burada önem taşıyan nokta, savcılığın talep ettiği cezalarla mahkemenin hükmettiği cezalar arasındaki farktır. Şöyle ki...
Savcılık makamı, 2 Ocak 2017 tarihli iddianamede toplam 76 sanığın hepsi hakkında ‘darbeye teşebbüs’ suçundan üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etmiştir. Adem Huduti istisnası dışında, general, subay, astsubay ve uzman çavuş rütbesindeki sanıkların hepsi hakkında ayrıca FETÖ/PDY terör örgütü üyeliğinden 5 yıldan 10 yıla kadar ek hapis cezası talep edilmiştir.
***
Mahkeme, savcının üç kez ağırlaştırılmış müebbet talep ettiği Huduti’yi 15 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. Heyet, bu cezayı “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna “yardım etmekten” vermiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 39’uncu maddesinde bu suç için 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası öngörülüyor. Mahkeme, cezayı alt sınırdan vermiş, ancak altıda bir oranındaki indirimden yararlandırmamıştır.
Mahkeme, darbe fiiline katıldığına hükmettiği 2 tuğgeneral ile 12 subaya ağırlaştırılmış müebbet, 2 subaya müebbet, bir general ile bir subaya da örgüt üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezası vermiştir.
Huduti ile birlikte ceza alan sanıkların toplamı 19’dur. Buna karşılık kalan 57 sanığa beraat verilmiştir. Beraat alanların dağılımı da şöyledir: 1 general, 13 subay, 4 astsubay, 2 uzman çavuş, 37 er-erbaş.
Bir başka anlatımla sanıkların dörtte biri mahkûm olurken dörtte üçü beraat etmiştir.
***
Binbaşı Sedat Kaya da beraat edenler arasındadır. Ancak o da hayatının 322 gününü hapiste demir parmaklıklar arkasında geçirmiş, ayrıca KHK ile ordudan atılmıştır. Komutanından istediği izni alabilip tabancasının tetiğini çekmiş olsaydı, o gece İkinci Ordu Karargâhı’ndaki olayların akışı muhtemelen farklı bir seyre girecekti. Bu akış, Huduti’nin arzu etmediği yönde olabilirdi.
Adem Huduti’ye gelince, yargının kendisi hakkındaki nihai kararı için şimdi temyiz sürecini beklememiz gerekiyor.
Paylaş